Malatya – Merkez – Kırklar Tepesinde
Battalgazi ilçesinin Fırat Nehri kenarında aynı adı taşıyan köyünde iken, bulunduğu alanın Karakaya Baraj sularının altında kalması sebebiyle 1986’da ilçenin Kırklar tepesinde yaptırılan türbeye nakledilir. Tarihi eserleri görmek üzere il içi ve il dışından ziyaretçilerin akınına uğrayan yörenin en çok ilgi gören yeri, Korucuk olarak da adlandırılan Hasan Basri türbesidir.
Vaktiyle Şeyh Hasan köyünün güneyinde, Fırat ırmağının karşı kıyısında Korucuk köyündeki bir türbede bulunan bir yatırdı. Ancak Karakaya Barajı sular altında kaldığı için mezarı Battal Gazi (Eski Malatya) ilçesi yakınına taşınır. Bu konuyla ilgili yöre halkı tarafından, “Şeyh Hasan köyünün kıble yönünde ve köyün hemen önünde akan Murat suyunun karşı kıyısında Korucuk köyü vardır. Bu zatın Bağdat’tan geldiğini ve sonunda da su ile tekrar Bağdat’a gideceğini çok önceleri çevre köylerdeki yaşlılar söylerlerdi. Bir süre sonra Murat suyu taştı. Köylüler yatır gidecek diye telaşlandılar ve çevre köylerden de para toplayarak önüne set yaptırdılar. Ne yazık ki şimdi Karakaya ve Atatürk Barajları yapımı nedeniyle bu yatır yine suyun altında kalacak ve söylendiği gibi de Bağdat’a gidecektir”, şeklinde bir söylenti anlatılır. Teslim Abdal’ın da bir şiirinde bu zatı övmüş olduğu nakledilir.
Hüseyin Şahin, Hasan Basri adı ve türbesi çevresinde oluşan kültürel değerler üzerine hazırlamış olduğu makalesinde, XVI. yüzyıla ait belgelerde türbenin bulunduğu köyün durumu hakkında bilgilere ulaşır. Türbenin baraj gölünden önceki durumu hakkında ise şunlar nakledilir.
“Ziyaret binasının bulunduğu yerin su kenarında olması sebebiyle zeminde oluşan kaymalardan dolayı 1943 yılında göçtüğünü (yıkıldığını) ve 1945 yılında tamir edildiğini, 1965’te binada çatlaklar oluştuğunu ve köylülerin çalışması ile betonarme olarak tekrar yapıldığını öğreniyoruz. Türbe binası bu durumuyla 1986 yılı sonlarına kadar ayakta kalmış, sonra baraj gölü sularına gömülmüştür.”
Türbenin hemen güney tarafında bulunan taştan yapılmış mezarların yanı sıra, doğu tarafındaki kabirlerin ise Hasan Basri’nin dervişleri oldukları rivayet edilen Karasolak ve Ağsolak’a ait olduğu; hemen yakınındaki üç mezardan birinde Hasan Basri’nin eşinin, diğer iki küçük mezarda ise çocuklarının yattığı anlatılır. Bir rivayete göre Ağsolak ve Karasolak’ın Hasan Basri’nin vefatından sonra oraya geldikleri, diğer bir söylentiye göre de arkadaşları olduğu ifade edilmektedir. Bu kabirler bugün su altında kalmıştır.
