Elazığ Merkeze bağlı Mollakendi beldesi Güntaşı köyündedir.
Ömer Hüdai Baba’nın (k.s.) Nakşi Silsile-i Şerifi
Ömer Hüdayi Baba 1821’de Harput’un Hoğu beldesine bağlı Mürü (Yünlüce) köyünde doğmuştur Tahsilini Harput medreselerinde tamamlamıştır. 1842 yılında askerlik görevini yerine getirmek için Erzincan’a gider ve “Kırk Serdarlar” teşkilatı sancaktarlığına seçilir. Bir süre bu görevi yerine getirir. Erzincan’da “Kırk Serdarlar” teşkilatının başı olarak görev yaparken gördüğü bir rüya üzerine orada Hayyat Vehbi (Terzi Baba)’yle tanışır. Uzun süre Terzi Baba’nın sohbetlerine devam edip ondan tasavvufun incelikleriyle ilgili bilgi ve feyiz alır. Daha sonra ilmi konularda kendini yetiştirmek ve çevresine hizmet etmek için askerlik görevinden ayrılır ve Harput’a dönmeye karar verir.
Bu arada hocası Hayyat Vehbi Efendi Harput’un Arapgir ilçesinde Ömer Nurani isminde bir halifesinin olduğunu ve onunla sık sık görüşmesini tavsiye eder. Bunun üzerine Ömer Hüdayi Baba, Ömer Nurani Efendi’ye intisab eder ve yedi yıl boyunca ziyaretlerine gider ve sohbetlerinde bulunup istifade eder. Ömer Nurani Hazretleri, seyri sülükünü tamamlayıp kemale ulaştığından ve irşada ehil olduğundan dolayı ona icazet verir. Böylece Ömer Hüdayi Baba da etrafında bulunan insanları irşad etmek amacıyla sohbetlere başlar Ömer Hüdayi Baba bir gün şeyhi ile halvette iken şeyhi kendisine; “Oğlum ben sana çok emek çektim bezedim, süsledim ve bir çekmeceye koydum. Anahtarı Osman’dadır” diye buyurur. Fakat Ömer Hüdayi Baba edebinden hikmetini soramaz. Şeyhi de bir cevap vermez. Bir gün Ömer Hüdayi Baba ticaret amacıyla birkaç arkadaşıyla Urfa’ya gider. Bir akşamüstü şehirde gezerken evin birinde sesli zikir yapıldığını duyar. Arkadaşlarından bir bahane ile geri kalır. Zikir yapılan eve girince karşısında bir zikir halkası ve ortasında nur yüzlü yaşlı bir zât görür. Büyük bir hayranlık ve zevk ile zikri izler. Bir müddet sonra o da yapılan zikre katılmış ve ritmine kendini kaptırmıştır. Bir ara halkanın ortasındaki bu kişi halkadan çıkarak Ömer Hüdayi Baba’nın yanına gelir ve, “Hoş geldin evladım ama arkadaşların sokakta seni arıyorlar. Büyük endişelere kapıldılar. Şimdi git, yarın sabah namazı yalnız olarak gel”, der. Bunu üzerine Ömer Hüdayi Baba dışarı çıkar. Gerçekten de arkadaşlarının büyük bir telaş içinde kendisini aramakta olduklarını görür. Ertesi gün sabah namazında aynı evin önüne gelir. Daha kapıyı dönmeden bu şahıs kapıyı açar ve buyur eder. Sabah namazını birlikte kılarlar. Sonra sohbet etmeye başlarlar. Bir ara bu kişi, “Evladım, maşallah şeyhin sana çok emek çekmiş. Fakat birazcık aşkın noksandır. Sana biraz da aşk gerek”, der. Ömer Hüdayi Baba bu sözden alınmış olacak ki, “Efendim onu da siz lütfediniz”, der. Şeyh Efendi onun gücendiğini fark eder. Bunu üzerine Ömer Hüdayi Baba’ya “Evladım neden gönül koyarsın bize! Şeyhin Ömer Nurani sana anahtarın Osman’dadır.. demedi mi? İşte o Osman benim”, der. Bu söz üzerine Ömer Hüdayi Baba çok mahcup olur ve bu yaşlı zatın ellerine kapanıp affını diler.
