Abdurrahman Gazi

tarafından
103
Abdurrahman Gazi

erzurum -Palandöken dağının Şığveler eteğinde şehre hakim bir mevkide.

Abdurrahman Gazi şehrin İslam orduları tarafından fethi sırasında, bir rivayete göre Habib ibni Mesleme’nin, bir rivayete göre de İyaz İbni Ganem’in komutasında Erzurum’a gelmiş ve fetih esnasında şehit düşmüştür. Abdurrahman Gazi’nin Hz. Peygamber’in sancaktarı olduğu halk arasında yaygındır. Hakkındaki rivayetlerden biri şöyledir.

Hz. Peygamber’in İslam orduları Erzurum’u fethederken, sancaktarı Abdurrahman Gazi’nin kellesi bir düşman kılıcı ile koparılır ve yere düşer. Kellesini koltuğuna alan Abdurrahman Gazi elinde bulunan İslam’ın sancağını Palandöken’in en yüce noktasına dikmek üzere dağa, yokuşa doğru koşmaya başlar. Kellesi koltuğunda, sancağı elinde olan Abdurrahman Gazi Palandöken Dağı’ndaki “Şığveler” mevkiine gelince dağda bulunan çobanlar evvela dona kalırlar, sonra biri dayanamayıp,
– Olaa kafası koltuğunda hala koşuyor! Diye bağırır.
Kem göz orada onu nazara getirir ve olduğu yere düşer kalır. Gazilik ve şehitlik rütbesiyle ruhunu teslim eder.

Diğer bir rivayete göre, Hz. Ömer’in zamanında Abdurrahman Gazi’nin vücuduna bir illet arız olur ve doktorlar soğuk beldelerde bulunmasını tavsiye eder. Bunun üzerine Erzurum’a gelirken yol esnasında vefat eder ve günümüzde bulunduğu yere defnolunur. Hatta mezarının başında bayılanlara şifa bulması için “yeşil yaprak” verdiği de söylentiler arasındadır.

Abdurrahman Gazi’den ilk bahseden en eski Osmanlı vesikası 1529 yılında Kanuni adına Erzurum ve havalisinin tahririni veren il yazıcı defteridir. Eski tapu kayıtlarında Peygamberin ikinci bayraktarı Seyit Abdurrahman, Seyit Abdurrahman Dede, Esseyit Abdurrahman Çelebi, Gazi Abdurrahman Çelebi gibi farklı isimlerle kayıt olunmuştur. Ancak daha sonraki tapu defterlerinde ve başka arşivlerde, Abdurrahman Çelebi’nin alemdarlık vasfı yoktur. Vakidi tarihinde ise İyaz bin Ganem (Cezire kumandanı) ile Erzurum’a gelen on bir ashap içinde Abdurrahman adı geçmez. A. Şerif Beygu ve İ. Hakkı Konyalı’ya göre halkın dini duygularını istismar etmek, ilgiyi yüksek tutmak amacıyla yatırın ashaptan olduğu ve Peygamberin ordularında sancaktarlık yaptığı söylenmiş olabilir. Kayıtlardan anlaşıldığına göre bu zatın VI. veya VII. asırlarda Erzurum’a gelmiş olması muhtemeldir.

İlginizi Çekebilir  Tabur İmamı Hasan Uludağ Efendi

Abdurrahman Gazi Türbesi de böyle bir niteliğe sahip olup, Erzurum merkeze sekiz km. uzaklığında Palandöken dağının Şığveler eteğinde şehre hakim bir mevkidedir. Türbeye önceleri Sultan Abdülmecit zamanında Ahmet İzzet Paşa’nın yaptırdığı camiden girilirken daha sonraki restore ve bakım çalışmalarından sonra girişler ayrılmıştır. Türbe, 1794 yılında Erzurum valisi Yusuf Ziya Paşa’nın eşi Ayşe Hanım tarafından yeni baştan yaptırılmışçasına onarılır. Cami türbeden sonra 1797 yılında yaptırılır. Daha sonra cami ve türbe Erzurum belediyesince yeniden yaptırılmış ve restore edilmiştir. 1958’de ordu komutanı olan Cemal Gürsel’in bu türbeye yol yaptırdığı ve bir halı hediye ettiği söylenir. 1980’lerde bugünkü türbe şadırvanı ve caminin yapılmasıyla ziyaretgah olarak önemi artar. Türbe, ortası kemerli iki taş kubbeden müteşekkildir. Kubbelerden açılan iki pencereden ışık almaktadır. Yan tarafında da iki pencere bulunur. Kubbelerin altında 4,85 m. uzunluğunda yerli taştan sandukası, sarıklı serpuşlu baştaşı bulunan bir mezar vardır. Sanduka ve baştaşı gayet basittir. Mescit ve türbe gibi hiçbir mimari özelliği yoktur. Sandukanın hiçbir yerinde kitabe de yoktur. Mezarın boyunun uzun olmasının sebebini İ. Hakkı Konyalı, halkın merakını kamçılamak, alakalarını arttırmak için olduğu şeklinde açıklar.

