Şırnak – Cizre – Basret ( İnceler) köyünde (1992 yılında köy boşaltılmıştır)
Şeyh Halid-i Cezeri hazretleri , Cizre ilçesinde doğmuştur. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Cizre’nin köklü ailelerinden biri olan Hacı Zuraf ailesinden olan Şeyh Halid-i Cezeri, Hacı Zuraf’ın amcasıdır. Bugun Cizre’de Ozkan, Oktaykaan ve Emek soyadını taşıyanlar bu ailenin mensuplarıdır.
Şeyh Halid-i Cezeri, ilim tahsiline memleketi olan Cizre’de başladı. O dönemlerde Botan bölgesinin en meşhur medresesi olan Cizre’deki Kırmızı Medrese’de birçok büyük alimden ders aldı.
Mevlana Halid-i Bağdadi, Irak’tan Şam’a geçerken, tarih boyunca bir ilim ve irfan merkezi olan Cizre’ye uğrayarak Nakşbendi tarikatını anlatmak ve halkı irşad etmek ister. Cizre’de halkın büyük teveccühü ile karşılanır. Kendisini misafir ve ziyaret eden ilim ehli arasından “Molla Halid” olarak tanınan Halid-i Cezeri’nin ilmini ve halini beğenir ve onu Şam’a davet eder. Bunun uzerine Halid-i Cezeri, Mevlana Halid-i Bağdadi ile birlikte Şam’a gider ve orada seyr u suluka girer. Bu sürenin ne kadar olduğu konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Halid-i Cezeri, şeyhinin yanında büyük bir mahviyet ve tevazu ile hizmete devam etmiş, onun teveccühüne nail olmuş ve eğitimini tamamladıktan sonra kendisine tasavvufi icazet verilerek Cizre, Mardin, Diyarbakır ile Botan bolgesinde bulunan dağlardaki köylerin irşadı ile görevlendirilmiştir.
Mevlana Halid-i Bağdadi’nin önde gelen halifelerinden biri olan Şeyh Halid-i Cezeri, şeyhi tarafından özellikle Cizre halkının irşadı icin görevlendirilmiş ve bu vazife tamamlanmadan şehri terk etmemesi istenmiştir. Bu emir uzerine, ilk yıllarda onun faaliyetlerine karşı çıkanlar olmuşsa da o bir yandan muderrislik vazifesi, bir yandan da yoğun bir irşad hizmeti yürütmüştür. Bu vazifenin Cizre’de ne kadar sure ile devam ettiği tam olarak bilinmemekle birlikte kaynaklarda geçen ve halen Cizre’de ilimle uğraşan hemen herkesin sözlü olarak naklettiği bir olay, Halid-i Cezeri tarafından Cizre’deki irşad hizmetlerinin tamamlandığına bir işaret olarak kabul edilir.
Buna göre, şehri çevreleyen Dicle nehrinin iki yakası arasında bir köprü bulunmadığından gecişler ve her turlu taşımacılık “Kelek” adı verilen tahta sallarla gerçekleştirilmektedir. Bir zaman bu tahta sallardan biri üzerinde yolcularca unutulan bir çanta uzun süre orada kalır. Nihayet, çantanın sahibi olmadığına inanılan bir kişi tarafından alınması üzerine şehir halkı bu olaya büyük tepki göstererek çantayı alan kişiyi şehirden cıkarırlar. İşte bu olay üzerine Şeyh Halid-i Cezeri, şeyhi Halid-i Bağdadi tarafından verilen Cizre’nin irşadı vazifesinin tamamladığına kanaat getirir ve kuzeyde bir yere yerleşme arzusu duyar. Bunun üzerine Gabar Dağı’nın batısında bulunan Demirboğaz (Kerhver) köyüne yerleşir. Ancak bir süre sonra Kerhver köyünün doğusunda ve Gabar Dağının zirvesine daha yakın Basret köyüne geçer.
Basret Köyü, içinden geçen bir çay ile batıda Hacıaliye, doğuda ise Derşev aşiretlerinin sınırlarının ortasındadır. O tarihte sıklaşan ve şiddetlenen iki aşiret arasındaki sınır tartışmaları nedeniyle, her iki aşiretin ileri gelenleri bir araya gelerek Kerhver köyünde ikamet eden Şeyh Halid-i Cezeri’yi hakem tayin ederler. Ancak yapılan anlaşmaya sadakat konusunda sorunlar devam edince, iki aşiretin arasındaki bu köyün kullanımını Şeyh Halid-i Cezeri’ye vermek ve onun ilim ve irfanından istifade etmek konusunda anlaşırlar. Şeyh Halid-i Cezeri, kendisine yapılan bu teklifi kabul ederek Eski Basret olarak bilinen yerleşim alanında büyük bir mescid ve buna bağlı bir medrese ve bir dergah kurarak tedris ve irşad hizmetlerine başlar.
Şeyh Halid-i Cezeri’nin tedris ve irşad hizmetleri arttıkca Hacıaliye ve özellikle Basret köyünün doğusunda ve Gabar Dağı’nın zirvesinde bulunan Derşev Köyü ve Derşev aşireti mensuplarından cok sayıda kişi ona intisap ederler. Medrese ve dergahta eğitim alan Derşevi ailesine mensup Şeyh Muhammed Nuri ed-Derşevi ve Şeyh Abdulhakim ed-Derşevi gibi birçok alim ve arif yetişir. Basret Dergahı kısa sürede bölgede adından çok zikredilen bir irfan merkezi haline gelir. Bölgenin tanınmış alimlerinden biri olan Molla Halil-i Siirdi, Şeyh Halid-i Cezeri’yi Basret köyünde sık sık ziyaret eder, onun sohbetlerine katılır ve ondan hilafet alır.
Doğu ve Guneydoğuda irşad hizmeti yürüten hemen bütün tarikat şeyhlerinin ortak yönlerinden bir tanesi, her yıl ortalama üç ay kadar kendi çevrelerinde ve halifelerinin bulundukları bölgelerde belli sayıdaki talebesiyle birlikte irşada çıkmalarıdır. Şeyh Halid-i Cezeri de bu çercevede irşad faaliyetleri yürütmüştür. Bircok tanınmış alim Şeyh Halid-i Cezeri’nin yanında medrese okumuş ve tasavvufi eğitimden gecerek ondan icazet almıştır. Bu alimlerden , Basret dergahında postnişin olan Şeyh Salih-i Sıpki , Mardin ve çevresinin irşadı için görevlendirdiği Şeyh Hamid-i Mardini ve Gavs-ı Hizani olarak bilinen Sıbgatullah Arvasi hazretleri en önemlileridir.
Şeyh Halid-i Cezeri, kurduğu medrese ve dergah ile tedris ve irşad merkezi haline getirdiği Basret köyünde 1839 tarihinde vefat etmiştir. Kabrinin üzerine Mardinli ustalar tarafından kubbeli bir türbe yapılmıştır. Vefatından sonra türbesi bölge halkının en onemli ziyaret mekanlarından biri haline gelmiştir.
Halid-i Cezeri’nin erkek cocuğu olmamış, üç kızını üç halifesi veya ailesinden birileri ile evlendirmiştir. Kendisinden sonra Basret Dergahı’nın postnişini olan Şeyh Salih-i Sıpki ile Mardin bolgesindeki halifesi Şeyh Hamid-i Mardini’nin oğlu damadı olmuştur.