İSTANBUL – FATİH – EDİRNEKAPI ŞEHİTLİĞİ – MEHMET AKİF ERSOY UN YANINDA
Müderris, mütercim, fikir adamı ve yazar. Meşhur müderris, ulemadan, dini ilimlerde ve özellikle hadis sahasında büyük bir alim olan Müderris Ahmed Naim Efendi, 1872’de Bağdat’ta doğdu. Ailesinin ilk çocuğudur. Babası, devrinin ilim ve devlet adamlarından, Babanzadeler’den Mustafa Zihni Paşa’dır (1848 Süleymaniye-1929 İstanbul). İlköğrenimini (Rüşdiyenin orta kısmını) Bağdat’ta bitirdikten sonra Galatasaray Lisesi’ne girdi. Mülkiye’nin hazırlık kısmından 1891’de, yüksek kısmından ise 1894’te mezun oldu.
Bulunduğu Görevler
Ahmed Naim Efendi’nin ilk memuriyeti, Dışişleri Bakanlığı Hariciye Kalemi Üçüncü Katipliği ile 1894’te başlar. Aynı yıl Galatasaray (Sultanisi) Lisesi’nde Arapça öğretmenliğine de başlar. 1908’de Rüşdiye Mektepleri İdaresi Müdürlüğü’ne (şimdiki adıyla Orta öğretim Genel Müdürlüğü), Ocak 1911’de de Tedrisat-i Aliye Umum Müdürlüğü’ne (Yüksek öğretim Genel Müdürlüğü), 191S’te ise Darülfünun Edebiyat ve İlahiyat Şubesi Felsefe Müderrisliğine tayin edilir. Bu görevini Darülfünan’un lağvedilmesine kadar ara vermeden 1 Temmuz 1933’e kadar sürdürür. Kısa bir süre de Darülfünun Umum Müdürlüğü (Rektörlük) yapar. Ayrıca 1919’da Ayan Meclisi’nde, ayan olarak görev almıştır. 1933’te Darülfünun lağvedilip üniversite yeniden kurulurken Ahmed Naim açıkta bırakılır.
Yazarlığı
Arapça, Farsça ve Fransızca’yı çok iyi bilen, doğu ve batı kültürünü tam manasıyla hazmetmiş olan Ahmed Naim, Arap edebiyatından seçtiği parçaların tercüme ve şerhlerini Servet-i Fünun dergisinde “Bedayiu’l-Arab” başlığıyla 1901’de neşrederek yazı hayatına başlamıştı. Yazacağı konuyu doğu ve batı kaynaklarından iyice inceledikten sonra kaleme alırdı. Taklitçi ve kuru bir mütercim değil, tenkit ve tercihler yapan bir düşünürdü. Uzun yıllar Darülfünun’da Felsefe profesörü olarak görev yaptı. Edebiyat ve ilahiyat Fakülteleri’nde psikoloji, ahlak, mantık, metafizik derslerini okutuyordu.
T.B.M.M:nin teklifi ile Diyanet işleri Başkanlığı’na Kur’an-, Kerim ve Hadis-i Şeriflerin tercüme ve teliflerinin yaptırılması görevi verilmişti. Diyanet İşleri Başkanlığı Sahih-i Buhari’nin özeti mahiyetindeki Zeynuddin ez-Zebidi’nin derlediği Tecrid-i Sarih adlı hadis kitabının Türkçe’ye tercüme edilmesine karar verdi ve bu görevi Müderris Ahmed Naim Bey’e verdi. Ahmed Naim, Tecrid-i Sarih Tercümesi’nde, Türk dilini kullanmadaki ustalığı yanında Arapça kelimelerinin en uygun karşılığını bulmadaki mahareti de açıkça görülmektedir. On iki ciltten oluşan Tecrid-i Sarih’in ilk üç cildini Ahmed Naim tercüme etmiştir. Bu esnada vefat eden Ahmed Naim’den sonra geri kalan kısmını Prof. Dr. Kamil Miras tamamlamıştır.
