Malatya – Darende – Somuncu Baba Külliyesi Haziresi
Darende’de yetişen ilim adamlarından biri de, 1884 yılında Aşudu (Günpınar) köyünde dünyaya gelen Hacı Esad Işık’tır. Daha 11 yaşlarında iken babası Müftü Şem’i Efendi’den Feraiz ilminden icazet alır. Esat Efendi’nin on yedi yaşında medresede Arapça’yı iyice öğrenip icazet alarak, on sekiz yaşında Sivas’ta bir mahalle camisinde vaaz vermeye başlamış olduğu anlatılır. Bu vesileyle halkın büyük ilgisiyle karşılaşır. Bu ilginin sonucu olarak zamanın Sivas müftüsü tarafından bir hafta süre ile Ulu Cami dahil olmak üzere Sivas’ın bütün camilerinde vaaz etmesi tavsiye edilir. Bu vaazlardan oldukça etkilenen ve son zamanlarda Sivas Müftülüğü yapan Saçlızade Hacı Rauf Efendi’nin babası, Rauf Efendi’yi Darende’nin Aşudu köyündeki Şemiyye medresesine okumak üzere tahsile yollamış olup Rauf Efendi bu medresenin mezunlarındandır.
Kısa zamanda Sivas’ta kendisini sevdiren ve kabul ettiren Hacı Esat Efendi, Sivas müftülüğünce merkez vaiz sıfatıyla Ulu Cami vaizliğine getirilir. Daha sonra Darende’nin ileri gelenleri Hacı Esat Efendi’yi Darende’deki Cebecizade Sadrazam Mehmet Paşa Medresesine tayin ettirirler. Burada on yıl süreyle çalışır ve seçkin ilim adamları yetiştirir. İlmi olgunluğu ve hizmetleri İstanbul’a kadar ulaşır. Devrin padişahı II. Abdülhamit tarafından 1905 yılında ulema sınıfına alınır ve Padişah nişanı ile taltif edilir. Sarık üzerine beş cm. genişliğinde kırmızı şerit ve kırmızı şeritle işlemeli yaka gönderilir. Bu nişanlarla resmi ve dini bayramlarda görülür. Katıldığı törenlerde onu gören halk ve asker selama dururlar. Esat Efendi on yıl müderrislikten sonra Darende Mahkemesinde Şeriyye baş katipliğinden Sivas Evkaf baş katipliğine getirilir. Bu görevde iken Atatürk’ün huzurunda Sivas Kongresinin (4 Eylül 1919) millet ve memlekete hayırlı olması için kendisinden dua etmesi istenir. Esat Efendi açılış ve kapanış duasını yapar. Oldukça uzun olan bu duada özetle şöyle demiştir. “Vatan ve milletin hakimiyeti tehlikede olursa, yeni bir hükümetin kurulması ve milletin de buna müzahir olması, dinimiz yönünden caiz olur.”
Kongreyi sonuna kadar takip eden Esat Efendi, kongrenin kapanış duasını yapmaya cesaret edecek hocanın bulunmaması üzerine, bu görevi yerine getirecek ilim sahibi biri olduğu ileri sürülünce, özü yukarıda belirtilen duayı eder. Bu duanın arkasından bazı kimseler onun yüzüne, “Hocam böyle bir sözle yağlı sicimi boynuna kendi elinle taktın”, derler.
Yenihan (Yıldızeli) ve Pınarbaşı kadılıklarında da bulunan Esat Efendi, Cumhuriyetin ilk yılında Kahta hakimi olur. Daha sonra buradan ayrılıp Darende’ye dönerek 1927-28 yıllarında avukatlık yapmaya başlar.
Anlatılır ki, “İlmiyenin en önde gelen zatlarından olan Esat Efendi’ye icazeti Hacı Mehmet Efendi vermiştir. Maalesef sağlığında Darendeliler bu alim zattan hiç istifade etmemişler denilse yeridir. Avukatlığın yanı sıra vaaz ve nasihatlarını sürdürmüş, zamanında “Feraiz” ilmini en iyi bilen, miras ile ilgili meseleleri kusursuz çözen kişi olarak bilinen Esat Efendi, sağlığında bunları pek çok kimselere öğretmiş, bundan başka bu ilimle uğraşan kimse de kalmamıştır.”
Çevresinde oldukça saygın bir alim, sahasında otorite bir hukukçu ve yetkili bir din adamı olarak bilinir. Komşu il ve ilçelerden ve hatta köylerden gelen sevenleri, sohbetlerini zevkle dinler, meselelerini açar, aldıkları bilgilerle gönülleri rahat olurdu 1963 yılında vefat ettiğinde seksen yaşında idi. Merhumun hayatta çocuğu kalmadığı için gayrımenkulünü, bir kısmı el yazması üçyüzelli ciltlik kütüphanesini ve emsalsiz bir duvar saatini Şeyh Hamid-i Veli Camii ve Kütüphanesine verilmesini vasiyet eder. Bu vasiyeti, vasi kıldığı o tarihteki Şeyh Hamid-i Veli Camii İmam-Hatibi olan Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi tarafından yerine getirilir. Darende’deki kütüphanenin bir fihristini de çıkaran Hacı Esat Efendi’nin, şöhretten hoşlanmayan, hep kendi halinde kalmayı tercih eden, kibarlığa ve mütevazi bir kişiliğe sahip olduğu anlatılır.
Kaynak ; Malatya Evliyaları , Abdülhalim Durma