İstanbul – Ayvansaray’da Hz. Ebu Zerr Gifari camiinin avlusunda
Ebu Zer Gifari hazretleri ilk müslüman olanlardandır(5. dir)Allah Resulu onunla ilgili şu sözü buyurmuşlardır ;” Allah Ebu zer’e acısın ki , O,yalnız yaşar ,yalnız ölür ve yalnız haşr olur.” Gerçekten de Ebu Zer hz i yalnız yaşayıp yalnız vefat etmiştir.
Ebû Zer Gıfârî hazretleri, Eshab-ı kiramın meşhurlarından olup, zahidliği, yalnızlığı ve sözünde durmadaki sadakatiyle meşhurdur. Resûlullah efendimize bi’at ederken “Hak teâlânın yolunda hiçbir kötüleyicinin kötülemesine aldanmıyacağına, ne kadar acı olursa olsun daima doğru sözlü olacağına” söz vermişti. Ömrünün sonuna kadar hep böyle kaldı. Bu hususta Resûlullah efendimiz, “Dünyaya Ebû Zer’den daha sadık kimse gelmedi” buyurmuşlardır.
Ebû Zer, dünyaya hiç değer vermezdi. Son derece kanaatkâr, fakir ve yalnız yaşardı. Peygamber efendimiz bu sebeble ona “Mesîh-ül-islâm” lâkabını vermişti. Peygamberimize tam bağlanıp, O’nun sevip, beğendiğini seven, Onun sevmediğini ve beğenmediğini sevmeyen Ebû Zer, Resûlullahın vefâtında da yanında bulunmuştur. Peygamberimizin vefâtından sonra Şam’a çekilip, son derece mahzun ve yalnız yaşadı.ebu zerr 4
Tebük muharebesinde Ebû Zer Gıfârî hazretlerinin devesi pek zayıf ve dayanıksız olduğu için geride kalmıştı. Yolun ortasıda devesi çöküp kalınca, devesinden indi. Eşyasını sırtına yükleyerek orduya yetişti. Alnız başına tenha bir yere oturdu. Peygamberimiz , Hz. Ebû Zer’i böyle tenhada görünce “Allahü teâlâ, yalnız başına yürüyen, yalnız başına vefât edecek olan ve yalnız başına haşrolunacak olan Ebû Zer’e rahmet eylesin” buyurmuşlardır.
Şüphelilerden ve haramlardan son derece sakınırdı. Evinde bir günlük nafakasından fazlasını bulundurmaz, hep fakirlere dağıtırdı. Herkesin böyle yapmasını isterdi. Fakat oranın zenginleri Ebû Zer’in bu durumunu beğenmediler. Oradan gitmesi için Hz. Osman’a mektup ile bildirdiler. Böylece Medine-i Münevvre’ye davet edildi.
Hz. Osman, Şam halkının kendisinden şikayet sebebini sordu. Ebû Zer de hâdiseyi olduğu gibi anlattı. Bunun üzerine Hz. Osman “Yâ Ebâ Zer, halkı zühd yoluna zorla sokmak imkânsızdır. Benim vazifem, onlar arasında Hak teâlâ hazretlerinin emriyle hükmetmek ve onları çalışma, iktisat tarafına teşvik eylemektir.” buyurdu. Sonra Ebû Zer, Resûlullah bana “Binalar Seldağı’na ulaştığı zaman, sen Medine’den ayrıl” diye emretmişlerdi. İzin verirseniz, ben Medine’den gideyim dedi.Hz. Osman müsaade buyurdular ve bir deve sürüsü ile, iki köle verdiler. Yetecek miktarda yiyecek ve hediyeler ile Medine-i Münevvereye yakınlarındaki (ebeze) adındaki köye gitmesini söylediler. Ailesi de Şam’dan buraya gönderildi. Ebû Zer Gıfâr hazretleri buraya bir mescit yaptırdı. Vefât edinceye kadar, gelenlere İslâm dînin öğretti. Adîs-i şerîfler rivâyet eyledi. Kalan ömrünü burada geçirdi ve orada da vefât etti.
“Bana elbise değil kefen lâzım”
Ebû Zer Gıfârî hazretlerinin yalnız, garip bir hayatı oldu. Hayatı gibi vefâtı pek garip oldu. Vefatına yakın hanımı, kendisinin doğru dürüst giyecek bir elbisesi ılmadığı için ona bir elbise aradığında, “Bana elbise değil kefen lâzım” deyip, Resûlullahın kendisine nasıl vefât edeceğini söylediğini bildirdi. “İyi bir haber var, yakında Resûlullaha kavuşacağım” ve “Ey ölüm çabuk gel ruhum Rabbime kavuşmak sevgisiyle çırpınıyor” dedi.ebu zerr 3
Sonra, kızı veya hanımına dönüp, “Dışarıdan gelen olup olmadığını” sordu. Dışarı çıkıp baktıklarında bir şey görünmediğini bildirdiler. Bunun üzerine “Vefât zamanım henüz gelmedi. Şimdi siz bir koyun kesip hazırlayın. Cenazemde sâlih bir topluluk bulunacak. Onlara ikrâm edersiniz. Yemeden gitmemelerini benim tenbih ettiğimi söylersiniz” buyurdu.
