Mekke – Hz. Hatice validemizin de kabrinin bulunduğu cennetü’l Mualla’ya defnedilmiştir.
Derşev Şırnak ın terkedilmiş bir köyüdür. Birçok alimin çıktığı bir yerdir. Hocası olan Molla Ali Meydini, Hz. Şeyh Reşid El Derşevi’nin takva ve ilim sahibi olduğunu görünce kızını Şeyh Reşid El Derşevi ile evlendiriyor. Okumak için Diyarbakır’a gidiyor.Yedi yıl süresince orada medreselerde okur. Medrese usulüne göre ilmini tamamlayıp memleketine geri dönüyor. İlmi icazetini ve tarikat icazetini aldıktan sonra, Cizre Bölgesine, irşad için görevelendiriliyor . Aldığı üstün ilimlerle birlikte tasavvuf ilmini de Cizre Bölgesinin her yerine yayar. Hz. Şeyh Reşid el Derşevi hazretleri 1865- 1868 yılları arasında hac farizasından sonra yolda vefat etmiştir. Hz. Hatice validemizin de kabrinin bulunduğu cennetü’l Mualla’ya defnedilmiştir. .
Menkıbeleri
Şeyh Hazretlerinin müridi ve has dostu olan, Hamedi (Muhammed’) Xwarzî El Cezeri anlatıyor: Hz. Şeyh Reşid , bir cuma gecesi Kırmızı Medrese’de (medrese-a sor) âlimlerle ve ilim öğrencileriyle dolu olan bir meclisinde (divanda), konu evliyaların yaşadığı Hâl’a gelince, öğrenciler edeben meclisten ayrılmaya başladılar; bende kalkacaktım ki, o anda şeyh hazretleri kalmamı emretti. Ben de, alimlerin arasında ne işim var diye düşünerek utanarak bir köşede öylece oturdum. Şeyh evliyaları şöyle anlatıyordu: Ğavs’ın yeri Mekke’dir. Bazen cuma geceleri mizam-ı rahmetin(altın oluk’un) altında Hazreti İsmail’in hücresinde huşu ile dua ediyor. Seneler geçtikten sonra şeyh hacca gidiyor. Hacdayken bir gece onu ararken gördüm ki mizam-ı rahmetin altında dua ediyor. O anda, yıllar öncesinde içinde benim de bulunduğum medrese-a Sor’daki şeyhin meclisini hatırladım ve onun yanına doğru gittim. Ellerini öpüp, sen Ğavsun Kutbu Fertsin dedim. Şeyh bu durumu gizlemeye çalışarak bu durumu kimselere söylememi istedi. Ben de Şeyh’in heybetinden bayıldım. Ayıldıktan sonra millet başıma duruyordu. Bana ne oldu sorarken; ne yazı ki söyledim. O anda Şeyh Hazretleri beni burada bıraktın dedi.
Şeyh hazretleri hastalandı… Arkadaşlar dönüş için vapura yetişmek üzere yola çıktılar. Ben de Şeyh’in yanında ağlayarak kaldım. Şeyh gözlerini açtı ve bana baktı. Bana dedi ki; “üzülme vapura ilk binen sen olacaksın.” İşte O an, Şeyh’in “Beni burada bıraktın” sözleri ile vefat edeceğini anlatmaya çalıştığını anlamıştım.
Birkaç gün sonra Şeyh Hazretleri vefat ediyor. Onun için bir Mezar yeri satın aldım (4 altın lirası ile) defin ettikten sonra Arazinin sahibi geliyor ve Kabrinin yeri için Ücretini istiyor. Meğer araziyi bana satan ilk kişinin arazinin asıl sahibi olmadığını ve beni dolandırmış. Artık, arazinin asıl sahibine verecek param kalmamıştı. Param kalmadı demem üzerine; O zaman cenazeyi çıkarın dedi. Ben de Allah’a sığındım ve dedim ki ey Şeyh Reşid eğer buradan çıkarılmandan razıysan, çıkarsınlar… Sen ki Ğavssın… İşçiler cesede ulaşınca kabirden bir ışık çıktı ve cenaze kayıp oldu. Bunun üzerine işçiler bağırarak kaçtılar. Kabristan’ın sahibi ise bu bereketli mübarek zat burada kalsın dedi. Kabri yeniden kapattırdı ve üstelik bana dört lira’nın yerine sekiz lira da verdi. Ben de yola çıktım. Memlekete dönmek üzere limana vardığımda baktım ki arkadaşlarım halen vapuru bekliyorlar. Vapur gelince, vapura ilk binen de ben oldum.
Şeyh Reşit hazretlerinin vefa ederken arkasından iki oğul bırakır:
Şeyh Abdulhakim Ed derşevi ile Şeyh Muhammed Nuri Ed derşevi . (El Kutuf El-Cenniye) adlı eserden tercüme edilmiştir)