Melekan, günümüzde Solhan ilçesinin sınırları içerisinde yer alan bir köydür. Aile, “Male Kal” isimli bir âlimin neslinden gelmektedir. Male Kal’ın esas adı Molla Mustafa’dır. Kal, mahalli lehçede ermiş ve seçkin kişi anlamına gelmekte olup, tıpkı Türkçe ’deki “Dede” unvanı gibi ilim ve irfan sahibi zatlara denir. Male Kal ailesi, Nakşibendiyye tarikatı ile tanışmadan önce de bölgede ilmî faaliyetleri olan, hayatlarını ibadet, zühd ve takva çerçevesinde yaşayan bir ailedir. Aile, ilim ve ahlak bakımından da çevrelerinde örnek kimseler olarak yaşamışlardır.
Şeyh Abdullah Efendi, Male Kal’ın altıncı kuşaktan torunlarındandır. O da diğer kardeşleri gibi medrese tahsili görmüş, bölgede bilinen şekli ile molla olarak hayatını devam ettirip el emeği ile geçinen bir kimsedir. Kendisi aynı zamanda toplumda mütevazı ve takva sahibi bir zat olarak tanınmıştır. O güne kadar çevrelerinde ilmî faaliyetleri ile tanınan ve bilinen aile, Şeyh Abdullah Efendi’nin Şeyh Ali Sebti ile tanışması sonrasında yeni bir sürece girmiştir. Aile, yeni süreçte artık Şeyh Ali Sebti ile beraber bölgede Hâlidî-Nakşî geleneğin temsilcisi olarak ilmî tedrisat ile tasavvuf ve tarikat hizmeti de yapmaya başlamıştır
Şeyh Ali Sebti ile Tanışması
Şeyh Ali Efendi, tarikatını yaymaya başladığı dönemde zaman zaman Solhan ilçesinin Meneşkut yöresine ziyarete gider. O sırada bölgenin ileri gelen beyleri Ali Efendi için sıradan bir derviştir diye iltifat etmeyerek o zatın bu yörede dolaşmasını istemezler. Şeyh Ali Sebti, bu ziyaretlerinin bir tanesinde Melekan köyünde Molla Muhammed ismindeki bir zata misafir olur. Ev sahibi ile misafir konuşurlarken o arada içeriye biri girer. Şeyh Efendi içeri giren zatın kim olduğunu sorar. Molla Muhammed de kardeşim Molla Abdullah’tır işten geliyor diye cevap verir. Şeyh Ali Efendi kalkar ve kendisi ile kucaklaşıp, Molla Abdullah biz seninle en son nerede buluşmuştuk der. Molla Abdullah da Genç ilçesinin Sivan bölgesindeki Kelahsi köyünün camisinde diye cevap verir. Bunun üzerine ev sahibi Molla Muhammed “Bizim Abdullah bu güne kadar komşu olduğumuz Hazarşah komunu bile geçmemiştir diyerek hayretini ortaya koyar. Şeyh Ali Efendi ile Molla Abdullah bir süre sohbet ederler. Kendilerini dinleyen Molla Muhammed, konunun Nakşibendiyye tarikatı etrafında ilim ve irşad faaliyetlerinde bulunma meselesi olduğunu anlayınca o da bu tarikata sempati duyar ve kendilerine yardımcı olmaya karar verir.
Aslında Şeyh Ali Efendi ile Melekanlı Molla Abdullah Efendinin buluşması, bölgede Nakşibendiyye tarikatının yayılması için bir dönüm noktası teşkil eder. Melekanlı Molla Abdullah Efendi’nin yetişkin ve ermiş olması, Nakşibendiyye tarikatına layık bir mürşid olabilme kabiliyetine sahip olması, ayrıca çevresinde bilinen saygın bir aileye mensub olması Şeyh Ali Sebti’yi çok sevindirmiştir. Zira Abdullah Efendi’nin, kendisine intisab etmesi ile tarikatın bu memlekete yayılması artık daha kolay bir duruma gelmiştir. Şeyh Abdullah Efendi’yi tarikat icazeti ile onurlandıran Şeyh Ali Efendi, artık müridi ve halifesi ile beraber irşad hizmetlerine başlar. Tanınmış bir aileye mensub olan Şeyh Abdullah Efendi’nin desteği ile Meneşkut ve civar yörelerdeki halk itiraz etmeden Nakşibendiyye tarikatına intisab etmeye başlarlar. Daha sonra bu iki mürşid, Boğlan köyü kenarında bulunan ziyaret havuzu mıntıkasında çadırlarını kurarak burayı irşad merkezi haline getirirler. Civar köylerde bulunan halk da buraya gelerek tarikata intisab etmeye başlar ve kısa bir süre içerisinde Meneşkut ve civarı Nakşibendiyye tarikatının nüfuzu altına girer. Bu iki mürşid zat sadece bu yöre ile yetinmez, zaman içerisinde Muş mıntıkası başta olmak üzere Bulanık, Malazgirt, Ağrı ve Erzurum mıntıkasının büyük bir kısmını defalarca dolaşarak irşad hizmetinde bulunurlar.
