Şeyh Bedir Karahan Efendi (k.s.)

tarafından
3550
Şeyh Bedir Karahan Efendi (k.s.)

Kayseri – Pınarbaşı ilçesi Kabristanı.

Şeyh Bedir Karahan Efendi 1901 yılında Kayseri iline bağlı Sarız ilçesinin Çavdar köyünde dünyaya gelmiştir.Bedir Karahan Efendi’nin ecdadı aslen Orta Asya’dan Anadoluya göçen “Müezzinoğulları” Türk boyundandır. Gülümsemesi tebessüm şeklinde olurdu, ve tevazu sahibi güzel bir insandı.Tebessüm ettiği zaman etrafı muhabbet kaplar, tüm dertler unutulurdu. Çok ağlar, az konuşurdu. Nemli bakışları etrafa feyiz saçardı. Zamanın Kutbu olan Bedir Karahan Efendi, bu vazifesi dolayısıyla bir çok iller gezmiş, örnek yaşantısı güzel ahlakı ve keskin nazarlarıyla bir çok insanı irşad edip tarikat yolunu onlara göstermiştir. 32 sene bu vazifeyi yürüttükten sonra 14 Ağustos 1983 günü Kayseri İlinin Pınarbaşı ilçesinde dünyasını değişmiştir. Mevla Şefaatlerine nail eylesin.

Şeyh Bedir Karahan Efendi’nin Şeceresi

Bedir Karahan Efendi’nin ecdadı aslen Orta Asya’dan Anadolu’ya göçen Türk boylarındandır.Kendisine soyadlarının neden “Karahan” olduğu sorulduğunda “Bizim soyumuz tarihteki ilk Müslüman Türk devleti Karahanlılardan geliyor.Bundan dolayı soyadımız Karahan” cevabını vermiştir.Bedir Karahan Efendi’nin kabilenin ise Müezzinoğulları olarak bilinmektedir.Kabilenin Müezinogulları olarak adlandırılması,Orta Asya’da İslam’ın teblig edildiği dönemlere dayandırılmaktadır. Riyavete göre Hz.Peygamberin neslinden bir müezzin Türklere İslam’ı tebliğ gayesiyle Orta Asya’ya gelmiş ve burada evlenerek kalmıştır.İşte bu zatın soyundan da Müezzinogulları gelmiştir. Bedir Karahan Efendi’ye “seyitlik” hem bu soydan hemde annesinin Ehlibeyt’ten olması dolayısıyla gelmektedir. Bedir Efendi’nin büyük dedesi Şeyh Mehmed adıyla maruf zamanın kamil mürşitlerindendir.Bedir Efendi,bir sohbetinde;kendisinin,soyundan gelen on üçüncü mürşit olduğunu söylemiştir.Bu durumda Peygamber Efendimiz bu yana soydan her asırda bir mürşit gelmiş olmaktadır.Bedir Efendi’nin babası İbrahim(İbiş) Efendi,çevresinde İbiş aga diye tanınan,sofrası herkeze açık,hanesinde bir çok yolcunun ikamet ettiği gönül zengini asil bir zattır.İbrahim Efendi üç kardeşiyle birlikte kurtuluş Savaşı’na katılmıştır. Bu husus Bedir Karahan Efendi şöyle nakletmektedir;”Babam İbiş Efendi ve diğer üç kardeşi Hasan,Hüseyin ve Keşef Kurtuluş Savaşı’na gittiler.Bunlardan HÜseyin ve Keşef seferberlik’ten hiç gelmediler.Yıllar sonra babası İbiş Efendi’nin ise hastalanarak sivas’ta bir hastaneye yatırıldığı askeriye tarafından bize bildirildi.Babamın Sivas’ta olduğunu öğrenince kendisini almak için Sivas’a gittim.Hastaneden çıktıktan sonra alıp Kevenli’ye getirdim.” Bedir Karahan Efendi’nin babası İbiş Efendi ne zaman vefat ettiği bilinmemektedir.Ancak kabri kevenli köyünde bulunmaktadır.

