Aksaray – Merkez’de Evrah kabristanının giriş kısmının 80 m. ilerisindeki ismini taşıyan mescidin yanındadır. K.
Osmanlılar’ın ilk devrinde yetişen tefsir, lugat, edebiyat ve tıp alimi Cemaleddin Aksarayi (v.1388)’nin asıl adı Mehmed’dir. I. Murad devrinde dini, edebi ve akli ilimler alanında ün yapmış alimlerden biri olup nisbesinden de anlaşılacağı üzere Aksaraylıdır.
Doğum tarihi ve öğrenimi hakkında ayrıntılı bilgi bulunmamakla beraber Aksaray’da yaşadığı, ilmi faaliyetlerini burada sürdürdüğü bilinmektedir. Bazı kaynaklarda soyunun dördüncü kuşakta Fahreddin er-Razi’ye (ö. 1210) ulaştığı belirtilmektedir. Kendi döneminde Cemali nisbesiyle tanınmıştır.
Döneminde Cevheri’nin es-Sıhah adlı lugatını ezbere bilenlerin ancak tayin edildiği Aksaray Zincirli Medresesi’nde müderris olan Aksarayi öğretim faaliyetini burada sürdürür. Rivayete göre, talebelerini üç kısma ayırırdı. Birinci kısma evinden medreseye giderken yol boyunca ders anlatırdı. Yürüyerek ders yaptıkları için bunlara “meşşaiyyûn” denilirdi. İkinci kısım talebe medresenin revaklarında toplanıp ders yapardı; bunlara da “revakıyyûn” adı verilirdi. Üçüncü kısmı teşkil edenler ise medresenin içinde ders gören öğrencilerdi. Büyük dedesi Fahreddin er-Razi’nin de yürürken ders anlattığı rivayet edilir.
Devrinin ilim ve irfan hayatına büyük ölçüde hizmet etmiş olan Aksarayi pek çok talebe yetiştirmiştir. Osmanlılar’ın meşhur alimlerinden Molla Fenari (1350-1431) de Mısır’a gitmeden önce öğrencileri arasında bulunmaktaydı. Seyyid Şerif el-Cürcani (1339-1414), Aksarayi’nin şöhretini duyarak talebesi olmak için Karaman’a giderken şehre yaklaştığı bir sırada onun Şerhu’l-İzah’ını inceleme fırsatı bulmuş, eserin aslının şerhinden daha açık ve anlaşılır olduğunu görünce, “Bu kitap sığır etinin üzerindeki bir sinek gibidir. Çünkü “İzah” zaten anlaşılır bir kitaptır”, diyerek Aksarayi’nin ilmi yetersizliğine hükmederek geri dönmek istemiştir. Ancak görüştüğü bazı kimselerden Aksarayi’nin telifte güçlü olmamakla birlikte ders okutmada çok başarılı olduğunu öğrenmesi üzerine yoluna devam etmişse de Karaman’a vardığında Aksarayi’nin öldüğü haberini duymuş ve burada karşılaştığı Molla Fenari ile Mısır’a gitmiştir. Büyük alim Zenbilli Ali Efendi (1445-1526) de Cemaleddin Aksarayi’nin neslinden geldiği için Cemali mahlasını almıştır.
Konyalı eserinde, Yavuz’un ve Kanuni’nin veziri Pir Mehmed Paşa’nın vakıf gelirlerinden istedikleri gibi faydalanma endişesi ile Aksaray’daki iki ailenin Cemaleddin Aksarayi’nin nesilleri oldukları iddiasıyla adeta yarışa girmiş olduklarından söz eder63. Hatta Hamza Kadı’nın naaşının gömüldüğü yerden çıkarılarak dışarıya atılmış olduğunu, daha sonra onun neslinden indikleri iddiasıyla Perekzadelerin ölülerinin buraya gömülmüş olduklarını anlatır.
