Şırnak – Cizre’de Şeyh Seyda camii yakınındaki aile kabristanında.Şeyh Seyda Muhammed Said Hazretlerinin yanında
Seyda Seyyid Ali Fındıki hazretlerinin Silsile-i Şerifi
Seyda Seyyid Ali Fındıki h. 1309/m. 1892 senesinde Siirt’e bağlı Eruh İlçesi’nin eskiden nahiye olan şimdi ise köy statüsünde bulunan Fındık’ta dünyaya gelmiştir. Günümüzde bu yer Şırnak’ın Güçlükonak İlçesi’nin bir köyüdür. Babası, Seyyid Süleyman (ö. 1374/1955), annesi Mirârî Hanım’dır. Fındıkî beş çocuğu olan bu ailenin ikinci oğludur. Ali Fındıkî’nin ismi Ali’dir. Fındık Köyü’nde dünyaya geldiği için Fındıki lakabıyla da meşhur olmuştur. Nesebî Hz. Hasan vasıtasıyla Peygamber Efendimize ulaştığı için Seyyid lakabını almıştır. Medrese eğitimini bitirdikten sonra medrese usulü ile talebe yetiştirdiği için kendisine Seyda denmiştir.
Seyyid Ali Fındıkî’nin Seyyidlik şeceresi şöyledir:
Seyyid Ali Fındıkî (ö. 1308/1891),
Seyyid Süleyman (ö. 1374/1955),
Seyyid İbrahim,
Siirt’li Seyyid Ömer,
Seyyid Mele Hasan el- Hatip,
Erzenli Seyyid İbrahim,
Seyyid Ömer,
Seyyid Ali,
Seyyid Ahmed,
Cunili Seyyid Hasan,
Şeyh Muhammed,
Şeyh Kemalüddîn,
Şeyh Hasan,
Şeyh Ahmet,
Şeyh Muhammed,
Şeyh Elemüddîn,
Şeyh İzüddîn,
Şeyh Siracüddîn,
Şeyh Necmüddîn,
Şeyh Şemsüddîn,
Şeyh Nasrüddîn,
Şeyh Şahabbuddin,
Şeyh Salih Zeynelabidîn,
Şeyh Ferecullah,
Şeyh Nasrullah,
Şeyh Abdullah,
Şeyh Tacüddîn Ali,
Şeyh İmamüddîn Hasan,
Şeyh İshak,
Fadıl ve Kâmil Şeyh İbrahim,
Şeyh Abdulkâdir Geylânî (ö. 470/1077),
Ebu Salih Seyyid Musa Cengi Dust,
Musa,
Ceylili Seyyid Abdullah,
Zâhid Seyyid Yahya,
Muhammed, Davud,
İkinci Musa,
İkinci Abdullah,
Cunli Musa,
Abdullah el-Mehd,
İkinci Hasan,
Hz. Hasan (ö. 49/669),
Hz. Ali (ö. 40/661)
Seyyid Ali Fındiki meşhur bir âlim ve babası tarafından akrabası olan Şeyh Hasan’ın yanında bir süre ders okumuş, ondan ilmi icâzet almıştır. Daha sonra da hocasının kızı Rahime Hanım ile evlenerek hocasına damat olmuştur. Ali ve Rahime Hanım’ın evliliğinden üç erkek ve iki kız dünyaya gelmiştir. Oğullarından Abdurrahman Cizre Müftüsü olmuş, oğlu Mehmet Baba ise imamlık yapmıştır. İkisi de ilmî icâzetlerini babalarından almıştır. Masum adındaki ortanca oğlu, babası Cınıbr (Yeşilyurt) Köyü’nde iken vefat etmiş ve orada defnedilmiştir. Fatma adındaki büyük kızı Şırnak’ın Kasrik Köyü’nde yaşayan Şeyh Abdullah ile evlenmiştir. Zeynep adındaki küçük kızı ise Şeyh Emin ile hayatını birleştirmiştir.