Şeyh Bedir Karahan Efendi’nin Tahsil Hayatı
Babası İbiş efendi, Bedir Karahan Efendi’nin henüz küçükken dine düşkünlüğü görünce ilim tahsili için medreseye göndermiştir.İlk olarak Pınarbaşı’nda bir müddet Kur’an tahsiline devam eden Bedir Efendi, hocaları tarafından çok başarılı bulunmuş ve daha ileri seviyede eğitim ve öğretim alması için Kayseri’de bir medreseye gönderilmiştir. Kayseri’de hocası Şeyh Bedreddin Efendi’den hadis, fıkıh, tefsir, arapça gibi dini tasavvufi dersleri tahsil etmiştir. Bedir Karahan Efendinin çok kabiliyetli, zeki ve arif bir talebe olduğunu fark eden hocası Şeyh Bedreddin Efendi ona ilk defa tasavvuf ve tarikattan bahsederek;“Evladım,senin muhakkak bir mürşide intisap etmen gerekir.”demiştir.Bir müddet sonra da Efendiyi ilim tahsili için bir arkadaşıyla birlikte Mısır’a göndermiştir.Bedir Karahan Efendi’nin Mısır’da ne kadar kaldığı tam olarak bilinmemektedir.Bedir Karahan Efendi, Mısır’dan döndükten sonra Malatya’nın Hekimhan ilçesinde dört yıl askerlik yapmıştır.Askerlik görevinden sonra tekrar Kevenli köyüne dönmüştür. Bedir Karahan Efendi,tarikata girmesiyle birlikte ticareti tamamen bırakmış ve kazandığı tüm servetini hizmet yolunda harcamıştır.Kendisine neden ticarete devam etmediği sorulduğunda; “Mürşidimden ders alıp da tarikata girince gönlümde ilahi aşk tecelli etti.Allahuteala’nın aşkını tadınca da gönlüm dünyadan tamamen geçti.Anladım ki dünya boş, bir oyun ve oyalanmadan ibaret.Bundan sonra Allah yolundaçalıştım.İşleri de kendi haline bıraktım.Allah’ın verdiği kadar rızkımız oldu” demiştir.