Cemaleddin Aksarayi tefsir, hadis, fıkıh, ahlak, edebiyat ve tıp gibi konulara dair birçok eser yazmış olup başlıcaları şunlardır: 1. Şerhu’l-İzah. Dımaşk hatibi Kazvini’nin meani ve beyan konusundaki el-İzah, adlı eserinin şerhidir. Aynı eserin Şerhu müşkilati’l-İzah, başlıklı bir yazması da Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir. 2. Haşiye ale’l-Keşşaf. Zemahşeri’nin el-Keşşaf’ına bir haşiyedir. 3. İtirazat ala Şerhi’l-Keşşaf. 4. Haşiye ala Şerhi Mecmai’l-bahreyn. İbnü’s-Saati’nin Mecmau’l-bahreyn ve mülteka’n-neyyireyn adlı kendi eserine yazmış olduğu Hanefi fıkhına dair şerhin haşiyesidir. Eser bazı Şafiilerin Hanefi fıkhına itirazları göz önüne alınarak kaleme alınmıştır. 5. Esile ve ecvibe. Tefsir, hadis ve fıkıh meselelerine dair çeşitli soru ve cevapları ihtiva eder. 6. Hallü’l-Mûcez. İbn Sina’ya ait el-Kānûn fi’t-tıb adlı eser üzerine İbnü’n-Nefis tarafından Mûcezü’l-Kānûn adıyla yapılmış çalışmanın şerhidir. Eser birkaç defa basılmıştır. 7. Keşfü’l-İrab. Taceddin el-İsferayi’nin nahve dair Lübbü’l-elbab fi ilmi’l-irab adlı eserinin şerhidir. 8. Ahlak-ı Cemali. Katib Çelebi, Yıldırım Bayezid’e ithaf edilen ve üç bölümden (makale) oluşan bu eserin ilk bölümünde insanın kendi şahsına, ikinci bölümünde aile fertlerine, üçüncü bölümünde de diğer insanlara karşı görevlerinin anlatıldığını söyler. Aynı bilgileri Bursalı Mehmed Tahir de tekrarlar. Buna göre Ahlak-ı Cemali’nin, geçmişi X. yüzyıl düşünür ve bilginlerinin çalışmalarına kadar uzanan ve zamanla gelişerek Tûsi’nin Ahlak-ı Nasıri’sinde en mükemmel şeklini bulan İslam ahlak programının bir devamı olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Agah Sırrı Levend, İstanbul ve Ankara kütüphanelerini tarayarak hazırladığı ve bu kütüphanelerde bulunan İslam ahlakına dair başlıca eserleri tanıttığı yazısında bu eserler arasında Ahlak-ı Cemali’ye rastlamadığını belirtmektedir. Aksarayi’nin bunlardan başka Beyzavi’nin Şafii fıkhına dair el-Gāyetü’l-kusva’sına yazdığı bir şerhi ile Şemsiyye fi esrari’l-kelimati’s-Sıddikıyye, Şerh-i Müşkilati’l-Kurani’l-Kerim ve Şerh-i Müşkilati’l-ehadis adlı eserleri olduğu da kaydedilmektedir (son iki eser Farsça’dır).
Kabri, Evrah kabristanlığının giriş kısmının 80 m. ilerisindeki ismini taşıyan mescidin yanındadır. Kabrin üzeri açıktır. Cemaleddin-i Aksarayi Hazretleri ilk tahsilini Aksaray’da yapmış, daha sonra devrin önemli kültür merkezlerinden biri olan Amasya’ya gitmiştir. Orada hemşehrisi İbrahim Aksarayi’nin oğlu Fahreddin İlyas Rumi’den ders almıştır. Amasya kadılığı ve Darül ilm müderrisliği yapar. 1366 yılında Amasya kazaskeri Pir Nizameddin’in vefatı üzerine yerine tayin edilir. Daha sonra Konya kadılığına atanmış, buradan da Aksaray Zincirli medresesine atanarak talebe yetiştirmiştir. Cemaleddin-i Aksaray-i mescidi, çilehanesi ve itikafhanesi sağlığı zamanında yapılmış olup, yapılış tarihini belirten bir kitabesi yoktur. Mescidin bitişiğinde, çilehanesi ve itikafhanesi 1978 yılına kadar mevcuttu. Muntazam kesme taşlardan yapılmıştır. Mescidi tek kubbeli, tek pencerelidir. Perekzadeler tarafından yıktırılarak yerine 1979-1980 yılları arasında tek kubbeli bir mescid (Camii) yaptırmışlardır. Şu an çilehane ve itikafhanenin yerleri boş durumdadır. Cemaleddin-i Aksaray-i Hazretlerinin Kabr-i şerifleri, mescidin yanındadır. 1883 yılında vefat etmiş olan Perekzade Müftü İbrahim Hilmi Efendi, Şeyh Cemaleddin-i Aksaray-i Hazretlerinin kabri üzerine bir sanduka yaptırmış ve mermer üzerine Cemaleddin-i Aksaray-i Hazretlerinin kitabesini yazdırmıştır.
Cemaleddin Aksarayi, Osmanlı Devletine kendi sülalesi ile birlikte, pek çok ilim ve devlet adamı yetiştirecek bir kadronun ilk simasıdır. Cemaleddin Aksaray-i’nin torunu Şeyh Muhiddin’in 1482 tarihli vakfiyesine göre babaları ve dedeleri Aksaray’ın fethinden beri oradadırlar. Cemaleddin Aksaray-i için belirtilen devir Zincirli medresesinin inşası, bir başka deyişle Karamanoğulları ile Eratna Beyliğinin hakimiyet yıllarıdır.
Cemaleddin Aksaray-i ağırbaşlı, fazilet sahibi, dinin emirlerini yerine getirmede titiz davranan, hayır yapmayı seven ermiş bir kişi olarak anlatılır. Cemaleddin’in Aksaray’daki zaviyesinin 1368 tarihli kitabesi bulunmaktadır65. Konyalı eserinde zaviyenin yıkıldıktan sonra Perekzadelerin haziresine dönüşmüş olabileceğini kaydeder.
Kaynaklar ; Aksaray Evliyaları , Abdulhalim Durma