Ağrı – doğubeyazıd da ahmed hani türbesi yanındaki aile kabristanında
Seyyid İbrahim’in Abdülaziz (öl.1888) adlı oğlundan nesli devam etmiş, torunu Muhammed Sıddık 1940’lı yıllarda Doğu Bayezid’de müftülük yapmıştır. Seyyid Abdülaziz’in büyük oğlu Seyyid Emin’dir. 1854’te Yukarı Doğu Bayezid’de tevellüt, 1914’ te yine orada vefat etmiştir. Yedi oğlu, iki kızı vardı. Oğullarından Abdülhakim Arvasi, meşhur yazar fikir adamı ve pedagog Seyyid Ahmed Arvasi’nin babasıdır. Seyyid Ahmed Arvasi 1932’ de Yukarı Doğu Bayezid’de tevellüt etmiş, 1988 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Gazi Eğitim Fakültesi Pedagoji Bölümü’nden mezun olmuş, çeşitli enstitü ve okullarda hizmet vermiştir. Günlük gazetelerde yayımlanmış makalelerin yanında, Eğitim Sosyolojisi, Kendini Arayan İnsan, İnsan ve İnsan Ötesi, Türk İslam Ülküsü, Diyalektiğimiz ve Estetiğimiz ve İlm-i Hal adlı kitapları yayımlanmıştır.
Seyyid Abdülaziz Hazretlerinin ilk hanımından çocuğu olmamıştır. İkinci hanımından Beş oğlu ve bir kızı olmak üzere altı çocuğu olur. Oğullarından Seyyid İbrahim ve Seyyid Yusuf bekar olarak vefat etmişlerdir. Diğer oğlu Seyyid Mahmud, Doğubayezid’in eşrafından olup, insanlara ihsanları ve iyiliği ile meşhurdur. Diğer bir oğlu olan Seyyid Ömer de babalarının yolundaydı. Bir oğlu da Seyyid Muhammed Emin olup emsalsiz bir zattı. Seyyid Abdülaziz’in kızı Seyide Hadice, Bayezid Medresesi’nde yetişen ve orada müderrislik yapan Şeyh Muhammed Celali (1851-1914) ile evlenmiştir. Seyyid Abdülaziz Efendi’nin türbesi Yukarı Doğubayazıt’ta aile kabristanlığındadır. Oğlu Seyyid Ömer ve kızı Hadice Hanımla aynı türbededir. Seyyid Abdülaziz Hazretleri kerametleri açık bir veli idi. Anlatılır ki, hayvanlara hürmet ederdi. Hayvanlarla konuşur, hayvanlar da ona karşılık verirdi. Hayvanları, hatta yılanları yedirir içirirdi. Hatta yabani hayvanlar bile belli günlerde beslenmek için kapısına gelir, onun emrine uyarlardı. Onun bu adeti ailede Birinci Dünya Savaşına kadar devam eder.
Beslediği hamile bir inek aç kalır ve komşusunun biriktirdiği otları yemeğe başlar. Durumu gören komşu, ineği alıp Seyyid Abdülaziz’in kapısına dayanır ve, “niye hayvanınızı beslemiyorsunuz”, diye hesap sorar. Gürültüyü duyan Seyyid dışarı çıkar ve olayı dinler. Döner ve ineğe sorar. “Bu söylenenler doğru mu?”. İnek dile gelir. “Evet çobanlar bana yem vermiyorlar. Biliyorsunuz yüklüyüm, mecbur kaldım.”, der. Seyyid, çoban ve hizmetçilere şöyle bir bakıp içeri girer. Bu kerameti gören komşu yaptığına pişman olur, özür dileyerek oradan ayrılır.
Seyyid Abdülaziz Hazretleri, bir defasında gelininden çamaşır ister. Gelini her nedense vermek istemez. Bu davranışı üzerine gelinine, “Kasım’ın torunu, sandığına ateş düştü. Çabuk koş hiç olmazsa içindeki tabancayı kurtar yazık olmasın.” der. Gelini koşup odasına gider. Sandığının alevler içinde olduğunu, kayın babasına vermekten sakındığı çamaşırların tamamen yandığını görür.
Seyyid Abdülaziz Hazretlerinin Türbesinin üzeri açıktır. Basit, kesme taştan yapılmış bir türbedir. Değişik dilekler ve hayır duası için ziyaret edilmektedir.
Kaynaklar ; Ağrı Evliyaları , Abdulhalim Durma