İstanbul – Fatih Edirnekapı Sakızağacı Kabristanında
Erzurum’un Salasor Köyünde doğdu (1884-1971). Babası, alim bir zat olan Hacı Ahmed Efendi, annesi Muhibe Hatun…. Annesine rüyada: “Sen Mehdiyi doğuracaksın!” (1) demişlerdi.
Zamanın alimlerinden birçok özel dersler almıştır. İstanbul’a hicret ederek, orada özellikle İslam Hukuku üzerinde çalışmıştır, “İstanbul’da Fatih ders-i ammlarından Tokatlı Şeyh Şakir Efendi’ye intisab etmiş, iki sene sonra O’ndan icazet (diploma) almıştır. Medresetü’l-Kuzad’a girerek, burada hukuk ilmini tahsil etmiş ve birincilikle diploma almıştır. Sonra daha 28 yaşındayken Fatih ders-i ammları arasına katılmıştır.
15 sene kadar Darüşşefakatü’l-İslamiye’de kelam, münakehat (nikahla ilgili bahisler), Siyer-i Enbiya, felsefi ahlak, yurt bilgisi dersleri okutmuştur. 1915’de Darü’l-Hilafeti’l-Aliyye Medresesi fıkıh profesörlüğüne tayin edilmiş olup, 500 kuruş maaş alıyordu. On yedi yıl (1943-1960) İstanbul Müftülüğü yaptı. Daha birçok resmi görevlerde de bulunmuştur.
Ömer Nasuhi Bilmen, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan (1960), siyası baskılara boyun eğmediğinden bir yılını doldurmadan reislikten istifa etmiştir. İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nde Kelam ve Fıkıh hocalığında bulunmuştur. Gençliğinde “Beyanü’l-Hak” ile “Sıratımüstakim” ve “Sebilürreşad” mecmualarında pek çok makaleler yazmıştır.” “Arapça ve Farsça’nın yanısıra Fransızca’ya da ilgi duymuş, hatta tercümeler yapacak kadar da öğrenmişti.”
Ahmed Selim Bilmen Babasını Anlatıyor: “Babam, iyilik yapmayı, ihsanda bulunmayı, muhtaçlara yardım etmeyi kendisine vazife sayardı. Bu, O’nun en büyük zevkiydi. Okumayı, yazmayı sevdiği kadar, insanlarla sohbetten o nisbette zevk alırdı. Hiç birgün misafiri eksik olmazdı. Yürümeyi, camileri dolaşmayı ve kabristanları ziyareti severdi. Her gün mektupla sorulan Yüzlerce suale uzun zamanını ayırır, her sual sahibinin mektubu üzerinde vereceği cevabın müsveddesini hazırlar, bilahare temize çekerek en kısa zamanda cevaplandırırdı. Bu sual ve cevapları ömür boyunca saklamıştır. Bütün çocukları çok severdi. Çocuklara çok şefkatli, büyüklere karşı çok saygılı ve sevgi dolu, siyasetle hiç bir ilgisi olmayan ve Din’ine sonsuz bağlı bir insandı. Dünya malına hiç kıymet vermezdi. Gerçek bir din adamının vazifesi, “Milletin, vatanın hayrına dua etmek ve siyasetten uzak kalmak” olduğunu söylerdi ye evladlarına tek vasiyeti de bu olmuştur .. İstanbul Müftülüğüne seçimle getirilmiştir. Memuriyet hayatında bir defa izin kulanmış; o da Hac farizasını ifa etmek için… Bir tek gün bile vazifesine gitmediği görülmemiştir. Yakınlarından bir bardak su bile istemezdi. Talebeleri O’na: “Şeker Muallim” derlerdi.
Eserleri
Ömer Nasuhi Bilmen, eserleri dışarda okunan alimdir. O, tirajı 3.000.000’u aşan cildlerle eser vererek bütün Türk milletinin hocası oldu. Yazdığı eserlerle İslam’a hizmet etmiş, bilhassa “Hukuk-ı İslamiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu” {Fıkıh sözlüğü, 8 cild, 1949-1952} adlı eseri, üniversitelerimizde dost ve düşman tarafından takdirle karşılanmıştır. Bu eseri, kendi alanında tektir. Yakın zamana gelinceye kadar Avrupalılar’ın Türkiye üniversitelerinden aldıkları tek Türkçe kitap vasfını haizdir. Bugünün ve yarının hukukçuları, kanun koyucuları, hazırlayacakları kanunlara esas olacak bilgileri, bu değerli eserde bulacaklardır. Bu eser, sahasında hala aşılamamış, bir ilim ve hukuk abidesidir… Bu eser, İngiltere de Kraliyet Enstitüsü kütüphanesinde Türkiyeyi temsil eden Türkçe eserlerin başında gelmektedir. Bu eser, bir ömür boyunca çalışmayı gerektirecek mahiyettedir ve İslam Dini’ne, İslam Hukuku’na yapılmış büyük bir hizmettir.
