Sandıklı Türbeleri

tarafından
4
Sandıklı Türbeleri

 

Emirhisar Köyü’nde bulunan caminin kitabesinden 1327 yılında Süleyman bin Karkın tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Önce Deli Yusuf oğullarından Murat bin Murat’ın yaptırdığı mescit harap olunca, Hacı Veli İbn-i Osman tarafından 1876 yılında tamir ettirilmiş ve giderleri için vakıf kurulmuştur. Cami avlusunda Leblebicilerin Piri olduğu kabul edilen Nureddin Sultan’ın medfun bulunduğu ve türbesinin ilk yapıldığı halini koruduğu kabul edilir.

Sandıklı’da Çay Mahallesi Derebeyi Sokağı’ndaki Muradîn Camisi bitişiğindeki türbe Muradin Türbesi adıyla da anılmakta olup XVI.yüzyılda yapılmıştır. Kare biçiminde ve kubbelidir. Türbesi içerisinde, Horasan erenlerinden olduğu ve Yunus Emre’ye hayranlığından dolayı hakkında şiirler yazdığı bilinen bir zat olan Şeyh Hamza ile Musa Halife, Şemseddin Halife, Abdullah Halife de medfun bulunmaktadır. Sandıklılı şairlerden Şeyh Hamza 1758 yılında kaleme aldığı bir manzumesinde şunları söyler.

“Çay köyüdür iki dere arası,

Yunus Emre’dir O’nun aşinası,

Gel sorarsan Tapduk Emre,

O’dur hocalar hocası.”

Hisardan Topeşe Camiine doğru inen yolun sağ tarafında yer alan yatır Fermayi (Zırıncık) Dede’ye aittir. Ayrıca bu yatırın yanında Sarı Baba yatırı yer almaktadır. Sürekli ağlayan bebek ve çocuklar buraya getirilir.

Hisarın arkasında Kızık Kasabasına giden yol üzerindeki yatırın ismi Halvalı Dede yatırıdır.

Hıdırlık Tepesi denilen yerde bulunan Kırklar Tekkesi, dilek dileme, adakta bulunma yeri olarak ziyaret edilir.

Belediye Parkının PTT Müdürlüğüne doğru olan kapısı üzerinde yer alan yatır Mürvet Dede’ye aittir. Yanında üç ayrı kabrin daha olduğu ve hepsinin de, çeşitli istimlakler sırasında ortadan kaldırıldığı anlatılır.

İlginizi Çekebilir  Yunus Emre - Afyon - Sandıklı

Sandıklı Belediyesi İtfaiye Teşkilatının olduğu yerde bulunan yatır Yalıncak Dede’ye aittir. Onun da Horasan’dan Anadolu’ya gelen büyük bir veli olduğuna inanılır. Türbesi, ilk yapıldığı şeklini korumuş olup önündeki cadde ismiyle, yani Yalıncak Caddesi olarak anılır.

Yalıncak Yatırından Topeşe Camiine doğru gidildiğinde yolun sol tarafında Omareşe yatırı bulunmaktadır. Çevresinde, burada yatan zatın aile fertleri yatmaktadır. Burada medfun bulunan zatın bir veli olduğu kabul edilir.

Antik devirde yerleşim alanı olarak kullanılmış olan, 1530 tarihli kayıtlardan Sandıklı’ya, 19. asırda Çukur Nahiyesine bağlanmış olup (Çukur nahiyesi o zamanlar şimdiki Başağaç kasabasının olduğu yerdedir), Cumhuriyet döneminde ise Kılandıras (Karadirek) nahiyesine bağlanan ve daha sonra Karadirek nahiyesi kaldırıldığı için tekrar Sandıklı’ya bağlanan Akharım Kasabasında Yusuf Dede ve Cirim Baba medfundur.

Ballık Beldesinde Abbas Dede (diğer adıyla Avdaz Dede), Kadıncık Ana (Hatun Ana da denir) ve Habil Dede (veya Hebil) adlarıyla bilinen üç evliya olduğu kabul edilir. Abbas Dede’nin Ballık dağında, Kadıncık Ana’nın da Ballıkbaşı Pınarı yanında medfun olduğuna inanılır. Ballık’ın yaşlıları tarafından, Milli Mücadele sırasında Yunanlılar Çay Köy civarına gelip ilerlemeye başlayınca, Hebil Dede ve Avdaz Dedelerin etrafına ağaçları da (ardıç ağaçları) alarak düşmanın karşısına çıktıkları ve onları kovdukları anlatılmaktadır. Daha sonra ele geçirilen Yunanlı bir askerin de bu olayı ‚ağaçlar bize saldırdı‛, diye naklettiği ileri sürülür. Ballık’a ne zaman geldiği tam olarak bilinmemektele birlikte, anlatılanlara bakılırsa, Avdaz Dede’nin Ballık’lı olmayıp daha önceleri bu bölgeye yerleştiği sanılmaktadır. Hebil Dede de tıpkı Avdaz Dede gibi kendini Allah’a adamış bir kişidir. Ağaçları çok sevdiği, her yeri ağaçlandırdığı ve onları koruduğu rivayet edilir.

