Şeyh Bedreddin Simavi

tarafından
125
Şeyh Bedreddin Simavi

Ankara –

Şeyh Bedreddin Simavi, Edirne yakınlarında, bugünkü Yunanistan topraklarında bulunan Simavna kasabasında dünyaya gelmiştir. Doğum tarihi olarak 740/ 1339 ile 770/ 1368 arasında değişen tarihler gösterilmektedir. Babası Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykavus’un torunu olduğu söylenen Abdülaziz’in oğlu İsrail, annesi ise Rum asıllı bir hristiyan iken müslüman olan Melek Hatun’dur. Babasının mesleği nedeniyle “Simavna Kadısıoğlu” diye tanınmıştır. Edirne’nin Osmanlılar tarafından alınmasından sonra ailesi ile birlikte buraya yerleşmiştir.

Şeyh Bedreddin, ilk eğitimine babasının yanında başlamış, daha sonralan Şahidi adlı bir hocadan ders almış, Mevlana Yusuf’tan sarf ve nahiv okumuştur. “Koca Efendi” diye meşhur Bursa Kadısı Şeyh Mahmud ile oğlu Musa Çelebi’nin Sultan I. Bayezid’in refakatinde Edirne’ye gelmeleri üzerine, ileride astronomi ve matematik alanlarında büyük şöhret kazanacak olan Musa Çelebi ile birlikte Koca Efendi’den ders almaya başlamış ve bu arada Mevlana Yusuf’un yanında fıkıh öğrenimine de devam etmiştir. Altı ay sonra Musa Çelebi ve amcası Abdülmümin’in oğlu Müeyyed ile birlikte bir yıl süre ile Bursa Kaplıcaları Medresesi’nde yine Koca Efendi’nin derslerini takip etmiş ve bu üç öğrenci Bursa’dan Konya’ya giderek orada Mevlana Feyzullah’tan mantık ve astronomi dersleri almışlardır.

Bir sene sonra Musa Çelebi Semerkand’a giderek Uluğ Bey’in astronomi hocası olurken Bedreddin Simavi ve Müeyyed 783 / 1381’de Şam’a gitmiş, ancak veba salgını nedeniyle Kudüs’e dönerek Mescid-i Aksa’da İbnü’l-Hacer Askalani’den hadis okumuşlardır. Sonraları Türk Beyi Ali Keşmiri’nin himayesinde Kahire’ye gitmişler ve onun verdiği yemekte yapılan ilmi sohbet sırasında orada bulunan Şah Mantıki, Bedreddin Simavi‘yi çok beğenmiş, bunun üzerine Bedreddin Simavi kendisinin en gözde öğrencisi olmuştur. 785/ 1383’te Hac için Mekke’ye gider. Şah, Bedreddin Simavi‘yi de yanında götürmüştür.

İlginizi Çekebilir  Gül Çiçek Hatun Türbesi

Mısır sultanı Berkuk, Bedreddin’in başarısını öğrenmiş, bunun üzerine oğluna ders vermesi için kendisini saraya davet etmiştir. Bedreddin, üç yıl bu görevde kalmıştır. Sultan Berkuk, hocası olan Ahlatlı Şeyh Seyyid Hüseyin ile Bedreddin Simavi’nin tartışmalardaki başarılarından memnun kalmış ve Bedreddin’i cariyelerinden Cazibe ile, Ahlatlı Hüseyin’i de onun kardeşi Meryem ile evlendirmiştir. Bu evlilik onun ilmi ve fikri hayatında bir dönüm noktası olmuş, baldızı Meryem’le yaptığı tasavvufi sohbetler üzerine tasavvufun aleyhinde iken tavrını değiştirerek Şeyh Hüseyin Ahlati‘ye intisab etmiştir. Bir süre sonra hastalanan Bedreddin Simavi doğuya bir geziye çıkmıştır.

805-806/ 1402-1403 yıllarında Tebriz’e giderek Timur’un otağında İranlı alimlerle yaptığı tartışmalarda Timur’un ilgisini çeken Şeyh Bedreddin, daha sonra Kahire’ye geçmiş, şeyhinin gözetimi altında çilesini tamamlamış ve onun vefatı üzerine şeyhlik makamına geçmiştir. Diğer şeyhlerle arası açılınca Edirne’ye dönmeye karar vermiş, Filistin, Şam ve Halep üzerinden Konya’ya gelmiştir. Daha sonra Tire’ye geçmiş, isyan hareketlerinin ileri gelenlerinden Börklüce Mustafa ile tanışmıştır.

