Çalekli Hacı Dursun Efendi ( Dursun Nuri Feyzi Güven )

tarafından
265
Çalekli Hacı Dursun Efendi  ( Dursun Nuri Feyzi Güven )

Trabzon – of – çalek köyü

Son devir Osmanlı alimi. Van’dan göç edip Trabzon’un Of ilçesine bağlı Büyükköy’e yerleşen ve “Güveli” lakabı ile anılan Abdülaziz Efendi’nin torunlarından Yakup Efendi’nin oğludur. Anasının adı Hanife Hanım’dır. Of merkez ilçeye bağlı Çalek (Sıraağaç) köyünde 1883’te dünyaya geldi. Doğduğu köye nispet edilerek çevrede “Çalekli Hacı Dursun Efendi“diye bilinir ve anılır. Soyad kanunu çıktıktan sonra “Güven” soyadını almıştır. Küçük yaşta, 7 yaşında iken babasını kaybetmiş ve üç kız kardeşi ile birlikte yetim kalmıştı.

Tahsili
Yedi yaşında iken Hemşinli Ahmed Efendi’den hafızlık yapmaya başladı ve dokuz yaşında iken hafızlığını bitirdi. Arkasından Karakaş Ahmed Efendi’den Arapça ve İslami ilimleri tahsil etmeye başlamıştı. Bu arada hocasının 1903’te vefat etmesi üzerine, Çayraka Akdoğan köyüne giderek meşhur müderris merhum Tayyib Zühdü Efendi‘nin medresesine kaydolarak onun öğrencisi oldu. Arkasından annesi vefat ettiğinden tahsiline bir süre ara verdi. Bir müddet sonra hocası Tayyib Zühdü Efendi, Çalek köyüne imam ve müderris olarak gelince, eski hocasından, kendi köyünde tahsiline devam etti. Fakat tahsilini bitirmeden, birkaç yıl sonra hocası Tayyib Zühdü Efendi’nin, Çaykara’ya kendi medresesine dönmesi üzerin, geride kalan tahsilini bitirmek için istanbul’a gitti. Burada kısa bir süre bazı medreselere devam ettikten sonra memleketine, eski hocasının yanına dönerek, yarım kalan medrese tahsilini Tayyib Zühdü Efendi’den tamamlayarak icazetini aldı. Daha sonra hocasının kardeşi olan, Of Eskipazar’ın meşhur imamı, Velizade Hacı Hasan Hilmi Efendi’den Feraiz ilmini okuyup icazet almıştır.

Kendi memleketinden en üst seviyede eğitim veren medreseden icazet, diploma aldıktan sonra istanbul’a giden dursun Efendi, Darü’l-Hial feti’l-Aliyye Medresesi’ne girerek Sahn Medresesi’nden mezun oldu. O dönemlerde dünyanın iki büyük ihtisas merkezlerinden biri olan İstanbul Süleymaniye Medresesinin Kelam ve Hikmet Şubesi’nden 12 Nisan 1922’de mezun olarak dersiam unvanını kazanmış oldu. Daha sonra Medresetü’l-Kudat’tan da mezun oldu. Mezun olduğu bölümleri yüksek puanlarla bitirmiştir. Süleymaniye ihtisas bölümünden yüz üzerinden doksan üç notla mezun olmuştur. Arapça, Farsça ve Almanca bilmekteydi.

Görev Yerleri

Dursun Nuri Feyzi Efendi , yüksek tahsilini ve ihtisasını da bitirdikten sonra bir süre İstanbul’da Meşıhat Dairesinde çalıştı. Daha sonra İstiklal Savaşı’na asker olarak katıldı Önce olarak  bölük  imamlığına, altı ay sonra da albaylığa terfi ettirilerek Alay Müftülügüne tayın edildi. Albay olarak askerliğini bitirip terhis oldu. Askerlikten sonra Karadeniz bölgesindeki medreselerin müfettişliğine tayin edildi. Medreselerin kapatılmasından sonra 1925’te Of’ta açılan imam-Hatip Mektebi’ne müdür tayin edildi. İki yıl sonra bu görevden ayrıldı.

İlginizi Çekebilir  Şeyh Bedreddin Simavi

Bu arada ittihat ve Terakkicilerin aleyhinde, devrin Cumhuriyet, Efkarı Umumi ve Vatan gazetelerinde hicivname, makale ve yazıları neşredildi. Sebilü’r-reşad mecmuasının c. 23, sayı: 547, sayfa. 28’de, 8 Kasım 1923 tarihli sayısında yayınlanan, 17 imzalı ve 25 Ekim 1923 tarihli yazısında, ‘Cumhuriyet’in, Türk Milleti’nin dini değerlerinden uzaklaştırılması düşüncesiyle ilan edilmesinin kabul edilemez’ olduğunu belirtti.

