Şeyh Hafız Ebu Said Sahib (k.s.)

tarafından
854
Şeyh Hafız Ebu Said Sahib (k.s.)

Hindistan – Delhi – Abdullah dehlevi hz’nin yanında

Şeyh Ebü Said Sahib (k.s.) Hazretleri 2 Zilkade 1196 (M.1782) senesinde Hindistan’ın Rampur şehrine bağlı Mustafaabad beldesinde doğdu. Nesebi İmam-ı Rabbanî Hazretlerine ulaşır. Babasının ismi şeyh Safiyyü’l-kadr’dir.

İlim Tahsili
Salih bir zat olacağının alametleri daha küçük yaşta iken alnında parlıyordu. Zira hiç kimse onu diğer çocuklar gibi oynarken görmemişti. On bir yaşında iken Kur’an-ı Kerim ezberledi. Tecvid ilmini Kari Nesîm’den (rah.) öğrendi. Sesi gayet güzel, okuyuşu düzgün, tertil üzere okumaya riayet eder, dinleyenler mest olurdu.

Akli ve nakli ilimleri tahsîl etti ve çok büyük ilim sahibi oldu. Birçok kitabı Müftü Allame Şerefüddîn’den (rah.) okudu. Bazılarını da Şah Veliyullah Dehlevi Hazretlerinin oğlu Mevlana Rafiuddin Muhaddis’ten (rah.) okudu. Hadis senedini üstazı şeyh Abdullah Dehlevî Hazretlerinden, dayısı Mevlana Sirac Ahmed’den (rah.). Şah Veliyullah Dehlevî Hazretlerinin oğlu Şeyh Abdülaziz’den (rah.) öğrendi. On dokuz yaşında tahsilini tamamladı.

Abdullah Dehlevî Hazretlerine İntisabı ve Irşad Vazifesini Alması
Tarikat-ı Müceddidiyye-i Nakşibendiyye’yi, ilim tahsili esnasında babasından öğrendi. Babası 1236 (M. 1820) senesinde vefat edinceye kadar onun hizmetinde bulundu. Ondan istifade etti ve feyz aldı. Babasının vefatından sonra, onun emriyle Şeyh Şah Dergahı Hazretlerinin sohbetlerine katıldı.

Sonra Şemsüddin Habibullah (k.s.) Hazretlerinin halîfelerinin büyüklerinden Panipüt şehrinde bulunan Senaullah-i Panipütî’ye bir mektub yazdı. Senaullah Hazretleri, cevap olarak yazdığı mektupta Mevlana Şeyh Abdullah Dehlevî Hazretlerinin sohbetine gitmesini söylemesi üzerine onun sohbetine katıldı. Abdullah Dehlevî Hazretleri onu izzet ve ikram ile karşıladı ve irşad makamına oturmasını işaret etti. Ancak Ebü Said Hazretleri, ”ben bunun için değil istifade ve hizmet için geldim” deyince birçok iltifatta bulundu.

İlginizi Çekebilir  Açıkbaş Ömer Efendi

Birkaç ay sohbetine devam ettikten sonra Abdullah Dehlevî Hazretleri, Nakşibendiyye, Kadiriyye ve Çeştiyye tarikatlerinden icazet ve hilafet verdi; birçok müridini ona havale etti. Mürîdlerinin büyüklerinden olan Mevlana Halid-i Kürdî ve Seyyid İsmail Medenî gibi zatlar onun teveccühüne mazhar oldular.

Abdullah Dehlevî Hazretleri sık sık: ”Mürîdin iradesi, Ebü Saîd Hazretlerinin iradesi gibi olmalı. Zira o, irşad makamını bırakıp müridliği tercih etti.” buyururlardı. Ebü Saîd Hazretlerine karşı tazim ve medihte mübalağa ederdi; seferden dönse onu karşılardı. Bir defasında, Ebü Said Hazretleri bir seferden dönerken hasta olmasına rağmen kalkıp oturdu ve karşılamayı ihmal etmemek için ”Beni ona götürün” dedi. Dergahın dışında bulunan Mescidü’l-hakîm’e götürdüler ve Ebü Said Hazretlerine birçok iltifatta bulundu.

Ebü Said Hazretleri, Abdullah Dehlevî Hazretlerinin sohbetine devam etti. Abdullah Dehlevî Hazretlerinin hastalığı şiddetlenince, Ebü Saîd Hazretlerine birkaç mektub yazdı.

Bu mektuplardan birisi şöyledir: “Nesebi ve hasebi yüksek Hazret-i Şah Ebu Saîd Sahib! Esselamü aleyküm ve rahmetullah. Bu günlerde zayıflığım, nefes darlığım ve diğer rahatsızlıklarım arttı. Oturmak ve kalkmak çok zor olmaya başladı. Bir de bel ağrısı başlayınca namazlarımı ayakta kılamaz oldum. Oturmaya dahi takatim yok. Şeyh Rafîuddîn senin veya Mevlevî Beşaretullah’tan birinizin yanımda olmasını zaruri olduğunu söyledi. Şu günlerde sizin gelmeniz daha münasib olur. Süratle buraya gel. Çünkü Mevlevî Beşaretullah evimdekiler hasta olduğu için benden izin istedi. Ne zaman geleceği de belli değil….