İlginizi Çekebilir  Pabuçlu Kadı Efendi Türbesi

Yine burada XVIII. yüzyılın ortalarında İbrahim Hakkı Hazretlerinin zaviyedarlığını yaptığı Abdurrahman Gazi türbesine izafeten kurulmuş bir Abdurrahman Gazi Zaviyesinden de bahsedilir. Zaviyenin Osmanlı idaresi altında ilk kayıtları 1540 yılına aittir. İbrahim Hakkı Hazretlerinin zaviyedarlığına kadar bu zaviyenin sınırları hakkında herhangi bir bilgiye rastlanmaz. Ancak İbrahim Hakkı Hazretleri tarafından yapılan araştırmalar sonucunda zaviyenin sınırları belirlenir. Hatta Abdurrahman Gazi’nin mezarının yerinin dahi İbrahim Hakkı Hazretleri tarafından bulunduğuna işaret edilir. İbrahim Hakkı Hazretleri, 1747 yılında Erzurum’daki en eski zaviyelerden birisi olan Abdurrahman Gazi zaviyesine padişah tarafından zaviyedar olarak tayin edilir Ders vermek şartıyla zaviyedarlık vazifesine otuz iki yıl devam eden İbrahim Hakkı Hazretlerinin Erzurum’da olmadığı zamanlarda, zaviyeye ait işleri oğlu İsmail Fehim aksatmadan yürütür. Ancak zaviyedarlık yapmak hususunda fazla istekli olmayan İsmail Fehim’in yerine Yusuf Nesim vekalet eder. Durumun farkında olan İbrahim Hakkı, Abdurrahman Gazi Zaviyedarlığı’nın Yusuf Nesim ve Muhammed Şakir’in müşterek olarak yürütmesini uygun görmüştür. Bilahare dava konusu olan zaviyedarlığa, İbrahim Hakkı Hazretlerinin vefat etmesi üzerine Muhammed Şakir ve Yusuf Nesim getirilir.

İ. Hakkı Konyalı’ya göre türbeyi buraya çeken hemen önünden kaynayan billur bir pınardır. Şehre ve ovaya hakim olan bu saha eskiden beri şehrin bir mesire yeri olarak görülür. Erzurum halkı yazın türbe eteğindeki sahaya gelip dinlenir ve eğlenir. Günümüzde yapılan piknik kabinleri, lavabolar ve alışveriş dükkanları ile hem ziyaret ve ibadet hem de dinlenmek için cazip bir yer olmaya devam etmektedir. İnanışa göre, yerli olmayan kimseler, örneğin memuriyet dolayısıyla Erzurum’da bulunan kimseler türbeyi ziyaret etmeden gidecek olursa, çok geçmeden bir daha yolları Erzurum’a düşermiş.

İlginizi Çekebilir  Ebu İshak Kazeruni Türbesi - Erzurum

Abdurrahman Gazi türbesi Erzurum’la bütünleşmiş olmakla beraber, Van, Bitlis, Malatya, İstanbul illerinde de Abdurrahman Gazi Türbelerinin olduğunu söylemek yerinde olur. Abdurrahman Gazi Türbesi tedavi ve şifa almakla beraber çok çeşitli amaçlarla ziyaret edilmektedir. Hatta bu türbeler hakkında da benzer hikayeler anlatılmaktadır.

İnanılır ki, Erzurum’u musibetlere, deprem, sel gibi doğal afetlere karşı koruyan manevi bir güç vardır. Bu güç evliyaların gücüdür. Erzurum’u yedi ucundan yedi evliya tutar ve bu evliyaların başında Abdurrahman Gazi gelir. Şehir 686’da Bizanslılar’ın eline geçerse de 700’de geri alınır Bizans ordusunun 751’deki kuşatmasına karşı büyük direnme gösteren Erzurum, şehirdeki Ermenilerin yardımı ile 753’te yeniden Bizanslılar tarafından ele geçirilir. Şehir yağmalanır, halkın bir kısmı katledilir, bir kısmı da esir alınır. Ardından Halife Mansur (714-775) bir ordu gönderip şehri kurtarır (756). Halife Mehdi-Billah (873-934) zamanında Erzurum’a Türk birlikleri yerleştirilir. Ancak daha sonra şehrin tekrar Bizans’ın eline geçtiği (948), Hamdaniler tarafından geri alındığı ve ertesi yıl tekrar Bizans İmparatorluğu’nun idaresine girdiği anlaşılmaktadır. Ünlü Arap yazarı, coğrafyacı ve tarihçisi İbn Havkal, Kalikala’nın (Erzurum) Rum ülkesinde (Anadolu) Azerbaycan, Cibal, Rey ve civarındaki halkın gaza merkezi olan büyük bir uç şehri olduğunu kaydeder.