Seyyid Ali Fındıki ; İlk eğitimini babasının yanında yaptı. Daha sonra Haruna Aşireti mensuplarının köylerinde bulunan âlimlerin yanına giderek Nahiv ve Sarf‘a dair eserler okudu. Arkasından “Bafi” denilen köye gidip orada bulunan Molla İsmail adında bir zâta talebe olmuştur. Oradan da Batman’ın Gercüş ilçesinde bulunan Molla Necmeddin’in yanına daha sonra da Beşiri ilçesine bağlı Kurik köyü imamı İbrahim Hoca’nın yanına ders almak için gitti. Molla İbrahim’in yanında belirli bir süre kaldıktan sonra Diyarbakır’ın Silvan İlçesi’ne h. 1333/m. 1914 yılında gitmiş, orada bulunan Behlül Medresesi’nde yedi yıl ilim tahsil etmiş ve medrese usulüyle mezun olmak için okuması gereken bütün ilimleri bu medresede bitirmiştir. H. 1340/m. 1921 senesinde amcası ve hocası olan Silvan Müftüsü Seyyid Abdurrahman’dan ilk icâzetini almıştır. Ayrıca burada bölgede meşhur olan Mele Hüseyinê Kıçık, Mele Yakup gibi hocalardan ilim tahsil etmiştir. Farsça öğrenmek için Seyda Hacı Fettah’a talebe olmuş, Hacı Fettah da Feraiz (miras hukuku) dersini Fındıkî’den alarak öğrencisine talebe olmuştur. Silvan’da ilk ilmî icâzetini aldıktan sonra köyüne dönen Seyyid Ali, okuduğu ilim dallarında kendisini geliştirmek maksadıyla bölgenin değerli âlimlerinden babasının amcası olan Şeyh Hasan’a talebe olmuş ondan ikinci ilmî icâzetini almıştır. Bu icâzeti hangi tarihte aldığı kesin olarak bilinmemektedir. Üçüncü ilmî icâzetini ise h.1359/m. 1940 yılında Şeyh Muhammed Said Seyda’dan almıştır. İlmî icâzetler o zamanın hükümeti tarafından büyük tahsil belgesi olarak kabul edildiği için Fındıkî askerlik yapmaktan muaf tutulmuştur.
Seyyid Ali Fındıkî tahsilini bitirdikten sonra Eruh İlçesi’nde katıldığı imamlık imtihanını kazanarak Fındık’ta resmî olarak göreve başlamıştır. Bir süre sonra Fındık Köyü’ne yakın Guvinan (Çetinkaya) Köyü’nde kendisi gibi âlim olan abisi Mecid ile birlikte imamlık yapmıştır. Belirli bir süre burada kaldıktan sonra Şeyh Muhammed Nûri’nin oğlu Şeyh Abdullah’a ve çocuklarına ders vermek için Cizre’ye bağlı Senati Köyü’ne gitmiştir. Bir müddet sonra Şeyh Muhammed Said Seyda el-Cezerî’nin tekkesinde müderrislik yapmak üzere Serdehl (Bağlarbaşı) Köyü’ne gidip yerleşmiştir. Şeyhi tarikatın merkezi dergâhını Cizre’ye taşıdıktan sonra Fındıkî şeyhiyle birlikte gelip Cizre’de yaşamaya başlamıştır. Şeyhi Şeyh Seyda O’nu Cınıbr (Yeşilyurt) köyüne halifesi olarak görevlendirmiştir.
