Eskişehir – tepebaşı – muttalip köyü
Hacı Mehmed Hilmi Efendi (k.s.), “Muttalibli Hoca” ve “Muttalibli Hacı Hafız Mehmed Hilmi Efendi” lakabıyla da anılmış, 1888 yılında Eskişehir’in merkez köylerinden olan Muttalib’de doğmuştur. Babası Halil Efendi, validesi Gülsüm Hanım’dır.
Muttalib, adını hangi alp-erenden aldığı bilinmez ama Hz. Muhammed (s.a.v)’in dedesinin adı “Abdülmuttalib”dir. Hacı Mehmed Hilmi Efendi’nin hayatı hakkındaki bilgiler rivayetlere dayanır. Küçük yaşta hafızlığını ikmal eden Mehmed Hilmi Efendi, medrese tahsili için İstanbul’a gider. Kendi beyanına göre bir dönem Diyanet İşleri Başkanlığı yapan Aksekili Hasan Hüsnü Erdem ile medrese arkadaşlığı yapar. Medrese tahsilinden sonra Muttalib Köyü’ne gelerek Orta Camii’de imam olarak göreve başlar. İmam-Hatiplik hizmetinin yanı sıra genç hafızlar yetiştirmek için zor şartlar altında gayret gösterir.
Sayısız hafız yetiştiren Mehmed Hilmi Efendi, genç yaşta Hacca gider.
Medine-i Münevvere’de rüya halinde Rasülullah Efendimizle (s.a.v) görüştüğü ve Peygamber Efendimiz kendilerine:
“Hilmi; sen bize, Kuran ve hafızlarla yakın ol” diyerek sırtını sıvazladığı ve hoca efendinin bundan sonra aşk ve şevkle kendini hafız yetiştirmeye adadığı rivayet edilir. Cami avlusuna bir medrese yaptırarak, yatılı eğitim veren bir eğitim kurumu haline getirir. Menemen olayından sonra sıkı takibe uğrayan Hacı Mehmed Hilmi Efendi, defalarca sorguya çekilir.
Eskişehir yıllarında Üstad Bediüzzaman, Muttalib Köyü’ne bir kaç kez gelerek Hacı Mehmed Hilmi Efendi‘yi ziyaret eder ve hafızlık törenlerine katılır. İlk tanışmaları şöyle rivayet edilir: Üstad Bediüzzaman, Muttalib Köyü’nden geçerken arabası Hacı Mehmed Hilmi Efendi’nin cami ve medresesinin yakınlarında arızalanır. Yapılan müdahalelere rağmen bir türlü çalıştırılamaz. Üstad bunda bir hikmet vardır diyerek camiye doğru yönelir. Camiye girdiklerinde Hacı Mehmed Hilmi Efendi tebessüm ederek karşılar ve “Ne o Üstad! Araba çalışmadı mı?” der. Bu görüşme yıllarca sürecek manevi dostluğa vesile olur. Bediüzzaman, Muttalib’te Hacı Mehmed Hilmi Efendi’yi ziyarete geldiğinde Hilmi Efendi’ye ”Yoldaşım!, izdaşım! istirahatgahını belirledin mi? Neresidir?” diye sorar. Hilmi Efendi’de bugünkü Orta Cami avlusunda bulunan minare kaidesinin yanını gösterir. Bunun üzerine Üstad “ben ölürsem beni işte buraya defnedin” der. Üstad’ın “Eskişehir’de vefat edersem Muttalib’e, Emirdağ’da vefat edersem kaldığım evin bulunduğu yere ve Isparta’da vefat edersem Çam Dağı’na beni defnediniz” dediği de rivayetler arasındadır.
Hafızlık müessesesinin Eskişehir ve civarındaki en büyük mimarlarından olan Hacı Mehmed Hilmi Efendi’yi merhum Abdullah Toprak hoca şu kısa sözle anlatır: “Ey koca hoca! Dünya bizi aldattı; sen ise dünyayı aldattın.”
Tasavvufi Hayatı
Hacı Mehmed Hilmi Efendi genç yaşta Nakşi-Halidi şeyhlerin den Seydişehirli Hacı Abdullah Efendi (k.s)’ye (1807-1903) intisab eder. Şeyhi vefat ettiğinde onbeş yaşlarındadır. irşad yetkisini hangi yaşlarda aldığını bilemiyoruz.
Nakşibendiyye’nin “Halidiyye” kolu, kurucu Pır Mevlana Halid-i Bağdadi’nin Ahmed el-Ervadi, Seyyid Taha Hakkari, Abdullah Mekki (Erzincanı), Ali es-Sebti ve Muhammed Kudsi (Memiş Efendi) gibi halifeleriyle, Anadolu ve Balkanlar’da geniş muhibban edinmiştir. “Memiş Efendi” adıyla da tanınan Muhammed Kudsi (v. 1852)’nin halifeleri Konya merkez olmak üzere İstanbul, Kırım, Trabzon, Sivas, Tarsus ve Manisa’da irşad faaliyetinde bulunmuşlardır. Silistreli Hacı Feyzullah Efendi (v. 1875), Konyalı Topbaşzade Ahmed Kudsi Efendi ile (v. 1889) Seydişehirli Hacı Abdullah Efendi meşhur halifelerindendir. Hacı Feyzullah Efendi İstanbul’da Fatih-Halıcılar’da kendi adına bir dergah kurar. Şair Leskofçalı Galib ve Mehmed Emin Paşa onun müridlerindendir. Seydişehirli Hacı Abdullah Efendi’nin mensuplarından Halil Develioğlu (v. 1933) Tarsus ve çevresinde faaliyet gösterir.
