Ankara –
Nakşi tarikatının büyüklerinden Şeyh Osman Efendi (v.1867), Mekke’de, Beytullah yakınlarında 40 yıl ikamet eder. Şeyhi Abdullah Mekki’ye intisap ederek icazetini alır.
Erzurum valisi Esat Paşa, Bu zata hürmeten bir cami ve bir medrese yaptırır. Medrese müderrisliği de yapan Şeyh Osman Efendi, ekseri vakitlerini inzivada geçirir. Esat Paşa Şeyhi olarak anılır. Esat Paşa Camii haziresindeki kabri, halk tarafından ziyaret edilir. . Ömrünün sonlarına doğru memleketi olan Erzurum’a gelir ve halkı irşada başlar.
Nakledilir ki, yakın zamanlara kadar Esat Paşa Camiinin minaresi üzerinde bir lamba bulunmaktaymış. Şehrin orta yerinde yüksekçe bir tepede olduğundan özellikle akşam ve yatsı ezanlarını okumak için diğer camilerin müezzinleri bu minare üzerindeki lambanın yanmasını beklerlermiş. Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin 1908 yılında gelip otuz beş gün kaldığı Erzurum’da Cuma namazlarını bu camide kılmış olduğu, Mehmet Kırkıncı Hoca Efendi’nin de Cuma namazlarını devamlı bu camide kıldığı anlatılır.
Tarikat şeyhleri, alimler, askeri şahsiyetler gibi birçok zatın kabrinin bulunduğu cami haziresinde Erzurum’un yakın tarihindeki önemli şahsiyetlerinden, Şapka İsyanında vurulan Kırbaşzade Fevzi Bey’in de kabri vardır.
Kitabesinden öğrenildiğine göre camii 1830’dan 1836 yılına kadar Erzurum’da yedi sene valilik yapan Esat Muhlis Paşa yaptırarak İkinci Sultan Mahmud’a teberrü eder. Mabet 1851’den 1852 yılına kadar 18 ay Erzurum valiliği yapan Zarif Mustafa Paşa zamanında harap olmuş haldedir. Bu Paşa Sultan Abdülmecid’e yazar ve Padişah 1852 yılında camii İstanbul’daki Nur-i Osmaniye camiini gıpta ettirecek bir halde tamir ettirir. Şair (Nur-i Osmaniye) ile bu caminin tekyesinde Nakşibendi tarikatının şeyhliğini ve mürşitliğini yapan Osman Efendiye telmihte bulunur.
Mabedin son cemaat yerinin sol kısmı Caferiye Camii gibi türbe haline konur. Burada iki mezar vardır. Birisi taşsızdır. İkincisi muntazam mermerden pehle taşıyla yapılmıştır. Üstünde tarikat serpuşu bulunan baş taşında şu kitabe okunur.
Hüv-el-Baki
Eyledi hem nam-i Zin-Nureyn terk-i masiva
Arif Billah-i aziz-i nakşbend-i gam-ver
Zikr ü fikri Hak idi mürşid-i mutlak idi
Kırk sene taat ile evkatı etmişti güzer
Pote-i takvada sim-asa vücudun kal’idup
Paye-i iksir olurdu hake itseydi nazar
Tekye-i dehr-i deniden tay idüp seccadesin
Hanikah-i kurb-i hakka gitti ol sahip siyer
Söyledim mu’cemle Gaip fevtinin tarihini
Cenneti Osman Efendi eyledi yahu makar
Fi 10 recep 1283 Nemekahu Mısri
Caminin banisi Esat Paşa hakkında anlatılır ki, yaşlı, kimsesiz, fakir bir kadın komşusundan yardım ister. Komşusu kadına kendisinin yardım edemeyeceğini söyleyerek, “Gel seni Valiye götüreyim. Ona, şehrin zenginlerinden olan iki kardeşin anneleri olduğunu, çocuklarının sana bakmadıklarını söyle. Onların anneleri yıllar önce öldü. Vali mutlaka onlardan senin için yardım alır”, der ve yaşlı kadını o gün şehrin valisi olan Esat Paşa’nın kapısına götürüp bırakır. Görevliler kadını Valinin huzuruna çıkarırlar. Kadın komşusunun öğrettiklerini valiye söyler. Esat Paşa çok asabi biridir. Kadını dinleyince, deyim yerindeyse köpürür ve hemen o iki kardeşi getirmeleri için zabitlerine emir verir. Kardeşlerin iş yerlerine giden zabitler, birini orada bulur ve hemen Esat Paşanın huzuruna getirirler. Paşa hiddetle, “bre gafiller, bre zalimler niye ananıza bakmıyorsunuz” diyerek söze başlar ve tehditler savurur. Adam korkudan titremektedir. Ne diyeceğini bilemeden Paşanın karşısında iki büklüm boyun bükmektedir. Paşa epey bir fırça attıktan sonra, “Hemen anneni al evine götür, sık sık kontrol ettireceğim. Bu kadınının en ufak şikayeti olursa vay halinize” der. Adam öylesine korkmuştur ki en ufak itirazda bulunmadan yaşlı kadını sırtına alıp, evine doğru yollanır. O sırada diğer kardeş, kardeşinin zabitlerce valiliğe götürüldüğünü öğrenmiş, telaşla oda valiliğe doğru gitmekteyken kardeşinin sırtında bir yaşlı kadınla geldiğini görür ve, “Paşa bizi neden çağırtmış, o sırtındaki kadın da kim” diye sorar. Diğer kardeş, “Kim olacak Esat Paşa’dan bize bir ana çıktı” der ve durumu anlatır. Esat Paşanın gazabından da korktuklarından hiçbir itirazda bulunmadan ölene kadar bu yaşlı kadına anaları gibi bakarlar.
Kaynak ; Erzurum Evliyaları , Abdulhalim Durma