trabzon – çaykara – yeşilalan köyü – medresesi yanında
Alim-mürşid. Son devir Osmanlı müderris ve şeyhlerinden İbrahim Hakkı Efendi, Trabzon Çayraka ilçesine bağlı Yeşilalan (Holaysa) köyündendir. 1866’da doğdu. (Doğum tarihi ile ilgili değişik rivayetler var ise de, 1929’da 63 yaşında vefat ettiğine göre, doğumunun 1866 yılı olması ağırlık kazanır.)
Babasının adı Hasan Efendi, annesinin adı ise Zeynep Hanımdı. 1866’da babası Erzurum ili İspir İlçesi, Nurgah kasabasının Çiftepınar köyünde imamlık yaparken İbrahim Hakkı dünyaya gelmiştir. Altı aylık iken babası vefat etti. Yetim kalan İbrahim’i annesi alıp kendi köyleri olan Çayraka Yeşilalan köyüne gelir. Baba Hasan Efendi vefat ettiği ve imamı bulunduğu köyde defnedilir.
Ferşad lakabı aileden intikal eden bir isim olarak küçük İbrahim’e verilir. Daha sonraları tanınmış büyük bir alim ve şeyh olunca “Ferşad Efendi” diye anılamaya başlandı. Soyadı Kanunu çıkınca aile “Ulusal” soyadını almıştır. Fakat halk arasında, Trabzon çevresinde ve Türkiye çapında İbrahim Hakkı Ulusal olarak değil, sağlığında da vefatından sonra da halen de “Hacı Ferşad Efendi” diye anılır, bilinir ve tanınır.
Tahsili
Ferşad Efendi, altı aylık iken yetim kaldığı için çok sıkıntılar, yoksulluklar çekmiştir. Geçimini sağlamak için bir taraftan çobanlık yaparken, bir taraftan da kendi köyünde okumaya çalışıyordu. 13 yaşına kadar böyle devam ettikten sonra, İslami ilimlerin okutulduğu, o devrin en saygın medreselerinden biri olan Huşo medresesinin müderrisi meşhur Numan Efendi’nin yanına gitti. Onun medresesinde askere gidinceye kadar dokuz yıl boyunca ondan okuyarak icazet aldı.
Tahsili esnasında, yaşının küçük olmasına rağmen, her yıl Ramazan ayında çevre illere giderek vaazlar veriyor, heyecanlı konuşmalarıyla kalabalık cemaatlerin ilgisini çekiyordu. Tahsiline devam ederken Trabzon ve çevresindeki bazı illerde kısa süreli imamlık görevinde de bulundu.
Medrese tahsilini bitirip icazet aldıktan sonra, ilmini daha da ilerletmek üzere İstanbul’a gitti. Ramazan ayanda İstanbul’da Ayasofya Camii’nde vaazlar verdi. İstanbul’a giderken yolda tanıştığı Kondulu Hacı Yusuf Şevki ile istanbul’a gittikten sonra onunla buluşarak Süleymaniye Dergahı şeyhlerinden Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi Efendi’yi beraberce ziyaret ettiler. Tekkeye girerken tasavvufa intisap etme niyeti olmamasına rağmen, orada Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi’in halifelerinden Kondulu Yusuf Şevki Efendi’den tarikat dersi almaya başladı. Ona intisap etti. Kısa zamanda şeyhinin takdirini kazanır ve daha sonra şeyhinin kızı ile evlenir. Ve böylece aralarındaki irtibat daha da kuvvetlenmiş oldu.
Görev Yerleri
İstanbul dönüşü Trabzon, Rize, Erzurum, Bayburt, Samsun, Ankara ve Konya’nın merkez ve ilçelerinde imamlık ve müderrislik ile irşad görevlerinde bulunmuştur. Arkasından Of müftülüğü yapmış ve Samsun İdadisinde de öğretmenlik görevinde bulunmuştur. Hacı Ferşad Efendi Osmanlı Döneminde Doğu Karadeniz Bölgesi Kütüphaneler mütevelliliği görevini de yapmıştı. Rus işgali sırasında Bayburt kütüphanesinden alınıp şimdiki Gürcistan’ın başkenti olan Tıflis’e götürülen kitapların iadesi için Şark Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa’ya bir mektup yazarak, devlet kanalıyla bu kitapların iadesini istemişti. Kazım Karabekir Paşa’ya yazdığı mektuptan anlaşıldığına göre Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi adına Of,Rize ve Bayburt’ta kurulan vakıf kütüphanelerin mütevelliliği ve müfettişliği görevini de yürütüyordu.