Bunun üzerine istiklal Mahkemeleri tarafından yakalanıp tutuklanmasına ve gıyabı olarak verilen idam cezası ile cezalandırılmasına karar verildi. Cumhuriyeti’n ilk yılarında idamına karar verilen 160 alimden biri de Dursun Efendi idi.

1927’de bu durumu haber alan Dursun Efendi, izini gizlemesi ve yakalanmaması için Samsun ilinin Havza ilçesine kaçtı. Merkez ilçeye 40 km. uzaklıkta bulunan bir dağ köyüne yerleşti. On yıl bu köyde imamlık yaptı ve irşadda bulundu. Şehre hiç inmiyordu. Hükümet tarafından hatırı sayılan ağaların yardım ve himayesiyle burada kaldı. 1935’te siyasi af çıkarılınca siyasi gerginlik de azaldı. Bunun üzerine Dursun Efendi, Karadeniz bölgesini, Trabzon, Giresun, Ordu ve Samsun illerini dolaşarak vaazlar verdi. On yıl sonra 1938’de kendi köyüne döndü.

Tedris Hayatı
1938’de doğum yeri olan Çalek köyüne döndükten sonra bir yıl dinlendi. Hiçbir görev yapmadı. O sene babam, Çalek köyüne bitişik olan Kaveler köyünde imamdı. Ben de babamın yanında hafızlık yapıyordum. Bazen babam onun yanına gider, bazen o babamın yanına gelir sohbet ederlerdi. Babamdan üç yaş küçük olmasına rağmen, babam ona, ilmine saygı gösterir, hürmet ederdi. O da aynen mukabele ederdi. Dursun Efendi İstanbul’da okumuş, güzel konuşan, temiz giyinen, çevre alimleri arasında saygın bir yeri olan mürşid ve alim bir zat idi.

Perşembe günleri Of ilçesinin pazarıdır. Köy halkı ile birlikte köy imamları da pazara giderler. Perşembe günleri babamla birlikte Of’a giderken bazen Dursun Efendi ile karşılaşırdık. Onun atı vardı. Ata biner giderdi. Fakat babamı gördüğü zaman atından iner babamı atına bindirmek isterdi. Babam ise onun ilmine hürmet ettigi için ata binmez, O ise babam topal olduğu için, onun yanında atına binmezdi. Böylece iki alim de yaya yürüyerek, ben de arkalarından giderek Of’a inerdik. (Mehmet Yahya Kutoğlu Hocamızın – Yolumuz aydınlatanlar kitabından alınmıştır. )

İlginizi Çekebilir  Ali Dede - Adana

Bir yıl sonra 1939’da, Of’a bağlı Hundez (Güneşli) köyünde bulunan, Çaykara Ogene köyünden Tahir Efendi’ye ait olan medresede İslami ilimleri okutmaya başladı. Buradaki medrese tahsili kesintisiz olarak ölümüne kadar, yaklaşık 40 sene devam etmiştir. Çok değerli ilim ve mana adamları yetiştirmiştir. İlk mezun ettiği öğrenciler için 1944’te çok görkemli bir icazet merasimi yapılmıştı. Daha sonraki yıllarda da icazet merasimleri devam etmiştir. Bu medresede devam eden tedrisat daha sonraki yıllarda, kendi köyüne, köy ağalarının ısrarı üzerine, nakledilmiş ve Çalek (Sıraağaç) köyü medresesinde tedrisat devam etmiştir.

Vefatına kadar sürdürdüğü tedrisat faaliyetinde yüzlerce alim yetiştirdi. Son devir meşhur kıraat alimi Mehmet Rüştü Aşıkkutlu, kayınbiraderi İstanbul Nakşi şeyhlerinden meşhur Hacı Mahmud Efendi (Ustaosmanoğlu), eski Of müftüsü Celal Şişman, Yozgat Müftüsü Hüseyin Hatipoğlu, Tarsus ve lskenderun Müftüsü Remzi Yavuz, Diyanet işleri Baş Müfettişlerinden Osman Atay, Edremit ve Merzifon Müftüsü Hamit Bir, lstanbul il Müftü Vekili Ahmet Vanlıoğlu, İstanbul Merkez Vaizi Abdullah Vanlıoğlu, İlyas Vanlıoğlu, Hüsnü Lostar, Kamil Küçük, İstanbul Bayrampaşa Yeşil Camii imamı ve Kur’an Kursu Öğretmeni Abdullah Ustaosmanoğlu ve kardeşi merhum Mehmed Ustaosmanoğlu belli başlı öğrencileri arasında yer alır. Çaykaralı müderris Hacı Hasan Efendi de kendisinden feyz alan, istifade eden alimlerdendir.