Şeyh Bedir Karahan Efendi’nin Evsafı ve Güzel Ahlakı
Bedir Karahan Efendi uzuna yakın orta boylu,buğday benizli,omuzları geniş bir zat idi. Keskin nazarları vardır.Elinden tuttuduğu kişiler nazar ve feyzine dayanamayıp düşer,bayılırlardı.Başı sağ tarafa hafif eğikti.Hayatının son on yılında ise sakalları iyice beyazlamıştı.İbadete çok düşkündü.Namaza ehemmiyet verir, çokça kur’an okurdu. Sünnet uyma hususunda titizlik gösterirdi.Elinde tesbih,sürekli sessiz zikir halindeydi. Delail-i hayrat ve Fethiye Evradı/Evrad-ı Fethiye okuduğu günlük virtleriydi. Çok gülmezdi.Bir şeye güldüğü ya da tebessüm ettiği zaman peşinden hemen gözyaşı döker,ağlardıAz konuşur,az yer,az uyurdu.Konuştuğunda hayır konuşur,sükuntunda ise sürekli murakabe ve rabıta ile meşgul olurdu.Tevazu sahibiydi.Herkesle oturur,herkesle konuşur,insanların müşküllerin yardımcı olurdu.Bedir Karahan Efendi, çevresindeki küskünleri, aralarında kan davası olan aileleri barıştırır,daima halkın huzuru için çaba gösterirdi. İnsanlara yardımcı olur,kendisine işi düşenlerin işlerini muhakkak hallederdi.Çocukları çok severdi.Cebinde her zaman şeker ve bozuk para bulundurur,bunları yanına gelen çocuklara verirdi.Bu sebeple onu gören çocuklar hemen yanına koşarlar,elini öperlerdi. Tebessüm ettiğinde adeta etrafı muhabbet kaplar,tüm dertler kederler unutulurdu.Celallendiğinde ise yüzü farklı bir hal alır,iki kaşını ortasındaki şah damarı kalkardı ve bu açıkça görünürdü.Göğsünden kalp atışları belli olurdu.Gölgesi çok ağır,vakar sahibi biriydi.Onun gören herkes saygı göstermekten kendini alamazdı. Efendi Hazretlerinin çok keskin nazarları vardı,çok cezbeli idiler.Elinden tuttuğu kişiler tesirine dayanamaz,cezbelenir düşerlerdi.Herkese haline göre nasihat verir, kimseyi dışlamazdı.Cömert idi,hanesi ve sofrası her zaman misafire açıktı.Kendisine kim Allah yolunda çalışır diye sorulduğunda; “cömert olan,sofrası açık ona” derdi. Dünya kaygısı taşımaz,rızık konusunda Allah’a tevekkül ederdi.Keşif ve kerametleri aşikardı.Fakat bunlar iradesiyle değil,Allah’ın lütfu olarak görülürdü. Az ama öz konuşurdu.Kendisi ile konuşanları sabır ile dinlerdi.Konuştuğu Hak’tan,gördüğü Hak’tan işittiği Hak’tan idi.Doğru bildiği, hak bildiği konularda sözünü hiç kimseden esirgemezdi.kendi nefsi için kimseyi incitmez,Allah için olan meselelerde ise kimseye taviz göstermez,sadece hakkı gözetirdi.Uyku ile uyanık hali birbirine çok yakındı.Kalbi hiç uyumaz sürekli zikrederdi. Bir defasında sağ tarafına hafif yaslanmış bir halde iken mübarek dillerinden bir iki kelam dökülmüştü.O an orada bulunanlara bir şey konuştum mu diye sormuş,yanındakiler de peygamber efendimiz ile ilgili bir şeyler söylediniz dediklerinde; “Evladım,farkında değilim.Peygamber Efendimiz bir şey sordu da ona cevap verdim “ demiştir. Giyimine dikkat eder,temziliğe çok önem verirdi.Büyük bir manevi ağırlığı vardı.Huzurunda konuşamaz, yanına yaklaşmakta tereddüt ederdik.Gereksiz yere huzurunda duramazdık.Konuştuğunda sesindeki yumuşaklığı duyunca kalplerimiz sakinler,huzur duyardık. Tebessümü ise etrafındaki herkesi mutlu etmeye yeterdi.Yanında ne kadar kalsak da ona doyamazdık.Onun huzurundayken Beytullah’taki koku ve tadı alırdık.Onu gördüğümüzde kalbimizin çarpıntısından nefeslerimiz kesilirdi.Bizlerle karşılıklı sohbet eder,gönüllerimize hitap ederdi.Resmi davranmazdı,candandı.Bu da beni çok cezbederdi..Halimizi sorduğunda;”size malumdur,siz bilirsiniz efendim!”dediğimde;”Bize Allah bildirmezsebilmeyiz evladım.”derdi.”Allah’ı bulduğunuz zaman cehennem size cennet olur”.Sözünü hiç unutamam.Bedir Karahan Efendi’nin müritlerinden manen haberi olurdu.Evde veya başka bir yerde iken birden kalbimiz yanar, mürşidimiz gözümüzün önüne gelirdi.Hemenyanına gittiğimizde görürdük ki kalben bizi çağırmış.Aramızdaki bu manevi Tel/Bağ ile haberleşirdik. Mürşidimiz Bedir Karahan Efendi’nin sadece ihavanlarında değil,dünyadan hatta yerdeki karıncadan bile haberi olurdu.Çünkü o zamanın KUTB-I CAHANI idi. Bedir Karahn Efendi çok konuşmazdı.Konuştuğu zaman da çok net konuşurdu.Önemli konuları üç defa tekarlardı.Dini konularda gereksiz çekişmelere kızardı.Bir defasında huzurunda bir konu tartışılıyordu.O sırada kendisi de sessizce Delail-i hayrat okuyordu.Birden doğrularak kitabı kapattı ve bakışlarını cemaate yönelterek; “Oğlum,bilmiyorsanız itiraz etmeyin.Bilmediğiniz konuda itiraz şeytandandır.”buyurdu.Hiddetlendiğinde göğsü ileri geri gider gelirdi.Tebessümü ise gönülleri feyiz saçardı.İstikamet üzere daim olmaya çok önem verirdi.”Müridin dinini istikrarlı yaşaması lazımdır.”derdi.Bir hal zuhur ettiğinde dinde aşırıya gitmeyi ve sonra da bu hali kaybedince de dinin emirlerini terk etmeyi sevmez,hatta kızardı.Evladım;”Gösteriş,gurur,benlik insanı helake götürür.Müridin asıl gayesi Allah’ın rızası olmalıdır.Müridin bu istikamette çalışması lazımdır.” derdi. Doğru,emin ve güvenilir bir insandı.Sözünde durur,ahdinden hiç dönmezdi.Haya sahibi ve engin gönüllü idi.Kendisine yapılan iltifatlara ehemmiyet vermez;”Sefil Bedir,Allah’a kul olsun yeter.”derdi. Kıymeti dünyadan göçünce anlaşıldı.Başkalarının noksan ve ayıplarıyla uğraşılmasını sevmezdi.Bu hususla alakalı olarak “dedikodu etmeyin,yalan söylemeyin,başkalarının aleyhine atmayın,devlet vemilleti sevin,namazı kılın ve dersinize devam edin.Sizin yerinize ben yanarım.”derdi.Özellikle Bedir Karahan Efendi’nin vatan, bayrak, devlet ve millet sevgisi sonsuzdu. Allah için yaratılmışların tümünü severdi.İlim ehliyle sohbetten hoşlanır ve onları bazı konularda; “O bildiğiniz öyle değil,onun hakikati söyle.”diye düzeltirdi. Sözü yerinde kullanır,gerektiğinde hiç esirgemezdi.”Yufka yüreklerle yalçın dağlar aşılmaz.”dediği hala hatırımdadır.Bedir Karahan Efendi,zkir olarak en çok TEHVİT çekerdi. Bizlere seherde ve sabah namazından sonra tevhit zikri yaptırırdı.Az konuşurdu.Sükut halinde sürekli zikrettiğini görürdük.