Of bölgesinde askere alma heyetinin de başkanlığını yürütmekteydi. 1916’da Of’a giren Rus işgal kuvvetlerine karşı bütün öğrencileriyle birlikte silaha sarılarak 29 gün ve gece hiç durmadan savaşmış ve böylece gazi rütbesini de elde etmişti. Bu hizmetlerle birlikte Bölge Medreseler Birliği başkanlığı görevini de yürütüyordu.
İstanbul dönüşünden sonra kendi köyünde bir medrese kurdu. Bu medresede Kur’an-, Kerim, sarf, nahiv, meanı, beyan, bedi, mantık, fıkıh, tefsir, hadis usul-i fıkıh, siyer, Osmanlıca, hüsn-ü hat derslerini okutmaktaydı. Bu medrese, o çevrenin aynı zamanda bir üniversitesi demekti. Hacı Ferşad Efendi ömrünün sonuna kadar 40 yıl bu medresede müderrislik yapmıştır. Bu medreseden çok değerli ilim ve irşad alimleri yetişmiştir.
Bir taraftan müderrislik yaparken diğer taraftan da tasavvula meşgul olmuştur. İstanbul’a giderek Gümüşhanevi Tekkesi’nde postnişin olan İsmail Necati Efendi‘nin yanında h lvete girdi ve hilafet mertebesini elde etti. Daha sonra hacca gitti. Hac dönüşü vefat eden İsmail Necati Efendi’nin yerine Gümüşhanevi Tekkesi’nin postişliğine tayin edildi ise de, O şöhret afettir diyerek bu görevi kabul etmedi. Köyüne dönerek medresesindeki müderrisliğe ve irşad faaliyetlerine devam etti.Karadeniz bölgesinde büyük bir şöhrete sahip olan Vardalı şeyh Osman Niyazi Efendi‘ye intisap ederek, Rize Güneyce’deki Tekkesi’nde 1908 yılı üç aylarında 86 arkadaşıyla birlikte halvete girdi. Vardalı şeyh Osman Efendi’nin vefatı üzerine, şeyhinin techiz ve tekinini yapar, cenazesini kıldırır ve onun yerine Varda Merkez Camii’nde imamlık ve üç dönem de medresede müderrislik yapar. Her yıl halvete girer.
Medresesinde üç yüzden fazla öğrenciye icazet vermiş, alim yetiştirmiş, tasavvuf dersleri vererek halkı irşad etmiştir. O, devrinin en büyük şeyhi ve en büyük müderrisi, alimi idi her iki yönden de zirveye ulaşmıştı.
Çaykara’da müderris Hacı Hasan Rami Yavuz, yine Çaykara’da Hopşeralı müderris Poyrazzade Hacı Dursun Parlak, aynı köyden Hacı Salih Bilgin, Of da Çalekli müderris Hacı Dursun Nuri Fevzi Güven, yine Of’ta ünlü kıraat alimi Mehmet Rüştü Aşıkkutlu, Amasya Suluova’da (aslen Dernekpazarı ilçesinin Kondu köyünden) Ferşad Efendi’nin kayınbiraderi Kondulu Hacı Ali Yücel, Samsun’da Açıkbaş diye tanınan Hacı Ömer Efendi, Hacı Ferşad Efendi’ye mensup olan önemli kişiler arasında yer alır.
Şahsiyeti
1.65 boyunda, orta yapılı, 40-45 kg. ağırlığında, açık alınlı, güler yüzlü, alçak gönüllü, alim, mürşid, ihlas ve takva sahibi, etkili ve heyecanlı bir hitabet kabiliyetine sahip, büyük bir müderris idi.
