istanbul -eyüp – zal mahmud paşa cad no 49
Asıl adı Uveymir b. Zeyd b. Kays olan bu güzide sahabe, künyesi olan Ebü’d-Derda ile tanınmıştır. Medine-i münevvere’de iki meşhur kabile den biri olan Hazrec ‘ e mensuptur. Ensardandır.
Ailesinin bütün fertleri Müslüman olduktan sonra kendisi de Bedir Harbi sırasında Müslüman oldu. Ayrıca, ensardan İslam’ı en son kabul eden kişinin de Ebü’d -Derda olduğu söylenir.
“Uveymir ne hoş binici!”
Abdullah b. Revaha (radzyallahu anh) cahiliye döneminde de, İslam’a girdikten sonra da Ebü’d-Derda hazretleri ile yakından ilgilenmiş, Müs lüman olması için gayret etmiştir. Bir gün, Hz. Ebü’ d-Derda evde yokken -Hz, İbrahim misali- putunu kırıp parçalar. Ebü’d-Derda hazretleri evine geldiğinde hanımı Ümmü’d-Derda (radı yallahu anha) durumu anlatır. Ebü’d-Derda hazretleri kendi kendine, “eğer bunda bir güç kuvvet, bir varlık olsa kendini savunurdu” diye düşünerek Müslüman olmaya karar verir. Abdullah b. Revaha hazretleri ile birlikte Resulullah ‘a giderek Müslüman olur. Sevgili Peygamberimiz onu Selman-ı Farisi hazretleri ile kardeş ilan eder.
Henüz İslam’a girmediği devreye rastladığı için Bedir Savaşı ‘na katı lamayan Ebü’d-Derda hazretleri, diğer bütün muharebelere Hz, Peygam ber ile birlikte katıldı. Gösterdiği gayret ve başarılarla Allah Resulü ‘nün rızasını ve hoşnutluğunu kazandı. Özellikle Uhud Harbi ‘nde Peygamber Efendimiz onu “Uveymir ne hoş binici!” diyerek övmüştür.
Hz, Muaviye komutasında Kıbrıs’ a düzenlenen sefere katılmıştır. Ebü’d Derda hazretleri geç Müslüman olmasına rağmen kısa zamanda ashab-ı kiramın güzide şahsiyetlerinden; faziletçe önde gelen, fakih ve hakim olarak bilinip anılanları arasında yer aldı. Hz, Peygamber bir keresinde onun için “Ebü’d-Derda ümmetimin hakimidir” diyerek iltifat etmiştir. Bir defasında da “Ümmetimin en abidi ve en müttakisi” diyerek onu öv müştür.
Ebü’d-Derda hazretleri Müslüman olmadan önce ticaretle meşgul olu yordu. Müslüman olduktan sonra Hz. Peygamber ile daha çok bir arada bulunabilmek ve ibadet edebilmek için ticareti bıraktı.
Hz Ebu Bekir Efendimiz’in hilafetinin son yıllarında ordu kadılığı görevine getirildi. Hz. Ebü’d-Derda, Hz. Ömer’in hilafeti dönemind Kur’an-ı Kerim’i ve İslam’ın esaslarını öğretmek üzere Şam’a gönderildi. O sıralar Şam vali si olan Hz. Muaviye, Halife Ömer’in emri ve izniyle onu Şam kadılığına getirdi. Bu göreve Hz. Osman ‘ın hilafeti döneminde de devam eden Ebü’d-Derda hazretleri Müslümanların Şam’daki ilk kadısıdır.
Ebü’d-Derda (radıyallahu anh), Hz. Osman’ın şehit edilmesinden önce, 32/652 yılında Şam’da vefat etti, Burada Babüssağır Kabristanı ‘na defnedildi. Kur’an’ı ezberleyen ilk dört kişiden birisidir.
Ebü’d-Derda hazretleri güzel yüzlü, nurani çehreli, ela gözlü, kemerli kıvrık burunlu , koyu esmer tenli idi. Saçını ve sakalını sarıya boyardı. Başına takke giyer, üzerine sarık sarar, sarığının ucunu iki omzu arasına sarkıtırdı.