İlginizi Çekebilir  Mir'ati Dede Türbesi

Şeyh Bedir Karahan Efendi’nin İcazeti
Bedir Karahan Efendi, hayatta iken ihvanından hiç kimseye vekillik vermemiş, o zamanlar henüz küçük olan torunu MUHAMMED ARAP Efendi’nin ileride yerini dolduracağını çeşitli vesilerle ihvanına söylemiştir.Bedir Karahan Efendi, ihvanlarına daima Allah’ın emir ve yasaklarına uymaları, istikametten ayrılmamaları hususunda nasihatlerde bulunmuştur.Özellikle birlik ve beraberlik konusunda oldukça fazla nasihatleri vardır.İhvanlarının dergaha sadık olmalarını ve bu yoldan ayrılmamalarını istemiştir.Dergahtan ayrılmayıp istikamet üzere çalışan ihvanlarının başka kapıya gitmelerine gerek olmadığını söylemiştir.İhavanların derslerine ve hatim sohbetlerine devam etmelerine istemiş ve dünyadan göçtükten sonra himmetinin daha fazla olacağını söylemiştir. Vefatından önce kendisini ziyarete gelen ihvanlarına hitaben; “Evlatlar,bu son görüşmemiz,beni bu dünyada bir daha göremeyeceksiniz.İnşallah mahşerde beraber oluruz” temennisinde bulundak sonra; “Çok müride emek ettim,çok güzel ihvanlarım yetişti ama korkarım ki benden sonra kırk sahte şeyh çıkar.Bunlar sizi aldatmasın” buyurmuştur. Bu konuyla ilgili Efendi Hazretlerinin eşi Şerife Karahan’dan nakledilen bir hatıra ise şöyledir: Eşi Şerife Karahan,bir gün Bedir Karahan Efendi’ye; “Efendi,sen ahrete göçersen bu kadar mürit ne olacak?” diye sorduğunda, Bedir Karahan Efendi; “Hanım, biz ahrete göçünce himmetimiz daha güçlü olur.Kılıç kınında çıkınca daha iyi vazife yapar.Bizler beden kınından çıkınca daha iyi vazife yapar.Müritlerim vefatımdan sonra kapısına bağlı olduğu müddetçe himmetim onların üzerine olur.Lakin benliğe düşenlere himmetim olmaz” dedikten sonra kendisinden sonrası ile alakalı olarak da; “şu ikinci torunumdan ümidim var şu sarı oğlan inşallah ocağımızı yakar” buyurmuştur. Rivayete göre yine bir gün Bedir Karahan Efendi,Kırkgeçit’te ırmak kıyısında ihvanlarıyla sohbet ederken yanlarına gelen ve henüz üç dört yaşlarında olan ikinci torunu Muhammed Arap Efendi’yi kucağına alıp sevmiş ve sonra da ağlayarak ihvanına; “benden sonra bu çocuk inşallah benim yerime oturacaktır” buyurmuştur.aynı konuyla iligili olarak ihvan kardeşimiz bir hatırası şöyledir:“İhvan arkadaşlarla Efendi Hazretlerini ziyarete gelmiştik.Kucağına torunu Muhammed Arap Efendi’yi aldı,sevdi.İhvan arkadaşlar; “Efendim,oğul balı tatlı olurmuş.Ondan dolayı mı seviyorsunuz?” dediler.Efendi Hazretleri; “Doğru evladım,tatlı olur” buyurdu.Ardından ihvandan bazıları; “Efendim,bu sözü söylemeye dilimiz varmıyor ama sizden sonra yerinize kim bakacak?” dediler.Efendi hazretleri; “Benden sonra çok sahte şeyh çıkar.Ben hiç kimseye vekillik vermedim,veremem de.Çünkü onu ancak Allah verir. Şu kucağımdaki çocuktan çok ümidim var.İnşallah Muhammed Arap Efendi yirmi yaşlarına gelince yerime oturur.O zamana kadar da benim himmetimle yürürsünüz” buyurdular.