En önemli, en belirgin vasıflarından biri, inandığı şeyleri taviz vermeden kendi nefsinde uygulaması ve bunu cesaretle herkese telkin eden bir büyük alim olmasıydı. İlmi şahsiyetinden tasavvufun önemli bir yeri vardı. Büyük bir alim, güçlü bir müderris olduğu kadar, ehl-i hal, keşfi ve tasarrufu açık, keramet ehli büyük bir şeyh. Karadeniz bölgesinde halkın dini hayatı üzerinde unutulmaz büyük tesirler bırakmıştır. Sağladığı tesirler ölümünden sonra da devam etmiş ve ölümü üzerinden 90 küsur yıl geçmesine rağmen halen de devam etmektedir. Sadece Karadeniz bölgesinde değil, Türkiye çapında şöhreti yaygındır. Hacı Ferşad Efendi denince akan sular dururdu. Şimdilerde de öyle.
Günde bir bardak sütle veya sadece kahvaltı ile yetinirdi. Ömrünün sonlarına doğru 35 kiloya kadar düşmüştü. Son dönemlerinde yürüyemeyecek hale gelmesine rağmen irşad hizmetlerinden geri kalmazdı. Müridlerinden, Hacı Hasan Rami Efendi‘nin kayınpederi olan Hopşeralı Poyrazzade müderris Hacı Dursan Efendi, şeyhini sırtında taşıyarak yakın köylerde yapılan icazet merasimlerine götürürdü.
Gençlik dönemlerinde, çevre illerde verdiği tesirli ve heyecanlı vaazlar, oralarda destan haline gelmişti. Cemaatle namaz kılmaya son derece müdavimdi. Ağır hasta iken bile kendisini sırtta taşıyarak cemaatle namaz kılmaya götürüyorlardı. Cemaatle namaz kılmaktan geri kalmamaya çok özen gösteriyordu. Kendisine defalarca müftülük teklif edilmiş, fakat o bu teklifleri kabul etmemişti.
Hayatında birçok kerametin görüldüğü Hacı Ferşad Efendi’nin kerametlerinden birkaç örnek:
Aynı köyden, köy komşularından komiser Yusuf Hikmet Kumkumoğlu şöyle anlatır:
Babam, Ferşad Efendi’yi sık sık eve davet edip onunla sohbet ederdi. Annem, kendi kendine Hacı Ferşad Efendi’ye bir çift çorap örmeyi düşünmüş. Çorapları örmüş. Fakat çoraplar tamamlandıktan sonra çorapların çok güzel olduğunu görünce, kıyamamış, ‘nasıl olsa Efendi’nin haberi yok’ düşüncesiyle, çorapları Efendi’ye vermekten vaz geçmiş. Babam yine bir gün Hacı Ferşad Efendi’yi evimize davet etmişti. Annem de onlara hizmet ediyordu. O sırada babamın kalbinden:”Bu zat ne de olsa namahrem dir. Keşke hanıma hizmet ettirmeseydim de hizmeti ben yapsaydım.” diye· bir düşünce geçirmiş. Biraz sonra Ferşad Efendi kalkıp giderken babama dönerek: ”Kalbine hakim ol.” dedikten sonra anneme dönerek: “Sen de ayaklarımın hediyesini vermedin.” demişti. Babam çok utandı, mahcup oldu. Annem ise Efendi’den özür dileyerek, koşa koşa gitti. Çorapları getirip Ferşad Efendi’ye verdi.”
Hacı Ferşad Efendi’nin iki oğlu medresede kendisinden okurken çok istekli davranmıyor ve Hoca Efendi’yi yoruyorlardı. Bunlardan Hasan isimli olan oğlu medreseye devamı aksatıyor. Bir geliyor, iki gelmiyor. O zamanlar medreseye devam eden öğrenciler askere alınmıyordu. Merhum Ferşad Efendi oğlunu bir uyardı. İki uyardı… Uyarılar fayda vermedi. Bunun üzerine, vicdanı sorumluluğunu yerine getirmek için, Askere Alma Komisyonunun Başkanı sıfatıyla Of Kaymakamlığına bir yazı yazarak, durumu bildirmiş ve oğlunun medreseden kaydının silindiğini ifade etmişti. Bunun üzerine oğlunu askere alıp Yemen’e göndermişler. Buna kızan oğlu Hasan Yemen’den babasına çok ağır ifadeler içeren mektuplar yazıyor. Terhis olmasına yakın yazdığı son mektubunda: “Talebelik kaydımı sildirerek Yemen gibi uzak bir ülkede askere gönderilmeme sebep oldun. Zannettin ki bu askerlik bitmeyecek. Ben şimdi askerliğimi bitirdim, geliyorum. Senin icabına bakacağım. Bakalım seni benim elimden kim kurtaracak?” Hacı Ferşad Efendi, o zaman kendisinden ders okumakta olan kayın biraderi Ali Galip Yücel’in yanında mektubu okuduktan sonra Hacı Ferşad Efendi: ” Geluuuursun, geluuuursun” sözlerini sarf etmişti. Askerlik sonrasında Hasan’ın istanbul’a kadar geldiği haberi alınmış, fakat ondan sonra kendisinin akıbeti hakkında hiçbir haber ve bilgi alınamamıştır. Bu olay da Hacı Ferşad Efendi’nin yüksek tasarruf ve keramet sahibi bir alim olduğunu göstermektedir.