Postnişin Olması
Şeyh Ali Sebti’nin vefatından sonra yerine oğlu Şeyh Muhammed Masum geçti. Ancak kısa bir süre sonra o da vefat etti. Bunun üzerine gerek Şeyh Ali Efendi’nin ailesi, gerekse kendisine mensub halifeleri Şeyh Ali Efendi’nin postnişini olarak Şeyh Abdullah Efendi’yi kabul ettiler. Ancak Şeyh Abdullah Efendi, Palu’ya gitmek yerine irşad hizmetlerini Melekan köyünden devam ettirmiş, şeyhinin vefatından sonra irşad için kendisi ile beraber uğradıkları yerlerdeki bütün mürid ve mensublarını ziyaret etmiş ve onlara sahip çıkmıştır. Şeyh Abdullah Efendi, büyük bir ilim sahibi ve aynı zamanda da müridi olan Seyda Şeyh Ömer Efendi ile beraber bölgedeki ilim ve irşad faaliyetlerine devam etmiş ve pek çok halife yetiştirmiş.
Bilinen Halifeleri
1- Şeyh Mahmud Efendi (Şeyh Abdullah’ın ağabeyi Molla Muhammed’in oğlu) 2. Seyda Şeyh Ömer (Mala Kal ailesinden)
3. Seyda Şeyh Hasan ( Seyda Şeyh Ömer’in kardeşi)
4. Seyda Mola Evliya (Haciyan köyünden). 5. Seyda Molla Feyzullah (Haciyan köyünden)
6. Şeyh Ahmed (Halifan köyünde)
7. Halife Efendi (Kurtuzi mıntıkası Geylan Köyünden)
8. Seyda Molla Musa (Kurtuzi mıntıkası Geylan Köyünden)
9. Seyda Molla Yusuf (Varto Rındaliyan Köyünde)
10. Şeyh Ahmed (Muş Ğaziyan Köyünden)
11. Şeyh Hüseyin (Muş Göl köyünden)
12. Şeyh Hacı Haydar (Varto Kers köyünden)
13. Şeyh Mahmud Efendi (Şeyh Ali Sebti’nin oğlu, Hınıs Kolhisar tekkesinin kurucusudur.)
Şeyh Abdullah Efendi, yaşadığı bölgede, gerek Müslümanların kendi arala- rında, gerekse de Müslümanlar ile Ermeniler arasında, sulh, sükûnet ve adaleti yerleştirerek herhangi bir olumsuzluğa meydan vermeden müdahale eder ve olayları yatıştırırdı. Özellikle bölgedeki aşiretler arasında meydana gelen kavga ve cinayet olaylarına müdahale ederek olayları yatıştırır, insanların arasında çıkabilecek olumsuz durumların meydana gelmemesi için çaba sarf ederdi.
Vefatı
Şeyh Abdullah Efendi, vefatından kısa bir süre önce yerine daha önce Rus harbine katılmış yeğeni Şeyh Mahmut Efendi’yi postnişin olarak tayin etmiş ve geride hiçbir mal mülk ve servet bırakmadan Miladî 1877 yılında yaklaşık doksan yaşında vefat etmiştir.
Kaynaklar ; Mevlana Halid Bağdadi sempozyumu , 04-05 Mayıs 2017 , Bingöl ve Çevresindeki Halidilik , Mehmet Şirin Ayiş