Şeyh Bedreddin, bu arada Sakız adasının Hıristiyan yöneticisinden gelen bir davet üzerine adaya gitmiş, rivayete göre onun Müslümanlığı benimseyerek müridleri arasına kalmasını sağlamıştır. Bir süre sonra İzmir üzerinden Kütahya’ya geçerek burada bir başka isyan hareketinin elebaşısı olan Torlak Kemal ile tanışmış, akabinde Bursa ve Gelibolu üzerinden Edirne’ye vararak ana-babasına kavuşmuştur. Kaynaklar, onun Bursa’dan Edirne’ye yola çıkıp, Gelibolu ve Seyyid Kavağı’ndan geçip Koğar Dağı’na geldiğinde, kendisini hısım ve akrabalarının karşıladığını, o gece Malkara’da kaldığını ve burada birçok kimsenin kendisine biat ettiğini, oradan Edime’ye gelip ata ve anasını sağ bulduğunu, anası ile birlikte birçok kadının yine kendisinden inabet aldığını ve şeyhin o sene Edime’de kaldığını belirtmektedir.

İlginizi Çekebilir  Harputlu Hace İshak Efendi

Şehzadeler mücadelesi sırasında Yıldırım Bayezid’in oğullarından Musa Çelebi’nin kardeşi Süleyman Çelebi ile yaptığı savaş sonunda Edirne’yi ele geçirmesi üzerine Şeyh Bedreddin kazaskerliğe tayin edilmiş ve aktif olarak siyasi hayata atılmıştır. Musa Çelebi’nin kardeşi Mehmed Çelebi karşısında yenik düşmesiyle 816 / 1413’te Şeyh Bedreddin ailesi ile birlikte İznik’e sürgün edilmiştir. Kendisine bin akçe maaş bağlanmış, fakat bu durumu kabulenmeyerek siyasi teşkilatlanmayı sağlamak üzere harekete geçmiştir. Börklüce Mustafayı Aydın ve civarında propaganda faaliyetleri için görevlendirmiş ve Börklüce, Aydın ve Karaburun’da binlerce taraftar toplamıştır. Ancak onun bu faaliyetleri nedeniyle kendisinin sorumlu tutulacağından kaygılanan ve bu gelişmelerin isyan hareketi başlatma imkanı hazırladığını düşünen Şeyh, göz hapsinde olmasına rağmen muhtemelen 819/1416’da İznik’ten kaçmayı başarmış, Kastamonu’ya giderek İsfendiyar Bey’e sığınmıştır. Tatar iline ulaşmak niyetinde iken bu amacına ulaşamamış, bunun üzerine Sinop Limanı’ndan bir gemiye binerek Rumeli’ye geçmiştir. Önce Zağra, oradan da Silistre, Dobruca ve Deliorman’a gitmiş ve buraya yerleşmiştir. Burada taraftarları oldukça hızlı bir şekilde artmıştır.

İlginizi Çekebilir  Hz. Hafir (r.a.)

Bu üç isyancının başarılarından endişelenen Sultan Mehmed, Şeyh’in üzerine büyük bir kuvvet göndermiştir. Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal bozguna uğratılmış, şeyhin adamları dağıtılarak, Şeyh esir alınmıştır. Sultan’ın emriyle bir heyet kurularak Şeyh yargılanmıştır. Bu heyet Şeyh’in, malı ve ailesi korunmak şartıyla idamına karar vermiştir. Heyet üyelerinden Mevlana Haydar Acemi tarafından açıklanan bu kararın isabetli olduğunu bizzat şeyhin de kabul ettiği nakledilmektedir. Bu fetva üzerine Şeyh Bedreddin 823/ 1420’de Serez’de idam edilmiş ve burada defnedilmiştir.

1924’te Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan nüfus mübadelesi uyarınca Türkiye’ye gelen göçmenlerin İstanbul’a getirdikleri şeyhin kemikleri muhtelif yerlerde saklandıktan sonra, 1961’de Sultan Mahmud’un Divan yolu’ndaki türbesi haziresine defnedilmiştir.

Tasavvuf ve fıkıh ilimlerinde kendini gösteren, hatta fıkıhta müctehid derecesinde bir alim olduğu belirtilen ancak asıl ününü siyasi faaliyetleri yanında tasavvufi ve felsefi düşünceleriyle yapan Şeyh Bedreddin Simavi‘nin, Letaifü’l-İşarat, Cami’u’l-Fusüleyn ve Varidat adlı meşhur eserlerinin yanı sıra tasavvufa dair Meserretü’l-Kulüb ve Matla’ Hususu’l­ Kelim fi Ma’ani Fusüsu’l-Hikem, sarf ve nah ve dair ‘Uküdü’l-Cevahir ile Çerağu’l-Fütüh ve tefsirle ilgili Nüru’l-Kulüb adlı eserlerinin olduğu kaydedilmektedir.

Kaynak ; Osmanlının İkinci Başkenti Edirne’de Tasavvuf Kültürü , Dr. Selami Şimşek , Buhara Yayınları