Ankara – beypazarı – ayvaşık mahallesi
Beypazarı ilçe merkezinin Ayvaşık Mahallesi’nde türbesi bulunan “İvaz Dede”, kaynaklarda “Şeyh İvaz Dede” ve “İvaz Baba” adıyla zikredilmekte, halk arasında da ”Ayvaşık Dede” olarak anılmaktadır. Ünlü seyyahımız Evliya Çelebi, Haziran 1648 tarihinde Beypazarı’na gelir ve ziyaret yerleri hakkında bilgi verirken, şehrin içinde “Şeyh İvaz Dede”nin türbesinden bahseder.
1290/1873-74 tarihli Ankara Vilayet Salnamesi’nin 106. sahifesin de “Beypazarı kasabasında olan Karacaahmed Sultan makamı ve Birgivi şarihi merhum Mehmed Efendi ve İvaz Baba ve Gerinik Baba ve Üçkızlar merkadleri ziyaretgah-ı havass u avam ve civar kasaba ve kurada Kara Davud-i Veli ve Necmeddin-i Kübra ve İvaz Baba ve Yediler namıyla meşhur zevat-ı kiram türbeleri mecma-i züvvar-ı benam u enamdır” ifadesi yer alır. 1325/1907-08 tarihli Ankara Vilayet Salnamesi’nin 147. sahifesinde de “Merakıd-ı mübareke: Beypazarı kasabasında Karaca Ahmed Sultan Hazretlerinin makamı ve Birgivi merhum Mehmed Efendi ve İvaz Baba ve Üç Kızlar merakıdları ziyaretgah-ı havas ve avam ve civar kasaba ve kurada Kara Davud ve Necmeddin Kübra ve Yediler namıyla meşhur zevat-ı kiramın türbeleri ziyaretgah-ı enamdır…” ifadesinden İvaz Baba ziyaretgahının herkes tarafından ziyaret edildiği kayıtlıdır.
Prof. Dr. Hikmet Tanyu, 1958 yılında yaptığı ziyaretinde İvaz Dede mezarı hakkında şu bilgileri verir:
Beypazarı’na hakim ve etrafı üç yandan gören bir yerde bulunan halkın deyişiyle Ayvaşık Dede, aslında İvaz Baba’dır. 80 metre kadar önünden yol geçiyor. Yatırın bulunduğu yerde ve biraz aşağısında çok yaşlı ağaçlar var. Ankara yolu buraya 500 metre kadar yakındadır. Ayvaşık Dede (İvaz Baba)’nın mezarı yıktırılmış. Hemen yanında kuyu ve çeşme benzeri, kenarı taşlarla örtülü bir yer var. Buradan hafifce su sızıyor. Evvelce Ayvaşık Dede (İvaz Baba)nın mezarının muntazam olduğu anlaşılıyor. Ziyaretgah etrafında patikalar, yollar hasıl olmuş. Bu açılan yollar bile bu ziyaretgahın çevrede ne derece geleni ve önemi olduğunu gösteriyor. Buraya her murat için gelindiği gibi, bilhassa sinir, akıl hastalıklarına karşı, şifa istenilmek üzere ziyaret ediliyor. Gelenler aynı zamanda bez de bağlıyorlar. Çevresindeki çalılara binlerce bez, çabut asılı, bağlı olarak durmaktadır.