Ömer Hüdayi Baba bir süre Seyyid Dede Osman Avni’ye hizmet eder ve Kadirilikten Hırka-i Tarikatı giyer. Ayrıca Kadiri şeyhi olan Osman Avni Hazretlerinden icazet alır. Bundan sonra da Harput’ta Kadiri ve Nakşî tarikatı üzere halkı irşada devam eder. Fakat o yörede daha çok Kadiri Şeyhi olarak meşhur olmuştur. Ömer Hüdayi Baba daha sonra Kövenk’e yerleşir ve orada dergâh kurar. Dergâhında kendisine gelen talebelere dersler verip onları yetiştirmekle meşgul olur. Onun ilmi ve tasavvufi terbiyesi altında yetişip icazet alan halifeleri de çoktur. Bu halifeleri çevre il ve ilçelerde çok faydalı irşad görevlerinde bulunmuşlardır.
Ahmed Cemali adında bir oğlu, Meymene, Saâdet, Hafize adında üç kızı olan Ömer Hüdayi Baba, 1905 tarihinde Kövenk’te vefat eder. Kövenk’deki türbesine defnedilir. Ömer Hüdayi Baba’nın (1821-1905) birbirinden ayrı kubbeli üç mekândan oluşan türbesi, Güntaşı (Kövenk) köyünde bulunmaktadır Her üç mekan da sekizgen planlı olarak modern bir mimari anlayışla inşa edilmiştir. Türbe içinden mekanların birbirlerine geçişleri sağlanmıştır. Türbe içinde Ömer Baba’nın sandukasıyla beraber halife ve müridlerine ait bir sanduka iki mezar daha bulunmaktadır. Bunlar Hacı Ömer Baba’nın kabrinin güneybatısında Kürklü Muhammed Baba’nın, doğusunda ise Göllü Mustafa Baba ile halifesi Şükrü Baba’nın kabirleridir. Ziyaret mahallinde elektrik ve su bulunmaktadır. Türbe önünde yer alan bahçedeki mezarlıkta Hacı Ömer Baba’nın aile fertlerinin mezarları da yer alır.
Ömer Hüdai Baba’nın Halifeleri
Hacı Ömer Hûdaî Baba, Kövenk’te uzun yıllar halkı irşad eder Bu süre içerisinde Göllü Mustafa Baha’yı, Akçakirazlı (Perçençli) Muhammed Baba’yı, Palulu Muhammed Baba’yı, Tebecüklü Mehmet Baba’yı Kürklü Hacı Muhammed Baba’yı, Dere boğazı köyünden Hamza Baha’yı, Harputlu Abdullah Fahri Baba’yı, Izollu Muhammed Emin Baha’yı ve Şükrü Baha’yı yetiştirir. Bunlardan Göllü Mustafa Baba, Tayyar Baba’yı yetiştirerek Kadirilik Tarikatını günümüze taşır. Bir diğer kolu ise Harputlu Abdullah Fahri Babayla Malatya’ya gider. Sarılılı Muharrem Hilmi Efendi de buradan yetişerek sonradan kendisi Süleyman Ateş’i yetiştirmiştir. Tarikatın Kürklü Hacı Muhammed Baha’dan devam eden diğer bir kolu ise, Trabzon’a kadar ulaşıp bugünkü İcmal Dergisi ve Mesaj TV etrafında toplanan Prof. Haydar Baş grubunu oluşturur. Kabri mütevazi bir mezar halindeyken daha sonra sevenleri tarafından kabrinin üstüne türbe yapılır. Günümüzde türbesi oldukça yoğun bir şekilde haftanın bütün günleri ziyaret edilmektedir. Türbe genellikle ziyaret amaçlı olarak ziyaret edilmektedir. Buraya çocuğu olmayan kadınlar çocuk sahibi olmak, felçli hastalar, bedensel ve ruhsal rahatsızlığı olanlar çoğunlukta olmak üzere her türden hastalar gelir. Rahatsızlığı olan kişiler şifa bulmak amacıyla bazen burada bir iki gece yatıya kalır. Kısmeti kapalı olan gençler kısmetlerinin açılması, işsiz olanlar iş sahibi olmak, çeşitli sınavlara giren öğrenciler başarılı olmak maksadıyla ziyarete gelmektedir. Ayrıca çocuğu askerden dönenler, geçirdiği bir kazadan sağlıklı bir şekilde kurtulanlar vb. birçok dilek ve istekleri doğrultusunda buraya gelmekte ve şükür amacıyla kurban kesip tasadduk etmektedirler. Adağı olanlar da buraya gelip kurbanını kesmekte ve tasadduk etmektedir. Ziyarete gelenler burada Kur’an-ı Kerim okumakta ve ziyaret sonrasında en az iki rekât namaz kılmaktadırlar. Türbenin bakımını yapan kadına da yaptığı bu hizmetten dolayı cüz’i miktarda para veya yiyecek türünden hediyeler de verilir.