İlginizi Çekebilir  Kesikbaş Sultan - Afyon

Karadirek köyünde Teceaddün (Taceddin ?) Dede’ye, Çapıtlı Dede’ye hacet dilemek üzere çocuğu olmayan kadınlar ziyarette bulunurlar.

Yunus Emre, Sarı Selçuk ve Koçgazi Dede ile çağdaş bir Alperen olan Yusuf Dede’nin kabri merkeze bağlı Akın köyündedir.

Göksu Dede Bekteş Köyü ile Dutağaç Köyünü birbirine bağlayan ve Göksu Dede Çeşmesi adı ile anılan çeşmenin yanında medfun bulunmaktadır

Uyuşak Dede Karacaören Köyü girişinde medfundur.

Kargın Baba’nın Alamescit Kargın köyü arasında yerleşmiş olduğu ileri sürülür. Ve her iki köy de ona sahiplenir. Kargın Baba da Taptuk Emre ve Yunus Emre ile aynı dönemde yaşar ve bölgede İslamiyeti hayata hakim kılmaya çalışır. O dönemlerde bölgede bir çok evliya bulunmaktadır. Bunlar Kargın’a ve çevresine gelen bir çok tehlikeyi halen savmaktadırlar. Kurtuluş savaşında bu dedelerden düşman askerlerine top atışı yapıldığı da rivayetler arasındadır. Yunan askerleri Kargın’a yöneldiklerinde Karaca Ahmet Baba (Çölasar Dede) türbesinden koçların boynuzlarındaki mumlarla düşmana doğru yönelmesiyle Yunan askerlerinin, “ışıklı gelenleri bu kadarsa ışıksız askerleri kim bilir ne kadardır‛, diyerek kaçmaya başlamış oldukları halk arasında anlatılır. Milli mücadeleyle eş zamanlı gerçekleşen bu yardımla bölgedeki dedelerin kurtuluş mücadelesinde göstermiş olduğu desteklere inanılır.

İlginizi Çekebilir  Emirdağ Evliyaları

Hüdai Kaplıcaları ile Sandıklı’ya bağlı Koçhisar Köyü arasında geniş bir harman yeri içerisinde medfun bulunan Çorhisar Dede’nin, Şuhut İlçesine bağlı Mahmut Köyündeki türbede yatan kişi ile kardeş olduğu söylenmektedir.

Ziraat Dede, Göktaş Dede, Kümbet Dede ile birlikte köye adını veren ve Barak Baba’nın şeyhi olan Saltuk Baba, Saltık Köyünde medfundur. Hacet dilemek üzere çocuğu olmayan kadınların ziyaret ettiği türbeler arasında Göktaş Dede, Saltık Dede, Ziyaret Dede türbeleri yer alır. Saltık köyünde sütünü sağdırmayan hayvan ya da hayvanın yuları Göktaş Dede’nin kabri etrafında dolaştırılır. Ya da Göktaş Dede’nin kabrinin yanından ot koparılarak yedirilir. Toprağından alınarak çamur haline getirilir ve sırtına sürülür

Mevlevi olduğu kabul edilen Şeyh Yahşi, ismini vermiş olduğu Şeyh Yahşi köyünde medfundur.

Yumruca Köyünde Yumru Dede’ye çocuğu olmayan kadınların hacet dilemek üzere ziyarette bulunduğu görülür.

Dodurga köyünde hasta olan çocuk Dede’nin kabrine götürülür ve yanına yatırılarak üzerine kabrin toprağından serpilir. Nazar olan çocuğun üzerine dedenin kabri yanındaki sudan dökülür. Sütü az olan ya da hiç olmayan kadınlar sütlerinin olması ya da artması için Dedenin kabri yanındaki ‚süt çöğürü‛ ağacına çaput bez bağlarlar. Dodurga köyünde bulunan bir yatırın yanındaki suyun nazara iyi geldiği düşünülmekte ve bu (soğuk) su çocukların üzerine dökülerek nazardan arındırıldığına inanılmaktadır.

Kaynak ; Afyon Evliyaları , Abdülhalim Durma