Merhum Ahmed Naim Bey’in bu üç ciltlik eseri, özellikle hadis usulü bakımından çok önemlidir. Tecrid Tercümesi’ne giriş mahiyetindeki birinci cildin, 500 sayfaya varan mukaddimesi, son derece önemli ve oldukça geniş malumatının, hadis ilmi sahasındaki derin vukufunun açık bir delilidir. Bu bölüm bir nevi hadis usulü kitabıdır. Büyük bir titizlikle ve maharetle tercüme ve şerh ettiği Tecrid-i Sarih’den başka Ahmed Naim Efendi’nin bir de, İmam Nevevi’nin derlediği Kırk Hadis tercüme ve şerhi vardır.
Vefatı
Babanzade Ahmed Naim Efendi, İstanbul’da 13 Ağustos 1934’te Pazartesi günü öğle namazının ikinci rekatında secdede vefat etti. Kabri Edirnekapı Mezarlığında, 40 yıllık dostu olan Mehmed Akif Ersoy’un mezarının yanındadır. Son günlerinde, emekliye sevk edilmekten üzüntülü ve her zamankinden daha fazla ilmi çalışmalarla meşgul oluyordu. Tecrid-i Sarih’in üçüncü cildini tamamlamaya çalışıyordu. Sıhhatinden şikayeti yoktu. Hatta sıhhati yerinde, güçlü ve kuvvetli görünüyordu. Ancak Tecrid’i yazarken sabahlara katar devam eden titiz ve azimli çalışmalardan, gözleri ağarmış, koluna da inme gibi bir şey gelmişti. Şikayetten hoşlanmadığı için birçokları gibi teessüre kapılmamıştı. Meşhur müfessir Elmalılı Hamdi Yazır, bu teessürünü, Ahmed Naim Efendi’nin vefatından sonra tarih düşerek şöyle dile getirmiştir:
Verdi ser Hamdi bu tarihe cihan Secdeden gitti Huda’ya Naim.
Kendisinden sonra vefat eden M. Cevdet ve Mehmed Akif onun yanında gömüldüler. Son zamanlarda çevre yolunun geçmesi sebebiyle bu kabirler Edirnekapı Şehitliği’ne nakledilmiştir. Hepsinin yeri cennet, makamları ali olsun! Allah şefaatlerine nail buyursun! Amin, amin, amin.
Hakkında Söylenenler
Mehmed Akif Ersoy: Naim’in vefatını haber alınca: ”Dağ gibi yıkıldı” diyerek hem üzüntüsünü hem de kaybının büyüklüğüne işaret etti. Akif devamla: Naim Bey gibi zevat çok nadir yetişir. O, selabet hususunda olduğu gibi ilimde de çok ileri ‘kılı kırk yarar’ bir muhakkikdi. Yazdığını şark ve garb kaynaklarını tedkik ederek yazardı. Vefatı beni çok sarstı. Hanumanım yıkılmış da ben altında kalmışım sandım.
Hak Dini Kur’an Dili tefsirinin yazarı Elmalılı Hamdi Yazır O’nun için:”Her ne zaman bir kelimede tereddüde düşsem ona sorar, tereddüdümü giderirdim. Tercümede benim için danışılacak biricik alim Ahmed Naim idi. Naim’in bilgisi ele geçmez bir hazine, ilmi ve fazlı ise büyük bir define idi. O gidince çok sarsıldım, adeta can evimden vuruldum:’ der.
Prof. Dr. Kamil Miras da şöyle der: “Naim, şarki ve garbi ilimleriyle tanımıştı. Fakat ruhunda en çok ve en samimi yaşayan İslami ilimlerdi. Bu sebeple o, Selef-i Salihin siretinde yaşamış, yüksek bir fazilet örneği idi.”
Celal Hoca (Celaleddin Ökten): “Darülfünün’da beğendiğim hocalardan biri de Babanzade Naim Bey idi. Oldukça genç sayılırdı. Fakat birçok yaşlı hocalardan daha kemal ve fazilet sahibi idi. Talebe olarak aramızda başlayan saygı ve sevgi ilerde yakın dostluğa inkılab etmişti. En sevdiğim ve en çok beğendiğim insanların hepsi de Hakk’ın rahmetine kavuşmuş: Babanzade Naim Bey, şair Mehmed Akif ve Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi. Birincisinin kemal ve fazileti, ikincisinin deha ve karakteri, üçüncüsünün ise ilmiyle beraber siyasi sahada gösterdiği cesaret ve celadeti bende üstün bir hayranlık doğurmuştu. Milletimizin sanat ve siyaset tarihinde, irfan ve karakter mazisinde bu insanları birer harika addediyorum.”
