Kaygulu Halil Efendi, Orhan Bey’in emirlerinden ve Rumeli fâtihi Süleyman Paşa’nın muâvinlerinden Kaygulu Bey’in torunudur. Hâdiyü’l- Uşşâk isimli eserinde “Ceddim Kaygulu Bey vezir-i Sultan Orhan” mısrâıyla buna işâret etmektedir. Dedeleri Horasan’dan Konya’ya oradan da Bursa’ya gelmişlerdir. Babası Halvetiyye’nin Şâbâniye koluna müntesip Şeyh Ali Efendi’dir. Halil Efendi, 1173/1759 yılında Rebîu’l-evvel’in onikinci gecesi Atranos (Orhaneli)’da Elbise kazâsına bağlı Beg köyünde dünyaya gelmiştir.
İki yaşında iken babasıyla birlikte Bursa’ya hicret etmiş ve Alaca-Hırka mahallesinde ikâmet eden Ali Efendi’ye mahallenin câmiinde imamlık görevi verilmiştir. Ali Efendi, 1179/1765 senesi Şaban’ın 12. günü vefât etmiş ve Zindankapısı Kabristanı’na defnedilmiştir. Halil Efendi bir süre Kur’ân-ı Kerîm kırâatıyla meşgûl olduktan sonra Ulucâmi yanındaki Musalla Medresesi’nde tahsiline devâm etmiştir.
Kaynaklarda tahsilinin ne kadar sürdüğü konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Halil Efendi, sekiz yaşında iken çeşitli hastalıklar için muska yazıp, duâlar okuyarak hastaları şifâya kavuşturur ve etrafındakileri hayretler içinde bırakırdı. Oniki yaşına girdiğinde güzel sesiyle ezan okumaya bir yandan da hanımlara vâaz etmeye başlamıştı. On dört yaşında da kürsüye çıkıp, tefsir, hadis ve fıkıh anlatarak, sorulan soruları cevaplandırıyordu.
Bir süre sonra Orhaneli’nin Armudcuk kazâsında irşâd faâliyetlerinde bulunan Şeyh Osman Efendi’nin halifelerinden Harmancık nahiyesine bağlı Sırıl köyünde ikâmet eden Kurtçu Pir Mehmed Efendi’ye intisâb etti. Hem ecdâdının vakıf ve hayrât işlerini denetlemek hem de şeyhi ile görüşmek ve sohbet etmek üzere zaman zaman bu köye giderdi. Yedi senelik bir hizmet ve seyr-i sülûk devresini tamamlayan Halil Efendi, yedi sene süren dervişlik hayatını şöyle tasvir eder:
“Kâh firkat, kâh hasret,
kâh zevk, kâh hizmet, kâh aşk, kâh şevk.”
Pir Mehmet Efendi vefatından bir süre önce Halil Efendi’ye tâc ve hırkayı giydirerek halîfelik görevini vermiş, 1199/1785’de vefât etmesi üzerine Halil Efendi irşâd için Bursa’ya gelmiştir. Bursa’da bir yandan pamuklu şeyler dikerek geçimini sağlarken bir yandan da tarîkat faaliyetlerini sürdürmüştür. Dervişlerin sayısı her geçen gün arttığı için dostlarının da yardımıyla Deveciler Kabristanı civârında Hasanpaşa Mahallesi’nde bulunan evini zaviyeye dönüştürmüştür.
Halil Efendi, Dîvân’ında silsilesini de şu şekilde vermiştir:
• Sırıllı Kurdçu Mehmed Efendi
• Kutub İbrâhim Efendi
• Aziz Mahmud Hüdâyî
• Üftâde
• Hızır Dede
• Hacı Bayrâm Velî
• Hamidüddin Aksarâyî
• …
• Hasan Basrî
• Hz.Ali
• Hz. Peygamber
M.Şemseddin Efendi’nin ifâdelerine göre Halil Efendi, fakirlere yardım eden, kimseye el açmayan, geceleri kabir ziyâretlerinde bulunan, rind, kalender-meşreb, hâl ve kemâl sâhibi bir kimseydi. Nefesi hastalara şifâ, zâviyesi de adeta bir şifâhane idi. Kaynaklardan ve eserlerinden anlaşıldığına göre Hasan ve Hüseyin adlarında iki oğlu, Fâtıma adında bir de kızı vardır. Dîvân’da “oğlum”, “kızım” diye bahsettiği ve ölümlerinden duyduğu hüznü dile getirdiği pek çok isim bulunmakta, fakat bunların öz çocukları olup olmadığı hususu tespit edilememektedir. Ramazan 1235 (21 Nisan 1820)’de22 vefât ederek dergâhına defnedilmiş, ancak 1960 yılında Belediyece türbesinin üzerinden yol geçirilmesi sebebiyle kabri Zindankapısı kabristanına nakledilmiştir.
Eserleri
1- Divan
2- Hadiyul Uşşak
3- Divan-ı Salis
4- Mezburatul Hakayık
5- Velayetname
Kaynak ; Bursa’da Tarikatlar ve Tekkeler , Mustafa Kara , Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları , 2012