Şahsiyeti
Hacı Dursun Nuri Feyzi Efendi, Çaykara’da medrese tahsili görürken, Nakşi tarikatının yöredeki meşhur şeyhlerinden Hacı Ferşad Efendi‘ye, daha sonra da Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi Efendi‘nin halifelerinden “Vizena” lakaplı Ahmed Efendi’ye intisap ederek her ikisinden de hilafet almıştı . Of çevresinde birçok kimselere tarikat dersi veren, irşadlarda bulunan Hacı Dursun Efendi 1957’de İstanbul’a giderek Ahıskalı Ali Haydar Efendi’ye de intisap etti ve onun da halifesi oldu.

İlginizi Çekebilir  Molla Zeyrek

Kırk yıl boyunca sürdürdüğü tedris ve irşad faaliyetleriyle, Karadeniz bölgesinde ve özellikle Of civarında dini hayatın kesintiye uğramadan devam etmesinde önemli bir rol oynamıştır. Oğullarından Süleyman Sami Güven, Sıraağaç köyünde Kur’an Kursu öğreticiliği görevi yanında bir de medrese eğitimine bağlı olarak öğrenci yetiştirmeye devam etmektedir.

Hacı Dursun Efendi son derece gayretli, takva sahibi, yüksek manevi değerlere sahip ve kendisini ilme adamış az bulunan zatlardan biri idi. O devirlerde dini eğitim yapmak yasak olduğu için gerek hafızlık icazetleri, gerek İslami ilimleri okuyup bitirenlerin icazetleri kasabalarda yapılamıyordu. Mecburen köylerde oluyordu. İcazetlere katılan kalabalık cemaati, köylerde alabilecek cami olmadığı için de icazet merasimleri açık alanlarda düzenlenirdi. İcazetlerde, çevrede bulunan alim, mürşid ve kıraat alimleri mutlaka davet edilirdi.

Eserleri
Hacı Dursun Efendi bazı risaleler yazmış ve bunların bir kısmını Hac yolculuğu esnasında kaybetmiş, geride kalanlar da bir yangında kütüphanesiyle birlikte yanmıştı. Onun asıl eserleri yetiştirdiği canlı eserlerdir. Bu eserlerle o çok yaşayacaktır. Kaybolan eserlerinin dışında, hayatta iken yayınlanan eserleri şunlardır:

1. Tevhid ve İşrak (İstanbul, 1920).
2. Munkuzu’l-Felasife ve Muzhira’l-Hakika (Mekke, 1949).
3. Ahlak ve inanç Öğütleri (Giresun, 1956).
4. Muhtarü’I-Ahadis Tercümesi, 3 cilt. (İstanbul, 1965).
5. Ahiret Hakikatleri ve Dirilmek Hikmetleri, manzum, (Trabzon, 1970).

Son Günleri ve Vefatı
1977’nin Ocak ayı sonlarında rahatsızlandı.Yaş 95’leri bulmuştu. Oğlu Süleyman Sami devamlı yanında idi. 23 Şubat 1977 Çarşamba günü saat ikiye çeyrek kala gözlerini yumarak büyük tefekkür alemine daldı. Oğlu Süleyman, hocanın kucağında, başını göğsüne yaslamıştı. Bir ara gözlerini açarak oğluna: “Evladım ölüyorum, ben Rabbim’e kavuşuyorum:’ dedi. Birkaç dakika sonra, üç defa “Allah, Allah, Allah” deyip Süleyman’ın kucağında sağ tarafa yönelerek ruhunu sevgilisine teslim etti. Yeri Cennet, makamı ali olsun! Amiin, amin, amin!..

Hacı Dursun Efendi‘nin cenazesi, bir gün bekletildikten sonra Cuma günü kendi köy camisinde; naaşı öğrencisi, mürşid, Nakşi şeyhi Hacı Mahmud Ustaosmanoğlu tarafında yıkandı. Cenaze namazını, büyük Kıraat alimi Mehmed Rüştü Aşıkkutlu Efendi kıldırdı. Köydeki aile kabristanına defnedildi. Telkinini çayraka müderrisi Hacı Hasan Efendi hazretleri vermişti.

Kaynak ; Yolumuzu Aydınlatanlar -1 , Yahya Kutluoğlu , İbb Yayınları