Ferşad Efendi’nin Çaykara Yeşilalan köyündeki caminin yanında bulunan mezarlıktan özellikle gece vakti zaman zaman garip ve tuhaf sesler duyulur. Cemaat, durumu Ferşad Efendi’ye bildirir. Ferşad Efendi Mezarlığa giderek sesleri dinler. Daha sonra pelit ağacından bir kazık yaptırıp mezarlığın bir yerine çaktırır. Ondan sonra mezarlıktan bir daha ses gelmez.
Ferşad Efendi’nin eşi Hanife Hanım’ın beyanına göre, Ferşad Efendi’nin vefatından sonra, onun çalışma odasından zaman zaman kocasının tespih ve zikir seslerini duyar.
Ferşad Efendi’nin damadı Sırım Muhammed Baltacı (sonraları o da büyük bir alim olmuştu) anlatıyor: “Bir Cuma sabahı vaaz etmek için Efendi hazretleriyle beraber Of’a gidecektik. Yola çıkmaya geç kalmıştık. Sabah ezanları okunmaya başlamıştı. Evden çıktık. Caminin yanından aşağıya doğru indiğimi biliyorum. Bir de baktım ezan okunuyor. Şaşırdım. Meğer Of’a gelmişiz, farkında değilim. Of ile Çaykara arası yaklaşık olarak 30 kilometredir.”
Eserleri
Hacı Ferşad Efendi‘nin en önemli eserleri, onun memleket çapında yetiştirmiş olduğu büyük ilim ve mana alimleridir. Bunların her biri başlı başına birer ilim, fazilet ve tasavvuf deryasıdır. Birer otoritedir. Dinimize, millet ve memleketimize büyük büyük hizmetler vermişlerdir. Bunların yerleri doldurulamaz!…Hacı Ferşad Efendi’nin ilim, fazilet, irşad ve manevi eserleri bir asırdan beri devam etmektedir.
Yazılı eserlerine gelince: Kendi köyünde, Yeşilalan’daki medresesinde bulunan kütüphanesi bütünüyle kaybolduğundan eser yazıp yazmadığı bilinmemekte ve dolayısıyla görüşlerini belirleme imkanı bulunmamaktadır. 40 yıl medresesinde yetiştirdiği yüzlerce, binlerce alimler onun canlı eserleridir. Köyündeki medresesi günümüzde yenilenerek dört katlı bir Kur’an Kursu binası ile yakınındaki mezarı üzerine türbe inşa edilmiştir.
Vefatı
Yukarıdan beri sayageldiğimiz bu güzel hizmetleri, elli yıla yakın kısa bir zamana sığdırdıktan sonra 63 yaşlarında iken, kendi köyünde, 03 Eylül 1929’da rahmetlik oldu. Yeşilalan’daki medresesinin yanına defnedildi. Sonradan kabir üzerine yapılan türbenin içinde baş tarafta kendi kabri, ayakucunda kendi mensuplarından ve Nakşi şeyhlerinden Karahasanzade Hacı Mehmet Efendi‘nin kabri, onun da ayak uçunda Hacı Ferşad Efendi’nin oğlu Hacı Yusuf Ulusal Efendi’nin kabri bulunmaktadır.
Kaynak ; Yolumuzu Aydınlatanlar -1 , Yahya Kutluoğlu , İbn Yayınları