Hemen hemen her yerde bulunan Büyük İslam İlmihali (1959, 10 kitap bir arada) adlı eseri ise, üç milyondan fazla baskı yapmıştır. Büyük İslam ilmihali, bugün her müslümanın evinde en güvenilir İlmihal kitabıdır. Maruf Evren diyor ki: “Büyük İslam İlmihali, hemen hemen her Türk Müslümanın evine girmiştir ve girmelidir. Dini bu eserden öğrendik, Ömer Nasuhi Bilmen ismi ve Büyük İslam İlmihali, bütün mü’minlerin kalblerine silinmeyecek şekilde işlenmiştir de …. Hiç bir şey yapmamış olsaydı, sadece “Büyük İslam İlmihali”ni vermekle yetin se idi, “Büyük alim” olması için yeterli idi.”
O, büyük sabır ve çalışma gücünün şaheseri olan “Büyük Tefsir Tarihi ve Tabakatü’l Müfessirin” (2 cild, 464 müfessirin hayatı ve eserleri), ve Büyük İslam İlmihali adlı eserleri ile şöhret bulmuştur.
Ömer Nasuhi Bilmen’in 80 yaşından sonra, beş yıl çalışarak yazdığı son eseri ise, 8 cildlik “Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri” dir. Şimdiye kadar 200.000 takımdan fazla basılmıştır. Bu tefsirini yazarken, beş yıl içinde hiç bir gün altı saatten fazla uyumadı. Beş yılda yazdığı tefsirini, en az yirmi yıllık bir çaba gösterebilmekle yazabilmiştir.
Daha nice nice ve çok değerli eserlere imzasını atmış olan Ömer Nasuhi Bilmen, medar-ı iftiharımız ve örnek şahsiyeti olan mümtaz ve nadide bir ilim adamımızdır. Ömer Nasuhi Bilmen, gazete ve dergilerde pek çok ilmi yazılar yayınlamıştır. Ömer Nasuhi Bilmen, beynelmilel müellifler listesinin başında yer almıştır. Eser lerinin bir kısmı, yabancı dillere tercüme edilmiştir. O, İslam alemi’nde yayılan bir mektep, Amerika’da okutulan bir dersti.
Çok Eser Vermesinin Sırları Oğlu Ahmed Selim Bilmen diyor ki: “Her gün okuduğu bir cüz Kur’an-ı Kerim’ini başına koyar ve ondan sonra kendini okumaya yazmaya verirdi. Çocukluğunda okumaya büyük merak sarmış, edebiyat ve ilimle uğraşmaya ve yazı hayatına daha küçük yaşlarda başlamıştır. Edebiyat merakının ileride verdiği eserlerinde büyük yararını görmüş olduğunu her zaman söylerdi. Okumayı, yazmayı çok severdi. Kitaplara olan düşkünlüğü, mutlaka dünya üzerinde az rastlanan tutkulardan biriydi. Hiç bir şeyin yarım kalmasını istemezdi. Sonsuz bir gayret sahibiydi. Çalışmasında ve eser vermesinde, gece ile gündüzün sınırı yoktu.
Ömer Nasuhi Bilmen diyor ki: “Küçük yaşlarımda elime geçen eserleri bir gecede okuyup bitirirdim. Gözlerim kan çanağına döner, sıhhatım bozulurdu. Annem gecenin geç saatlerinde gelir, islenmiş lambanın camlarını siler, bazen de “artık yeter, yat” diye üflerdi…” Dinin verdiği güçle her zaman bir delikanlı dar dinç ve kuvvetli bir bünyeye sahipti. Başarısı için daima Allah (c.c.)’a niyazda bulunmuştur. Yüce Allah (c.c.), islam’a aşk ile bağlı olanı yüceltir. İşte Ömer Nasuhi’de bu, aşk derecesindeydi.
Kütüphanesini dolduran Hadis kitaplarını sık sık okur, onların manaları ile onların düsturu ile hayatını tanzim ederdi. O Cenab-ı Hakk’ın: “O’na (yaklaşmaya) vesile arayın” emrine uyarak, Tokatlı Şeyh Şakir Efendi’ye daha 24 yaşındayken intisab etmiş ve tasavvufa dalmıştı… O’nun içi, dışı sevgi doluydu…
Cumhuriyet Döneminin bu eşsiz İslam Alimi, 12 Ekim. 1971 günü 87 yaşında vefat eyledi. Kabri şerifi Edirnekapı Sakızağacı kabristanındadır.
Kaynak ; Büyük İslâm ve Tasavvuf Önderleri, Vefâ Yayıncılık, s.503-506, İstanbul 1993. İlim ve Sanat Dergisi.