manisa -demirci
ahmet ziyaeddin Gümüşhanevi’hz nin halifesi
Kuloğlu Medresesi müderrislerinden ve Kuloğlu Nakşibendi tarikatı tekkesi şeyhlerinden Hacı Mehmet Emin Efendi (1868-1934), Hafız Mehmet Efendi Hoca’nın büyük oğludur. Medreseyi, tekkeyi vaaz hocalığını senelerce idare eder. Devrinde kendisi için ‘Ayaklı Kütüphane’ denmektedir. Her sınıftan halk ve memleket idaresinde söz sahibi olan memurlardan hürmet görür. Sözü, sohbeti dinlenir, güleryüzlü, nüktedan bir zattır. Anlatılır ki, çarşı ve pazara, kasaba alışverişe çıkmaz, bir adamını gönderir, ihtiyaçlarını aldırır. Adama kime aldığını söylememesini de sıkı sıkı tenbih eder. Çünkü, hatırını sayan esnafın kendisine malın en iyi yerinden fazla fazla ve çok az bir fiyatla vermesinden korkar, kul hakkı üzerine geçmesin diye büyük dikkat etmektedir. Hacı Mehmet Emin Efendi’nin Zehra ve Naciye isimlerinde iki kızı ve Mehmet isminde bir oğlu olur.
Hakkında anlatılan menkıbelerden biri şöyledir. Şeyh Hacı Mehmet Emin Efendi bir gece Kuloğlu Camisi’nin batısındaki evinin çardağında yaz gecelerinden birinde zikirle meşgulken büyük kapıdan avluya bir hırsız girer. Ahıra girerek şeyhin kıymetli atını çıkarıp götürmek ister, fakat bir türlü kapıyı bulamaz. Geri dönerek hayvanı bırakır, kapıyı bulur. Tekrar hayvanla çıkmak istediğinde kapıyı yine göremez ve bu hal üç defa tekrar eder. Durumu çardaktan takip eden şeyh efendi hırsıza seslenerek, “oğlum yeter. Daha anlayamadın mı..gel artık Hak yoluna gir.”, der. Ve hırsız ettiğine pişman olup utanarak şeyhin ayaklarına kapanır, af diler, tarikat dairesine girer.
Bir diğer menkıbe de, onun kendi şeyhiyle ilgilidir. Şeyh Hacı Mehmet Emin Efendi, daha İstanbul’da Şeyh Ziyaeddin Gümüşhaneli’nin (1813-1893) dervişi iken bir gün şeyhle beraber camiye giderler. İçeri girmeden önce, şeyh Ziyaeddin Efendi cebinden bir gümüş mecidiye çıkarıp, “Mehmet Emin şunu al”, der. Hacı Emin Efendi parayı alıp cebine koyar, fakat namazda düşüncelere dalarak, “Acaba şeyhimin bana bunu vermekteki maksadı nedir? Bana bir şey mi aldıracaktı”, diye düşünürken namaz biter. Şeyhi ile beraber camiden çıkarlarken şeyh, “Mehmet Emin şu mecidi ver. Daha olmamışsın. Bir mecid namazda seni bu kadar meşgul etmemeliydi”, der. Daha bunun gibi nice ağır imtihanlardan geçtikten sonra, Hacı Mehmed Emin Efendi bu zattan icazet alarak Demirci’nin irşadı ile vazifelendirilmiş ve ölümüne kadar bu vazifeyi yürütmüş ve halkın sonsuz hürmet ve sevgisini kazanmıştır.
Hakkında anlatılan bir diğer menkıbe de şöyledir. Simav’ın Yağıllar köyü öteden beri zahir ve batın ilimleri merkezidir. Bir gece Yağıllar Medresesi’nde mana ilminden bir mesele gecenin geç vakitlerine kadar tartışılır. Hocalar işin içinden çıkamayarak dağılıp evlerine yatmaya giderler. Mecliste bulunanlardan Hacı Kara Ahmet oğlu gece uyumaz, atına atlayarak süratle Demirci’ye gelir. Şeyh Hacı Mehmet Emin Efendi’den meselenin cevabını aldıktan sonra tekrar atına atlayarak Yağıllar’a döner. Sabah namazından sonra gece halledilemeyen mevzu tekrar ortaya atılınca, Kara Ahmet oğlu doğru cevabı verir. Hocalar, bu cevap senin olamaz, diyerek itiraz ederler. “Bunu ancak bu havalide Şeyh Hacı Mehmet Emin Efendi verebilir”, derler. O da olayı anlatır. Hocalar bu zatın ilim uğrundaki fedakarlığından dolayı tebrik ederler. Çok zengin olan Hacı Kara Ahmet oğlu sarı samur kürkünü Hacı Mehmet Emin Efendi’ye hediye etmiş olup şeyh bunu vefatına kadar giymiştir.
Kaynaklar ; Manisa Evliyaları , Abdulhalim Durma