Siirt – Baykan – Arınç Köyü (Çamtaşı köyü)
Şeyh Ali Arınci hazretlerinin Silsile-i Şerifi
Siirt bölgesinde son dönemde yaşamış önemli alim ve ariflerinden biri olan Şeyh Ali Arınci, 1916 yılında Siirt’in Baykan ilçesinin Arınç köyünde doğmuştur. Babasının adı Molla Ömer, annesinin adı Halime Hatun’dur. Babası Molla Ömer Efendi, Norşin Dergahı şeyhlerinden Muhammed Ziyauddin’in (o. 1924) dervişlerindendi.
Şeyh Ali Arınci, tahsil hayatına Kur’an dersiyle birlikte babasının yanında başlamıştır. Bir süre sonra yine Arınc köyünden Şeyh Ahmed Haznevi’nin halifelerinden Molla Muhammed Reşid’in (ö. 1977) yanında medrese tahsilini sürdürmüştür. Bunun haricinde Molla Şefik, Molla İbrahim ve Şeyh Muhammed Arbovi gibi alimlerden de ders almıştır. Ozellikle Şeyh Muhammed Arbovi’nin yanında uzun süre okumuştur. Bu tahsil hayatından sonra ilk olarak bir süre Arınç köyüne 3 km. mesafede bulunan Millo (Günbuldu) köyüne geçerek fahri imamlık yapmış ve orada köyün çocuklarına medrese usulüne göre ders vermiştir. Millo köyünde yaklaşık 3 yıl gorev yaptıktan sonra Bitlis’e bağlı Kermate (Alanici) köyünde imamlık yapmaya başlamıştır.
Şeyh Ali Arınci, Kermate köyünde görev yaptığı yıllarda Şeyh Abdulhakim Bilvanisi ile tanışmış ve onun yanında medrese derslerini tamamlamıştır. Bu yıllarda Abdulhakim Bilvanisi, Şeyhi Ahmed Haznevi’yi ziyaret etmek icin Kamışlı yakınlarında bulunan Hazne’ye giderken Ali Arınci’ye beraber gitmeyi ve ona intisab etmesini teklif etmiştir. Ali Arınci, bu ziyaret icin imkanı olmadığını belirtmiş ve “Selamlarımızı iletin eğer beni müridliğe kabul ederse ben zaten kabul ediyorum” demiştir. Böyle bir uygulamanın olmadığını söyleyen Abdulhakim Bilvanisi, Hazne’ye gitmiş ve ziyaretini yapmıştır. Rivayete göre döneceği zaman Şeyh Ahmed Haznevi, Abdulhakim Bilvanisi’ye “Molla Ali sana bir şey söylemedi mi?” diye sorduğunda, o da aralarında geçen konuşmayı anlatmıştır. Bunun uzerine Şeyh Ahmed Haznevi, “Ben onu müridliğe kabul ettim” demiştir. Abdulhakim Bilvanisi, döndükten sonra bu olayı Ali Arınci’ye anlatmıştır.
1950 yılında Şeyh Ahmed Haznevi’nin vefatı uzerine aynı yıl 33 veya 34 yaşında iken Abdulhakim Bilvanisi’ye intisap etmiştir. Bu sürede zaman zaman Bilvanis köyüne gitmiş ve orada belli süre kalmıştır. Sekiz yıl süren seyr u suluktan sonra 1958 yılında Abduhakim Bilvanisi kendisine hilafet vermiştir. Abdulhakim Bilvanisi, halifesi Ali Arınci’yi önce Van bölgesinde irşad faaliyetleri yürütmekle görevlendirmiştir. O da ozellikle bahar mevsiminden sonra Van’ın ilçelerinde ve köylerinde yanında bulunan muridleriyle birlikte aylarca dolaşarak kendisine verilen görevi yerine getirmiştir.
Şeyh Ali Arınci, 1954 yılında şeyhi Abdulhakim Bilvanisi’nin ve bazı muridlerinin de bulunduğu kalabalık bir grup ile İskenderun’dan Cidde’ye deniz yoluyla giderek Hac vazifesini ifa etmiştir. Şeyhinin vefatına kadar yalnız onun verdiği vazifeleri yaptırmıştır. 25 Mayıs 1972 tarihinde şeyhinin vefatından sonra, 1974 yılında Millo yakınlarındaki Tılfakir mevkiindeki araziyi satın alarak buraya kerpiçten bir mescid, medrese ve dergah yaptırmıştır. Ardından doğu istikametinde ailesinin kalacağı bir ev ile dergaha gelenlerin kalacağı misafirhaneler eklemiştir. Şeyh Ali Arınci vefatına kadar on yıl bu dergahta irşad faaliyetlerini sürdürmüştür. Günümüzde medrese ve dergah daha da genişlemiş durumdadır. Dergah gunumuzde faal durumdadır ve her gün ikindi namazından sonra toplu olarak hatme-i hacegan yapılmaktadır. Büyük şehirlerde ise genellikle hafta içi iki gun yatsı namazından sonra, cumartesi gunleri ise ikindi namazından sonra hatme-i hacegan yapılmaktadır.
Şeyh Ali Arınci, medreseden mezun ederek cok sayıda talebeye icazet vermiştir. Çok sayıda muridi olmasına ve seyr u suluklarını tamamlamalarına rağmen yalnız bir kişiye hilafet vermiştir. O da kendi şeyhi Abdulhakim Bilvanisi’nin büyük oğlu Muhammed Nurani Erol’dur. .
Şeyh Ali Arınci, 24 Temmuz 1984 tarihinde, 68 yaşında Diyarbakır’da tedavi gördükten sonra Siirt’e dönüşünde yolda vefat etmiştir. Kabri şerifi Arınç köyünde, Tılfakir denilen mevkidedir. Talebesi M. Akif İnan, şeyhinin vefatı üzerine 1984 yılında yazdığı Arzıhal isimli bir şiirde kendi halini şöyle dile getirir ;
Sen öte bahçede açalı gülüm
Bütün bülbülleri yandı içimin
Dağıldı eczası sesin ahengin
Güzelin lezzetin rengin biçimin
Öpüp kokladığım ellerin gülüm
Hayat ırmağıydı fidanlarıma
Açardı yolumu anahtar sesin
Gözlerin guneşti zamanlarıma
Bir yetim çocuktur günlerim gülüm
Seslerim kırıktır yatağım zindan
Ne olursun tez elden beni de çağır
Al götür yanına sevdiğim aman