Arzusu yerine getirildi. Tekrar kızına veya hanımına dışarı çıkıp gelenlerin olup, olmadığına bakmasını isteyince, dışarı çıktılar. Uzaktan bir topluluğun gelmekte olduğunu görünce içeri grip haberi verdiler.
Bunun üzerine kendisinin kıbleye karşı çevrilmesin istedi. Kıbleye döndükten sonra Hz. Ebû Zer, “Bismillahi ve billahi ve alâ milleti Resûlullah” diyerek ruhunu Hak teâlâya teslim etti. Gelen misafirler karşılanıp Ebû Zer Gıfârî’nin vefât ettiği bildirildi.
Bunlar, “Böyle mübarek bir zâtın cenazesinde bulunmak, Allahü teâlanın bize hususi bir kerem ve lütfudur”, diyerek, Ebû Zer’i gasl, techiz ve tekfin edip namazını kıldılar ve defnettiler. Tam gitmek üzereyken, Ebû Zer Gıfârî size selâm etti, yemek yemeden gitmemenizi tenbih eyeldi diye bildirilince, hepsi oturup yemek yediler. Sonra durumu gidip halifeye bildirdiler. Ebû Zer vefât ettiğinde bir evi, üç koyunu ve birkaç keçisinden başka malı yoktu.
Ebû Zer Gıfârî hazretleri, Peygamberimizden bizzat işiterek ikiyüzseksenbir hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir.
Ebu Zer Gifari hz ‘i ; Hz. Osman devrinde 652 senesinde Medine civarında rebeze denilen köyde vefat etmiştir. İstanbul da Ayvansaray da bulunan yer ise Ebu Zer hz’nin makamıdır.Bu makam Sadrazam Şehid Ali Paşa tarafından 1716 yılında bir rüyadaki işaretle inşa edilen Çınarlıçeşme Mescidinin bitişiğine yaapılmıştır.
Sultan II. Mahmut Han’ın annesi Nakşidil Valide Sultan bu mescid ve makamı 1812 yılında yeniden yaptırmış, burası için bir de vakıf tahsis etmiştir. Bu sebeple buraya Valide camii veya Nakşidil Valide mescidi de denmektedir.Üstü açık bir kabirdir. Yanında türbedarı medfundur. Kapı üzerindeki kitabe de şunlar yazılıdır :
” Habib-i Hazret-i Mevla’nın AShab-ı Güzin’inden
Cenab-ı Bu Zerr-i Gifari nam bir zat-ı alişanebu zerr 6
Stanbul feth olunmazdan mukaddem fi-sebilillah
Gazaya azm ü niyyet eyleyüp ol server-i merdan
Kılup küffara şirane hücum ahir reh-i Hak’da
Şehadet şerbetin nuş eyleyüp kıldı feda-yı can
Makam u medfen-i ashab ba’d-ez feth-i İstanbul
Olup keşfeylediler her birinin kabrini abadan
Mürur-ı ezmineyle bu güzide zat-ı valanın
Der ü divar u sakf-ı medfeni olmuştu pek viran
Olup tevfika mazhar bu makam u mescid-i paki
Yeniden kıldı inşa Valide Sultan-ı Mahmud Han
Resulullah’a ta’zimen kılup ashabına hürmet
Zehi hayr eyledi ol mehd-i ulya-yı kerem bünyan
Huda hem zatını hem nur-ı çeşmi Han Mahmud’u
Kıla her halde mahfuz u setr-i dide udvan
O şahın sayesin dur etmeyüp fark-ı ibadından
Serir-i saltanatda müstedam-ı ömr ede Sübhan
Sezadır yazsa Vasıf bendesi bir mısra-ı tarih
Bu ali meşhedi yaptırdı ra’na Valide Sultan
1227 ”
Mezar taşındaki kitabde de şu satırlar yazılıdır ;
” Haza merkad-i şerif
Ashab-ı Kiramdan olan
Hazret-i Ebu Zerr-i Gifari
Radıyallahu Teala anh bi -şefa’atihi
Ebu Zerr-i Gifari asitanı
Ziyaret eyle adabile anı
Dahi her kim bu nazm-ı dil-güşaya
Nazar ide elin açup duaya
Şurütiyle dua eylese bir kul
Ede ol Kaziyü’l-hacat makbul
Kaynaklar ;
İslam Alimleri Ansiklopedisi , Türkiye Gazetesi
İstanbul’da Bulunan Ashab-ı Kiram kabir ve makamları ; Cafer E. Babadağlı ; Sarayburnu Kitaplı