Ondokuzuncu asrın Anadolu bilgelerinden olan Hacı Abdullah Efendi (k.s.), H.1222/M.1807 yılında Konya ilinin Bozkır ilçesine bağlı Karacahisar köyünde doğar. Babası aynı köyden Ali oğlu müderris Yeğen Mehmed Efendi, annesi Bozkır’ın Karacaardıç köyünden Sarı Fakih kızı Zeyneb Hanımdır. İlköğrenimini babasından görmüş, onun vefatından sonra Hocaköy (Üçpınar) müderrisi Mehmed Kudsi Efendi’nin derslerine katılmış ve 1833 yılında da icazet almıştır. Bundan sonra Seydişehir’e yerleşen Şeyh Abdullah Efendi, Seydişehir’in şimdi yıkılmış bulunan büyük medresesinde, 36 yıl müderrislik yapmış, çok sayıda öğrenci yetiştirmiştir. “Memiş Efendi” olarak tanınan Nakşibendi-Halidi meşayihinden Şeyh Mehmed Kudsi Bozkıri (k.s.)’ye intisab eder. Şeyh Mehmed Kudsi’nin mürşidi Ödemişli Hasan Kudsi Efendi (k.s.), onun mürşidi de Hazreti Mevlana Halid-i Bağdadi (k.s.)’dir.
Mürşidinin manevi eğitiminde seyr-i sülukunu tamamlayarak Halidi kolundan hilafet alır. Mürşidi Şeyh Mehmed Kudsi Bozkıri’nin 1853 yılında Seydişehir’in Çavuş nahiyesinde vefatı üzerine, Seydişehir’de Nakşi-Halidi irşad şeyhliği postuna oturur. Uzun yıllar Nakşi-Halidi şeyhi olarak irşad faaliyetlerini yürüten Şeyh Abdullah Efendi’nin sohbetlerine Konya ili sınırları dışından gelen çok sayıda muhib katılır. İrşad faaliyetleri yanında medrese hocalığını da yürüten Abdullah Efendi, 1869 yılında medresedeki görevini oğullarına devreder. Bu tarihten sonra her sabah Seyyid Harun-ı Veli Camii’nde cemaate tefsir dersleri vermeye başlar. Tasavvuf sohbetleriyle de ilahi aşka susamış gönüllere merhem olur. Şeyh Hacı Abdullah Efendi (k.s.), 26 Zilhicce 1320/26 Mart 1903 tarihinde 96 yaşındayken Seydişehir’de vefat etmiş, mezarı üzerine Sadrazam Mehmed Ferid Paşa ve Sultan il. Abdülha mid’in yardımı ile bir türbe yaptırılır. Türbe, 1955 yılında temelinden itibaren onarılmıştır. “Hızır Mescidi” olarak tanınan türbede, ailesi ve oğulları Hacegôn (v. 1906), Hacı Ahmed (v.1918) ve Hacı Şôkir (v.1909) medfundur.Seydişehirli Hacı Abdullah Efendi’nin Eskişehirli bilinen halifeleri şunlardır: Muttalibli Hüseyin Efendi (1841-1912), Muttalib li Hacı Sadık (Toprak) Efendi (1866-1942), Eskişehir-Muttalibli Hacı Hilmi Okur Efendi ve Sivrihisarlı Şeyh Osman Afif zade Ahmed Şemseddin Efendi’dir.
Ali Öztaylan, Altınoluk Dergisi’nde yaptığı söyleşi de Hacı Mehmed Hilmi Efendi’yi ziyaretinde yaşadığı bir hatırasını şöyle anlatır:
Eskişehir’de Hacı Hilmi Efendi hazretleri vardı. Hacı Abdullah Efendi’nin hulefasından. üç halifesi vardı. Kırkağaç’ta Karkaszade, Avran’da İbrahim Efendi bir de Bergamalı İbrahim Efendi hazretleri vardı. Eskişehirli Hilmi Efendi baktım fakire tazimde bulundu, “Fakiri birisine benzetti, tevafuk mu oldu” diye aklımdan geçirdim. “Sizler Haydar ve Sami Efendilerin teveccühüne mazharsınız” dedi. Utandım eyvah keşke gitmeseydim dedim kendi kendime. Allah himmetlerine nail eylesin. O büyük zatlar bir sevdiklerini bir daha bırakmıyorlar. Onlar ihvanım cennete girdirmeden kendileri girmezler. Merhum “Allah rızası için bizi bir kere ziyaret edeni biz unutmayız” derdi…
Şeyh Hacı Mehmed Hilmi Efendi, üç seher vaktine ve Hatme-i Hace’ye önem verir. Bu üç seher; gündüzün seheri sabah namazı vakti, akşamın seheri ikindi namazı vakti ve gecenin seheri olan yatsı namazı vaktidir.
Vefatı
Hacı Mehmed Hilmi Efendi, 21.07.1964 tarihinde vefat eder. Cenaze namazını halifesi Hacı Osman Efendi kıldırır. Vasiyeti gereği medrese önünde bulunan minare kaidesinin yakınına defnedilir. On bir gün sonra yönetim tarafından mezarı ilk yerinden kaldırılarak Muttalib Köyü kabristanına nakledilir. Mezar taşında Osmanlıca şu ibare yazılıdır:
Hüve’l-Baki
İklim-i cüzhan fi ta’limi’l-Kur’an
Bi-şekk şübhe hevacekan
Vuslat-ı rahmet-i Rahman
Hak dostu muhibb-i Peygamberan
Halidi Nakşibendi mürşidan
Eş-Şeyh el-Hac Mehmed Hilmi Okuyan
Rebiül-evvelin on ikinci yevm-i Salı
Eyledi ervah-ı pertev-efşan 1381.
Kaynak ; Eskişehir Bilgeleri , Abdülkerim Erdoğan , Eskişehir Valiliği