Bursa – Mustafa Kemalpaşa – Şeyh Müftü camii
Bursa’nın Kirmasti (Mustafakemalpaşa) ilçesi Atariye Mahallesi’nde doğdu. Doğum tarihi bilinmemektedir. Kanuni Sultan Süleyman Han zamanında yaşamış alim ve velilerdendir. Zamanında Müfti Şeyh adıyla meşhur oldu. Zamanımızda Şeyh Müftü diye isimlendirilmektedir. 951/1544 senesinde vefat etmiştir. Kabri , Kirmasti kasabasında , kendi adıyla anılan “Şeyh Müftü Camii” ve zaviyesinin bitişiğindedir. Zaviyeden şimdi eser kalmamıştır.
Abdülkerim Efendi daha küçük yaşta iken, Bursa’da Kur’an-ı Kerim’i ihlas ve sadakatle okuyup, Fatihasından sonuna kadar ezberleyerek hafız oldu. Tecvid ve kıraat ilimlerini de öğrendi. Bursa Emir Sultan Camii’nde Cuma günleri mahfilde, Kur’an-, Kerim’den (aşır) okurdu. Dini ilimleri öğrenmek için çok çalıştı. Mevlana Karabali’nin yanında bir müddet ilim tahsil etti. Karabali’nin derslerine devam ederken, tasavvuf erbabından İmamzade diye tanınan zatın hizmetine girdi. Onun sohbetlerinde bulunup, feyz aldı. Burada manevi hallere ve makamlara kavuştu , sonra İstanbul ‘ da Küçük Ayasofya Zaviyesine şeyh oldu ve insanlara dünya ve ahiret saadetinin yollarını öğretmeye başladı.
Hafızası çok kuvvetli olduğundan, kısa zamanda pek çok fıkıh mes ‘elelerini öğrendi. Hatta bilgisinin çokluğu ile meşhur oldu. İlminin çokluğunu , zamanın padişahı Kanuni Sultan Süleyman Han duyunca, kendisine günlüğü 100 akçelik maaş bağladı. Şeyhülislam gibi halka fetva vermesi için ona ruhsat verildi. Camilerde ve meclislerde halka vaaz ve nasihat verirdi. Çok tesirli ve güzel konuşur, dünyanın geçici, ahiretin ebedi olduğundan ve cennet nimetlerinden bahsederdi. Kütüphanesinde daima okuduğu pek çok kitap vardı.
Çok şiddetli riyazet ve mücahede yaptı. Hali, “muta kable en temettü ” “Ölmeden önce ölünüz.” Hadis-i şerifinin manasına uygundu. Sağlığında mezar gibi bir çukur kazdırmıştı. Bu çukurda erbaine girer, kırk gün tamam oluncaya kadar beş vakit namazı o çukurda kılardı . Hatta gece gündüz bu çukurda yatar kalkardı. Bu halinden dolayı pek çok feyz ve bereketlere kavuştu .
O çukurda çok riyazet yapardı. Riyazet yaptığı zamanlarda kuvvetli bir zafiyet kendisini kaplar ve cümle havassını kaybederdi. Devamlı nefsine muhalefetle ona eza ve cefa ederdi. Kırk günlük halveti bitince o çukurdan çıkar. Gelecek seneye kadar halka vaaz ve nasihat ederdi. Mizacı daima huşu üzere olup onun yanında küçük ve büyük. fakir ve zengin aynı idi.
Kaynak ;Bursa Evliyaları , Hasan Turyan , Merassa Yayınları