Türbeyi evvelce bir jandarma komutanı yıktırmış. Yıktırılan taşların üzerinde mum akıntıları bol bol görülüyor. Eski ilgi azalsa bile gene devam ediyor. Halbuki apaçık bir yerde bulunan ziyaretçilerin kolayca görünebileceği bu yer yasağa rağmen rağbeti kaybetmiyor. Yalnız bu defa hastaları olanlar yıkıntıyı, harabeyi ziyaret ediyorlar. Jandarma komutanı, kaymakamın emriyle türbeyi yıkınca, artık bu ilginin tamamen kesileceğini sanıyormuş. Halkın ziyaret edişine hayret etmiş. Harabe kalıntısı, hatta bütün o mahal gene saygıya layık olarak görülüyor. Araştırmamız sırasında birisi: “Türbeleri yıktılar, deli çoğaldı. O bizim için manevi bir destekti, bu destek yıkılmak istendi” diyor. Halk tarafından burasını ve benzerlerini yıktıran kaymakama: “Deli kaymakam bu türbeleri 1939- 1940 yılında yıktırdı” denilmiştir. Yaptığımız incelemede bu kaymakamın ve jandarma komutanının başına gelen birtakım vakaları bu türbe, ziyaretgah tahribinden ileri geldiği söyleniliyor. Önceleri bu tepede (ivaz Baba)nın bulunduğu yerin üstünde yağmur duasına çıkılırmış. İvaz Baba’nın sağında ki su haznesinin üzeri kapalı iken orasını da kaymakam yıktırmış. Bu üzeri kapalı ve muntazam bir şekilde yapılmış, tarihi bir değeri olması kuvvetle muhtemel yeri yıktırırken kaymakam, büyük bir korku geçirerek yıkma işini orada yarım bıraktırıyor. Gerçekten yaptığımız incelemede yıkma işinin yarım kaldığını göstermiştir. Su haznesi, üstü kapalı muntazam bir çeşme veya bir ayazma şekline benziyor. Burasının ziyaret ve adak yeri olduğu ve bu ağır tahribe rağmen ziyaret yeri olmaktan çıkmadığını yerinde yaptığımız inceleme ile tesbit ettik. Bu muntazam taşlar arasında onbinlerce mum yakılmış. Duvarları simsiyah olmuştur. İnceleme yaptığım yerlerin hiçbirisinde bu kadarına, bu kadar yekpare büyük taşları simsiyah hale getirecek kadar çok mum yakılmışına rastlamamıştım. Yıkıntıya bakılarak burasının üstünün kubbeli olduğu tahmin edilebilir. Dikilmiş, adanmış mumlar duruyor. İlk defa olarak bu adak yerinde sentomisetin ve bromürlü ilaç kutuları ve tarifelerini tesbit ettik. Bu mahalde yaptığımız araştırmanın verdiği sonuç şu oldu: Sinir, akıl v.b. hastalar buraya geliyor veya getiriliyorlar, oradaki tastan onlara su içiriliyor. Çok zaman bu türlü ilaçların tesirini arttırmak veya tam bir şifa elde etmek üzere, o şifalı, mübarek sayılan sudan da yardım görülmek isteniliyor. Tıp, ilaç ve şifalı, mübarek su ile tedavi böylece birleş miş oluyor. Bu su haznesinin olduğu bölmeye sokulmuş bir ağaç dalı üzerine bezler bağlanmış. Yeni ve içlerinde çok eski olduğu anlaşılan yüzlerce bez dikkati çekiyor. Bunlar, patiska, iplik, elbise kumaşı, pamuk ipliğidir. Bazı larına birkaç küçük taş da konulmuş. Su sızan yeri iki metre kadardır. Su, sızdıktan sonra yamaca doğru bir oluk içinde akıyor. Burada hayvan pislik leri göze çarpıyor. Bunları o tepede yayılan, otlatılan hayvanların sulamak maksadıyle mi buraya getirildikleri, yoksa hasta hayvanların mı buradan iyileşmek üzere su içirildiğini tesbit mümkün olamamıştır.
Tababetle mistik inancın birleştiği ve çok şifalı olduğuna inanıldığı bu suyun buraya kadar getirilemeyen hastalara alınıp götürüldüğü nadir de olsa vaki imiş… Ankara Vilayeti Salnamelerinde İvaz baba ve Şeyh Mehmed adları ile “havas ve avam” tarafından yardımcı, önemli bir ziyaretgah olarak gösterilen eski türbeler bunlardır. İvaz Baba (Ayvaşık Dede)nin tarihçesi belli olmamakla beraber asırlarla ifade edilebilecek kadar eski olduğudur.
Kaynak ; Manevi Mimarlarıyla Ankara , Abdülkerim Erdoğan , Ankara Büyükşehir Belediyesi Yayınları
Ankara Velileri I-II , Abdülkerim Erdoğan , Ankara Büyükşehir Belediyesi Yayınları