İlginizi Çekebilir  Seydi Şerif Türbesi

Şeyh Bedir Karahan Efendi’nin Vefatı
Bedir Karahan Efendi 1901 yılında teşrif ettikleri dünya hayatından 14 ağustos 1983’te ebedi hayata intikal etmiştir.Efendi Hazretleri hayatının son günlerinde ihvanına doğrultan,takvadan ve ihlastan ayrılmamaları hususunda sürekli nasihatte bulunarak onlara adeta yakında ahrete intikal edeceğini belirtmiştir. Hastalanmasına rağmen son zamanlarını hep kur’an okuyarak geçirmiştir.Vefat günü kuşluk namazını kıldıktan sonra selam vermiş.Hastalığı dolayısıyla yanına bulunan kızları; “Baba,artık yeter yoruldun” dediklerinde, “yok kızım,biraz daha okuyayım” diyerek Kur’an okumaya devam etmiştir.Kur’an okumayı bitirip, orada bulunanlara dönerek; “Evlatlarım bizden birisi vefat etti” buyurmuş.Sonra bir salavat-ı şerife getirip kendinden geçmiş.Bedir Karahan Efendi bu hal üzere son nefesini vererek HAKK’ın rahmetine kavuşmuştur.1983 yılı 17 Ağustos’ta öğle vakti vefat eden Efendi’nin cenazesi aynı gün ihvanlarının katılımıyla defnedilmiştir.Yaz mevsimi olmasına rağmen defin sırasında yağmurun yağması onu sevenlerin üzüntü ve ağlamasına gökyüzünün rahmetle iştirak olarak yorumlanmıştır. Bedir Karahan Hazretlerinin türbesi Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesi kabristanlığındadır. VASİYETİ Bedir Karahan Efendi,hayatta iken ihvanından hiç kimseye vekillik vermemeiş,o zamanlar henüz küçük olan torunu MUHAMMED ARAP Efendi’nin ileride yerini dolduracağını çeşitli vesilerle ihavanına söylemiştir.Bedir Karahan Efendi,ihavanlarına daima Allah’ın emir ve yasaklarına uymaları,istikametten ayrılmamaları hususunda nasihatlerde bulunmuştur.Özellikle birlik ve beraberlik konusunda oldukça fazla nasihatleri vardır.İhvanlarının dergaha sadık olmalarını ve bu yoldan ayrılmamalarını istemiştir.Dergahtan ayrılmayıp istikamet üzere çalışan ihvanlarının başka kapıya gitmelerine gerek olmadığını söylemiştir.İhavanların derslerine ve hatim sohbetlerine devam etmelerine istemiş ve dünyadan göçtükten sonra himmetinin daha fazla olacağını söylemiştir. Vefatından önce kendisini ziyarete gelen ihvanlarına hitaben; “Evlatlar,bu son görüşmemiz,beni bu dünyada bir daha göremeyeceksiniz.İnşallah mahşerde beraber oluruz” temennisinde bulundak sonra; “Çok müride emek ettim,çok güzel ihvanlarım yetişti ama korkarım ki benden sonra kırk sahte şeyh çıkar.Bunlar sizi aldatmasın” buyurmuştur. Bu konuyla ilgili Efendi Hazretlerinin eşi Şerife Karahan’dan nakledilen bir hatıra ise şöyledir: Eşi Şerife Karahan,bir gün Bedir Karahan Efendi’ye; “Efendi,sen ahrete göçersen bu kadar mürit ne olacak?” diye sorduğunda, Bedir Karahan Efendi; “Hanım, biz ahrete göçünce himmetimiz daha güçlü olur.Kılıç kınında çıkınca daha iyi vazife yapar.Bizler beden kınından çıkınca daha iyi vazife yapar.Müritlerim vefatımdan sonra kapısına bağlı olduğu müddetçe himmetim onların üzerine olur.Lakin benliğe düşenlere himmetim olmaz” dedikten sonra kendisinden sonrası ile alakalı olarak da; “şu ikinci torunumdan ümidim var şu sarı oğlan inşallah ocağımızı yakar” buyurmuştur. Rivayete göre yine bir gün Bedir Karahan Efendi,Kırkgeçit’te ırmak kıyısında ihvanlarıyla sohbet ederken yanlarına gelen ve henüz üç dört yaşlarında olan ikinci torunu Muhammed Arap Efendi’yi kucağına alıp sevmiş ve sonra da ağlayarak ihvanına; “benden sonra bu çocuk inşallah benim yerime oturacaktır” buyurmuştur.aynı konuyla iligili olarak ihvan kardeşimiz bir hatırası şöyledir: “İhvan arkadaşlarla Efendi Hazretlerini ziyarete gelmiştik.Kucağına torunu Muhammed Arap Efendi’yi aldı,sevdi.İhvan arkadaşlar; “Efendim,oğul balı tatlı olurmuş.Ondan dolayı mı seviyorsunuz?” dediler.Efendi Hazretleri; “Doğru evladım,tatlı olur” buyurdu.Ardından ihvandan bazıları; “Efendim,bu sözü söylemeye dilimiz varmıyor ama sizden sonra yerinize kim bakacak?” dediler.Efendi hazretleri; “Benden sonra çok sahte şeyh çıkar.Ben hiç kimseye vekillik vermedim,veremem de.Çünkü onu ancak Allah verir. Şu kucağımdaki çocuktan çok ümidim var.İnşallah Muhammed Arap Efendi yirmi yaşlarına gelince yerime oturur.O zamana kadar da benim himmetimle yürürsünüz” buyurdular. O zamandan bu zamana Efendi Hazretlerinin sözünün yerine gelmesine bekledik.