Görüyorum ki bu makama oturmak bizden sonra size verildi. Daha önceki hastalığım sırasında görmüştüm ki sen bizim makamımızda oturuyorsun ve sana bu yolun kayyumluk vazifesi verildi. Bu teveccühlere kabiliyetli sizden başka kimse yoktur. Mektubumu alır almaz buraya hareket ediniz. Şeyh Ahmed Said’i orada kendi yerinize bırakınız. O da hüsn-i hatimemiz ve Rabbimin huzuruna kavuşmamız için dua etsin ve salevatla, istiğfarla, kelime-i tayyibeyi tekrarla meşgul olsun, Kur-‘an-ı Kerîm hatmi ve bu yolun büyüklerinin tarif ettiği hatimleri yapsın; Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sünnet-i seniyyelerine sımsıkı sarılsın”

İlginizi Çekebilir  Çeki Baba Türbesi

Ebu Said Hazretleri bu mektuplar üzerine yerine oğlu Ahmed Said Hazretlerini bıraktı ve Leknev’den Delhi’ye, Üstazının emrine uyarak huzuruna geldi.

Vefatından sonra irşad makamına oturdu. Dünyanın her bir tarafından talebeler geldi; feyz-i ilahiyi, mürîdlerin kalbine akıtan bir vasıta oldu. Babaları ve dedeleri gibi Şerîat-i Mustafaviyyenin yücelmesi, Tarîkat-ı Nakşibendiyye-i Ahmediyyenin yayılması için büyük gayret gösterdi.

Bu yolun lazımı olan fakirlik ve yoksulluğun acılarını tattı. Tevazu, inkisar, vakar, sabır gibi ahlak-ı hamide ile mevsuf idi. Yaklaşık dokuz sene irşad makamında bulundu.

Haremeyn-i Şerîfeyn’i Ziyareti
Yerine oğlu Şeyh Ahmed Said Hazretlerini oturtup 1249 (M.1834) senesinde hac vazifesini ifa için Haremeyn-i Şerifeyn’e gitti. Bütün belde halkı Ebü Said Hazretlerinin gelişini nimet ve ganimet bildiler. Hicaz topraklarına ulaştığında, Şeyh Abdullah Dehlevi Hazretlerinin halîfesi ve o zaman Şeyhu’l-Haremeyn makamında bulunan Şeyh Muhammed Can el-Bacuri Hazretleri karşıladı. Mekke-i Mükerreme’ye girdiğinde kadı, müfti, ulema ve ümeradan ileri gelenler, hürmet ve tazim ile karşıladılar. Mekke-i Mükerreme’de üç ay kadar kaldı. Muharrem ayında, ishal ve humma gibi hastalıklar arız oldu. Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) ziyaret etmek için Medine-i Münevvere’ye gitti. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından manen çeşitli iltifat ve alakaya mazhar oldu. Buranın ileri gelenlerinin birçoğu, intisab etti ve kendilerinden istifade ettiler.

İlginizi Çekebilir  Veli Dede - Edirne

Eserleri
Talebelerinin arzusu üzerine tarikatı anlatan Hidayetü’t-talibîn isimli latif bir risale hazırladı. Üstazına arz edince üstazı son derece beğendi ve risalenin sonuna risaleyi medheden birkaç satır yazdı ve duada bulundu. Bu risale müridler için bir rehber oldu. Mekke-i Mükerreme’de Farsçadan Arabçaya tercüme de edildi. Ayrıca Veliyyüddinzade Mehmed Hıfzi Efendi tarafından da Türkçeye tercüme edilmiş, 1882 yılında basılmıştır.

Vefatı ve Kabr-i Şerîfleri
Birçok fütühat ve füyüzat ile Medine-i Münevvere’den vatanına dönmek için yola çıktı. Leknev şehrine varınca hastalığı şiddetlendi. 1250 (M. 1835) senesi, Ramazan Bayramı günü sekerat-ı mevt hali zuhur etti. Sefer müddetince yanında bulunan ortanca oğlu Şeyh Abdülgani’ye sünnete tabi olmasını, ehl-i dünyadan da uzak durmasını vasiyet etti. “Eğer ehl-i dünyanın kapısına sen gidersen zelil olursun.” buyurdular.

Sonra hangi namaz vakti? diye sordu. Mevlevi Habibullah, mübah bir vakitteyiz, namaz kılabilirsiniz,dedi. Ebu Said hazretleri o gecenin tamamını namazda geçirdi. Öğleden sonra Yasin suresini okunmasını istedi. Yasin suresini 3 defa dinledi. ” tamam çok az kaldı” buyurdular. Kelime-i sehadet okuyordu. 1250 (M. 1835) senesi, Ramazan Bayramı günü öğle ile ikindi arasında ruhunu teslim ettiler. Mevlevî Habibullah ve kafilede bulunan diğer kimseler gasil işiyle meşgul oldular. Yıkanıp kefenlendi ve Kadı Halilurrahman namazını kıldırdı. Sonra tabutunu kırk gün süren bir yolculukla Delhi’ye götürdüler. Delhi’de naşını tabuttan çıkarıp kabre koyduklarında daha yeni yıkanmış gibi hiçbir değişme olmamıştı. Naşının altına konulan pamuklar da gayet güzel kokuyordu.

Kabr-i şerifleri Delhi’de, üstazı Şeyh Abdullah Dehlevi hazretlerinin yanındadır.