Ebü’d- Derda (radıyallahu anh)’ın hanımı Ümmü ‘d-Derda Hayre binti Had ret, kadın sahabelerin meşhurlarındandır. Fıkıh alanında bilgili, dirayetli ve dindar bir hanımdı. Pek çok hadis-i şerif rivayet etmiştir. Ebü’d- Derda hazretlerinin Derda, Bilal, Yezid ve Nesibe adlarında dört çocuğu olmuştur. Oğullarından Bilal, Emeviler döneminde Şam kadılığı yapmıştır. Sahabe-i kiramdan pek çok kişi bu yüce sahabenin ilmini methetmiş ve onu bütün sahabenin ilminin kendisinde toplandığı kişilerden biri saymışlardır.
Enes b. Malik hazretlerinden rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber vefat ettiğinde Kur’an’ ın tamamını ezberle yen dört kişi vardı. Bunlar Hz. Ebü’d Derda, Hz. Muaz b. Cebel, Hz. Zeyd b. Sabit ve Hz. Ebu Zeyd idi. Ayrıca Ebü ‘d-Derda hazretleri, Hz. Peygam ber’in huzurunda oturup Kur’an tilavet etmiştir. Meşhur yedi kıraat imamın dan biri olan ibni Amir onun talebeleri arasındaydı.
Hz. Ebü’d-Derda mescitte ders verdiği zaman etrafında bin altı yüz kişiden oluşan bir cemaat onu şevkle dinlerdi. Sabah namazını kıldıktan sonra öğretime başlardı. Kendisi Kur’an-ı Kerim’den bir cüz okur, ce maat onun etrafını çevirerek ve telaffuzuna dikkat ederek dinlerlerdi.
Ebü ‘d-Derda hazretleri kıraat için halka oluşturma çığırını açan ilk kişi olarak anılır. Ebü’d-Derda (radıyallahu anh) kadılık görevinde, kıraat ve tilavet öğretiminde ve hadis rivayetinde oldukça titiz davranırdı. Hadis rivayet ettiğinde “Allah bilir. Aynen böyle değilse bunun gibi veya benzer şekildedir” diyerek temkinli davranırdı. Muaz b. Cebel hazretleri, vefatı anında onun için şöyle demiştir:
“Ey Ebü’d-Derda! Gökyüzü senden daha alim birisini gölgelendirmedi Yeryüzü de senden daha alim birisini taşımadı.”
Şam’da kadılık yaptığı sıralarda ve hayatının diğer bütün devrelerinde Ebü’d-Derda hazretleri oldukça mütevazi ve zahidane bir yaşam tarzını tercih etmiştir. Hatta kadılığı sırasında Hz. Ömer, “Emirülmüminin” sıfatıyla Şam taraflarını teftişe geldiğinde, vali ve diğer idarecilerin lüks içinde yaşayışı yanında, Ebü’d-Derda hazretlerinin fakirane yaşayışını görerek üzülmüş, dönüşünde ona, Bedir Savaşı ‘na katılanlardan olma dığı halde, bu savaşa iştirak eden sahabelere verilen maaş kadar yıllık gelir tahsis etmiştir.
Hanımı Ümmü’d-Derda’ya, Hz. Ebü’d-Derda’nın en çok hangi ibadetle meşgul olduğu sorulunca, “tefekkürle” diye cevap vermiştir.
Sözleri
Ebü’d-Derda hazretlerinin tefekkür ve ibadet hakkındaki görüşü şöyledir:
“Bir saat tefekkür bütün bir gece nafile ibadetten daha hayırlıdır. Kul ibadetle meşgul olunca Allah o kulu sever ve mahlukatına da sevdirir.”
Hz. Ebü’d-Derda, manevi kardeşi Selman-ı Farisi hazretlerine yazdığı mektupların birinde şöyle der:
-Kardeşim Selman! Duydum ki bir hizmetçi satın almışsın. Halbuki ben Resulullah Efendimiz’in, “Bir kul kendisine kulluk (hizmetçilik) yapıl madıkça Allah’ın kuludur. (Bu sebeple ufak tefek kusurları bağışlanır.) Fakat kendisine hizmetçi edinince bunun hesabını vermesi gerekir” dediğini duymuştum.