Bundan sonra Fındıkî intisap ettiği tarikatın kural ve kaidelerine bağlı kalmış, aynı zamanda da irşâd vazifesini hakkıyla yerine getirmeye gayret etmiştir. Tarikatının dinî hususlardaki düsturlarını evvela kendisi yerine getirip yaşadığı için çevresindeki insanlara tesir etmiş, bunun neticesinde de çok sayıda müridi olmuştur. Din hususunda hassas olan Fındıkî, İslam’ın emir ve nehiylerini uygulamaya çalışmış, Peygamber Efendimiz’in sünnetlerini elinden geldiği kadar yaşamaya gayret etmiştir. Peygamber Efendimiz’in yolundan gitmeyi kendisine şiar edinmiş, ibadet yaşantısında ifrat ve tefritten uzak durmuş, Allah’ın kendisine verdiği nimetlerden dolayı sürekli şükretmiştir. Dünya malına düşkün değildi. Bunun en büyük göstergesi maddi olarak daha fazla rahat edeceği yerler olmasına rağmen şeyhinin tavsiyesi üzerine gidip yerleştiği yerdir. Hayatının sonuna kadar sabırla kaldığı yerleşim birimi küçük ve fakir bir köydü. Maddî imkânsızlıklara rağmen müstağnî davranırdı. Köylülerden maddî bir beklenti içerisinde değildi. Ancak yörede ilim ehline hediye vermek ve köy işlerinde onlara yardım etmek âdet olduğundan bazen köylünün kendisine getirdiği şeyleri ve gelenek olan imece usulü destekleri kabul etmiştir. Yeme, içme ve giyim hususlarında aşırıya gitmeyen sade bir hayata sahipti. İsraf etmeyi sevmezdi, çoğu zaman yamalı ama aynı zamanda temiz olan elbiseler giyerdi. Temizlik hususunda çok dikkatli davranırdı. Dünyayı Allah Teâlâ tarafından lanetlenmiş, İblis’in kızına benzeten Fındıkî, dünya tutkusunu içinden atmış, ibâdet ve kulluk şuurunu canlandırmaya vesile olan takvâ sahibi ve tasavvuf erbabına yakışan zühd ve zahidâne bir hayat sürmüştür.
Ömrünü adeta ilme ve talebe yetiştirmeye adayan Fındıkî, yaşadığı ve sıhhatinin el verdiği müddetçe talebelere ders vermiş ve çok sayıda talebenin yetişmesine vesile olmuştur. Bunlardan ilk akla gelenler İslam Dünyasında “Fıkhu’s-Siyer” adlı eseriyle nam bulmuş, Prof. Dr. Muhammed Said Ramazan el-Bûtî’nin babası, Ramazan el-Bûtî, Cizre Müftülüğü yapmış oğlu Abdurrahman Erzen, “Dünden Bugüne Erzen Ailesi” adlı eserin yazarı M. Said Erzen, Cizre camilerinin süslemelerinde hattatlık yapan Molla Mehmet Emin, Adıyaman’da medrese açıp talebe yetiştiren Molla Muhyettin Ürper gibi zatlardır.
Ali Fındıkî ömrünün sonlarına doğru felç geçirmiştir. Bu sebeple yaklaşık 14 ay felçli olarak yaşamıştır. Geçirmiş olduğu hastalığın tedavisi için Cizre ve Diyarbakır’da tedavi görmüş, yapılan bütün müdahalelere rağmen iyileşmemiştir. 01 Mart 1968 yılında Cuma günü Cizre’de vefat etmiştir. Dostu, mürşidi ve şeyhi olan Şeyh Seyda ile aynı yıl vefat etmişlerdir. Kendisinden 55 gün önce vefat eden şeyhinin defnedildiği yere defnedilmiştir. Cizre’nin Kale Mahallesi’nde bulunan türbe halk tarafından ziyaret edilmektedir. Bilhassa yoğun olarak Perşembe ve Cuma günleri ziyaretçi sayısı artmaktadır. Dışarıdan gelen ziyaretçilere rehberlik etmek amacıyla türbede Şeyhi Şeyh Muhammed Said Seyda’nın müridlerinden birisi türbedârlık vazifesini yürütmektedir. Ali Fındıkî’nin mezar taşında Arap alfabesinden uyarlanmış Kürtçe alfabeyle şu meşhur beyit yazılıdır.
Dünyaya kim gelirse, ister fakir, ister şeyh, ister ağa olsa
Onlar doğuda da batıda olsalar, yine ölümden kurtulamazlar.
Eserleri
1- Divân,
2- Defü’ş-şübühat fî nazmi’t-terehât,
3- Havâşî alâ Tefsiri’l-Kadî Beyzavî,
4- Risâletün fî Necâti ebeveyni’n-Nebî,
5- Zülfikâr-ı Ali fî rakabeti münkiri’l-istimdâd mine’n- Nebî evi’l-velî,
6- Risâletül-lema’ fî iâdeti’l-Cuma,
7- el-İnsâf fî cevâzî’z-zekâti ile’l-eşrâf,
8- Havâşî alâ Divânî Cezerî