İlginizi Çekebilir  Şeyh Musluhiddin Efendi

Şeyh Bedirhan Efendi (k.s.) Silsile-i Şerifi
1. Hz. Seyyid-i Kâinât Muhammed-i Mustafa (sas.)
2. Hz. Ebû Bekir (ra.)
3. Hz. Selmân-ı Fârisî (ra.)
4. Hz. Kasım İbni Muhammed (ks.)
5. Hz. Câfer-i Sâdık (ks.)
6. Hz. Bâyezid-i Bistâmî (ks.)
7. Hz. Ebu’l-Hasen-i Harakânî (ks.)
8. Hz. Ebû Ali-i Fâremedî (ks.)
9. Hz. Yusuf-ı Hemedânî (ks.)
10. Hz. Abdülhâlık-ı Gücdüvânî (ks.)
11. Hz. Ârif-i Rivgerî (ks.)
12. Hz. Mahmud İncir-i Fağnevî (ks.)
13. Hz. Ali-i Râmitenî (ks.)
14. Hz. Muhammed Baba-ı Semmâsî (ks.)
15. Hz. Emir Külâl (ks.)
16. Hz. Şâh-ı Nakşibend Muhammed Bahâüddîn (ks.)
17. Hz. Alâeddîn-i Attar (ks.)
18. Hz. Yakub-ı Çerhî (ks.)
19. Hz. Ubeydullâh-ı Ahrâr (ks.)
20. Hz. Muhammed Zâhid (ks.)
21. Hz. Muhammed Derviş (ks.)
22. Hz. Hâcegi-i Emkenegî (ks.)
23. Hz. Muhammed Bâkî (ks.)
24. Hz. İmam Rabbânî Ahmed Fâruk es-Serhendî (ks.)
25. Hz. Muhammed Ma’sûm (ks.)
26. Hz. Şeyh Seyfüddin (ks.)
27. Hz. Seyyid Nur Muhammed-i Bedvânî (ks.)
28. Hz. Şemsüddin Cân-ı Cânân-ı Mazhar (ks.)
29. Hz. Şeyh Abdullâh-ı Dehlevî (ks.)
30. Hz. Mevlânâ Ziyâüddin Hâlid-i Bağdâdî (ks.)
31. Hz. Ömer Ziyâüddîn-i Dağistânî (ks.)
32. Hz. Muhammed-i Necimeddin (ks.)
33. Hz. Şeyh Bedir Karahan (ks.)
34. Şeyh Muhammed Arap Karahan (ks.)