“İmanın zirvesi başa gelene sabır, kadere rıza, samimi bir tevekkül ve Allah’a boyun eğmektir.”
Ebü’d-Derda hazretleri bir sözünde, fakirlik, hastalık ve ölüme dair de şunları söyler:
“Üç şey var ki, ben onları seviyo rum, ama diğer insanlar kötü görü yor: Fakirlik, hastalık ve ölüm. Ölümü Rabbime duyduğum aşırı sevgiden dolayı; fakirliği Rabbim karşısında duyduğum tevazudan do layı; hastalığı da hatalarıma kefaret olmasından dolayı seviyorum.”
“Bilmeyene bir kere , bilip de yap mayana yedi kere yazıklar olsun.”
Türbe
Bu güzide sahabe için iki tane İstanbul’ da, bir tane de Konya Ereğli ilinde makam tesis edilmiştir. Bunlardan biri İstanbul’un Eyüp ilçesi ‘nde bulunmaktadır.
Nişanca Mahallesi ‘nde, Zalmahmudpaşa Caddesi üzerinde, Zalmah mudpaşa Camii ile Cezeri kasımpaşa Camii arasındadır. Karşısında Evronosbaba Haziresi arka tarafında ise Şahsultan Türbesi bulunmaktadır.
Dikdörtgen planlı ve üstü açık olan türbe, kesme taştan yapılmıştır. Vak tiyle üstünde ahşap bir çatı bulunduğu kaydedilmektedir. Ancak bugün bu çatıdan bir eser bulunmamaktadır. İçinde bir incir, bir de kiraz ağacı bulunmaktadır.
Türbe içinde bulunan iki kahire hem şahide hem de ayaktaşı dikilmiştir. Üstüvane ve kitabesiz olan taşlar 130 cm. boyundadır.
Kabirlerden biri makam, diğeri ise türbedara ait olduğu kaydedilmekle birlikte bunlardan hangisinin makam hangisinin türbedar kabri olduğu belli edilmemiştir. Cadde tarafında iki penceresi ve bir kapısı vardır.
Tamirlerle çok değişikliğe uğramış olan türbenin pencerelerinin orijinal ampir parmaklıkları, yapının asıl üslubunu yansıtmaktadır.
Sultan II. Mahmud tarafından tamir edildiğini gösteren kitabesi kapının üstündedir. Haşim ketebeli Sultan Il. Mahmud’ a ait tuğradaki Adlı mahlası sonradan kazınmıştır. Tuğranın altındaki metiN Sahaflar Şeyhizade Es’ ad Efendi ‘ye aittir. 1251/1835-36 tarihli manzum kitabe, Hattat Ye sarizade Mustafa İzzet Efen di tarafından ta’lik hatla yazılmıştır. 60×145 ebadın daki kitabe şöyledir:
Türbenin kapısının üzerindeki kitabe.
“Şah-ı alem himmetiyle hak bu kim bulmakdadır
Mülk ü millet zahir ü batında ahsen-i intizam
Bir tarafdan her kıla’ bir tarafdan her bika’
Nev-be-nev ihya-pezfr olmakda bir vejk-i meram
İşbu meşhed işte olmuşken sahabfye muzaf
Olmamışdı ahd-i sabıkda karfn-i ihtimam
Eyledi inşasını ferman ziyaret eyleyüb
Ömri efzun olsun ol Hakan-ı irfan irtisam
Kıldı Mi ‘mar-ı kalem tarihin inşa Es ‘ada
Yapdı Şeh Mahmud Ebü ‘ d-Derda içün ra ‘na makam
1251 (1835).”
Kaynak ; İstanbullu sahabeler , Dr. Necdet Yılmaz , Dr. Coşkun Yılmaz , Bilge Yayım Habercilik ve Danışmanlık , 2013