Hüseyin Şahin, Celal Yalvaç’ın konuyla ilgili çalışmasından hareketle, Hasan Basri’nin tarihi kimliği hakkında bazı ipuçlara ulaşıldığını kaydeder. Malatya’da emirlik yapmış Melik Sunullah bin Melik Nasrullah’ın aile şeceresinden hareketle, türbede yatan kişinin, bir ara Malatya’da müstakil emirlik yapmış olan Şeyh Hasan Bey olduğu ileri sürülür. Şeyh Hasan Bey, 1318’de vefat etmiş olan Melik Sunullah’ın oğlu olup, Malatya Emirliği’nde de bulunmuş bir zattır. Torunu Nefise Hatun’un Eski Malatya’nın Meydanbaşı’ndaki türbesi halen durmaktadır. Emir Ömer’in akrabasıdır. Harbendelü Türkmen Aşireti’ne mensuptur. Sonraki kayıtlarda (Kanuni Devri Malatya Tahrir Defteri-1560) Korucuk Köyü bu aile mensuplarına verilmiş bir timar olarak gözükmekte, bazı mensupları da vergiden muaf tutulmuş bulunmaktadır. Bu aile arasında çıkan ihtilaflar, ailenin bölünmesine sebep olmuş, ailenin bir kısmı Arapkir’e, bir kısmı Tokat’a nakil ve yerleşmek durumunda kalmıştır. Korucuk Köyü halkı tarafından anlatılan, yakında bir köyle olan kavgadan sonra Tokat’a giden köy halkından sadece Hasan Basri’nin köyde kaldığı ve burada vefat etmiş olduğudur. Tahrir Defteri’ndeki kayıtta geçen Korucuk’un Harbendelu Türkmenleri’nden olduğu, arazilerin Şeyh Nasır’ın kardeşi Mehmet’in tımarı olarak yazıldığı görülür. Kayıtta tüm vergilerden muaf tutulan dört kişiden söz edilir ve adları verilir; bunların bazısının atalarının da eskiden beri divani ve örfi vergilerden muaf oldukları belirtilmiştir. Kayıtta adı geçen iki “Hasan” ismi vardır; bunlardan Hamza’nın kardeşi Hasan’ın kaydın tutulduğu 1560 tarihinde hayatta olduğu anlaşılırken, Yusuf’un babası Derviş Hasan’ın ise hayatta olmadığı görülmektedir. Şahin makalesinde, “..bunların atalarının vergiden muaf tutulmuş olması durumu da dikkate alındığında, muhtemelen türbede kabri bulunan zat, bu “Derviş Hasan” olmalıdır” der.
Türbeye gelen ziyaretçilere hizmet vermek, türbenin temizlik ve bakımını yapmak üzere, eskiden dört hane arasında “hafta sırası” olarak adlandırılan bir düzenlemeyle görev yürütülürken, yeni yerine taşındıktan sonra türbenin temizlik ve çevre bakımı ilçe belediyesince gerçekleştirilmektedir. Türbe’nin yeni yerinde gözlemlenen bir diğer durum ise, önceki yerinde dilek taşına taş yapıştırma, bez bağlama, şamdanda mum yakma, cöherlik gibi pratik ve uygulamaların burada tamamen ortadan kalkmış olmasıdır. Yine, çöven (Asa) etrafında oluşturulan söylence ve uygulama unutulmuştur. Yağmur duası ritüelindeki çövenin suya sokulması, suyun etrafa serpilmesi pratiği de terkedilmiştir. Bu ziyaret genellikle cuma akşamı ve pazar günleri daha çok akıl hastaları ve felçli hastalar tarafından ziyaret edilmektedir. Bu hastalar çoğunlukla Cuma akşamı ziyarete getirilir ve burada bir geceliğine yatırılır. Bunun dışında çeşitli konulardaki dilekler için, orada yatan ermişin hürmetine “Allah’ın dileklerini kabul etmesi” düşüncesiyle gidilir. Ziyarete gelen kişiler burada dua etmekte, mezarı öpmekte ve türbenin etrafında yedi defa döndükten sonra oturup dilek ve niyazda bulunmaktadırlar. Ziyarete gelen kişiler türbe içinde mum yakmakta ve kabrin üzerine para bırakmaktadırlar. Burada çoğunlukla adanan koyun, keçi ve horoz kesilmekte ve pişirilerek ikram edilmektedir.
Kaynak ; Malatya Evliyaları , Abdülhalim Durma