Ahmed Naim, tasavvufa vakıf ve Halveti Tarikatı’na mensuptu. İlim ve irfanı müsellem, meşayihden Fatih Türbedarı Ahmed Amiş hazretleri, Naim Efendi’nin hem şeyhi hem de kayınpederi idi.
Yüksek ilmi kudretine, büyük şöhretine ve ilim erbabı tarafından takdir edilmesine rağmen son derece mütevazi bir kişiliği vardı. Bir akşam Tahir’ül Mevlevi ile sohbet ederken Tahir Bey, Naim Bey’e: “Efendim! Ne olur bizim şeyhimiz vefat etti. Terbiyemizi ikmal edemedik. Ne olur, bize bir mürşidlik yapsanız da elimizden tutsanız. Bizim de iki yakamız bir araya gelir mi gelmez mi? Artık himmetinize. inşallah gelir:’ deyince. Üstad Naim sakalını şöyle bir tuttu ve: “Eyvah! iyi ki söyledin Tahir Bey! Rabbime çok çok istiğfar edeyim, demek ki ben mürşid gibi görünmüşüm. Öyle göstermişim kendimi. Olmayan şeyi nasıl takınmışım. isabet oldu, isabet oldu. Nerede mürşidlik, nerede ben!.:’ dedi.
Eserleri
1. Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi ve Şerhi
2. Kırk Hadis: İmam Nevevi’nin el-Erba adlı eserinin tercümesidir.
3. İslam’da Da’va-yı Kavmiyyet: Eser daha sonra Abdullah Işıklar tarafından, bazı kısımları eksik olarak İslam lrkçılığı Menetmiştir adıyla (İstanbul, 1963); bazı açıklayıcı notlarla Ömer Lütfi Zararsız tarafından İslamda lrkçılık ve Milliyetçilik adıyla (Ankara, 1979), ayrıca Ertuğrul Düzdağ tarafından Türkiye’de islam ve lrkçılık Meselesi adlı eserinin s. 33- 117 sayfalar arasında (İstanbul, 1983) yayınlanmıştır.
4. Ahlak-ı, İslamiyyet Esasları: l912’de Lahey’de toplanan Ahlak Terbiyesi Kongresi’ne sunmak üzere hazırladığı bir tebliğ olup Ömer Rıza Doğrul tarafından sadeleştirilerek İslam Ahlakının Esasları adıyla 1963’te İstanbul’da yayınlanmıştır.
5. Temrinat: Sarf-ı Arabi’ye Mahsus Temrinat ve Mekteb-i Sultani’ye Mahsus Sarf-ı, Arabi ve Temrinat gibi adlarla basılan eser, Galatasay ders nazırı Mustafa Cemil Bey’in Arapça sarf risalesinin uygulama ve alıştırma kitabı haline getirilmiş şeklidir.
6. Hikmet Dersleri.
7. Felsefe dersleri.
8. Mebddi-i Felsefeden İlmü’n-Nefs: G.Fonsgrive’den birçok dip notu ekleyerek tercüme ettiği bu eserin sonuna 1900 felsefi terim için hazırladığı Türkçe karşılıkları da eklenmiştir.
9. İlm-i Mantık.
10. Tevfik Fikret’e Dair: Dr. Riza Tevfık’in Türk Ocağı’nda verdiği bir konferansta Tevfik Fikret’i savunarak başta Mehmed Akif olmak üzere İslam’ı savunanları tenkit etmesi üzerine bu kitabı kaleme almıştır.
Babanzade Ahmed Naim Efendi’nin ayrıca çeşitli dergilerde, özellikle Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşad mecmualarında birçok ilmi makaleleri yayımlanmıştır.
Kaynak ; Yolumuzu Aydınlatanlar -1 , Yahya Kutluoğlu , İbB Yayınları