Afyon – ihsaniye – döger beldesinde çakır mevkiinde
Seyyid Cemal Sultan, Hacı Bektaş Veli düşüncesinin önemli halifelerindendir. Velayetname’de Seyyid Cemal Sultan ile ilgili şu bilgiler yer alır; Hacı Bektaş Hünkar Ahmet Yesevi’nin emriyle Rum ülkesine gelip Sulucakarahöyük’te yerleştikten sonra ünü her yana yayıldı. Her taraftan ziyaretine gelenler çoğaldı. Kimi gelir nasibini alır giderdi, kimi gelir kalır hizmet ederdi. Kimisini de Hünkar bir yere yollar, kendisine halifelik verirdi. Halife olan gittiği yerde mürid, muhib edinir, halkı uyarır idi.
Hacı Bektaş Hünkar otuz altı bin çerağ uyarmış, otuz altı bin halife dikmişti. Bunların üç yüz altmışı gece gündüz Hünkarın huzurunda hizmette bulunurdu. Hünkar ahrete göçünce (Hakka yürüyünce) onların her biri Hünkarın gönderdiği yere gitti.
Hünkar Seyyid Cemal Sultanı halifelerinin hepsinden fazla severdi, onu pek ağırlardı. Bu yüzden diğer Halifeler de onu büyük bilir sayardı. Zaten Hünkar da bunu buyurmuştu. Nice defalar eliyle sırtını sıvazlayarak ”Cemal’imdir, Cemal’imdir, Cemal’imdir”, demişti. Seyyid Cemal Sultan bütün Halifelerin üst yanına otururdu.
Seyyid Cemal bir gün Hünkarın kapısında oturmaktadır. ‚Acaba Hünkar bize de bir yurt gösterir mi ki orda dem yom oynatalım, fikrine düşer. Bu durum Hünkara malüm olur. Cemalim der, ‚bizi varlık yurduna gönder, sonra bir merkep al yola düş. Merkebini nerde kurt yerse, orasını sana yurt verdik, oraya varır, orda demini yomunu oynatırsın. Senden bir oğlumuz gelecek, Akdeniz’e yol edecek.‛
Hünkar varlık yurduna göçünce, Habib Emirci’yi seccadeye geçirdiler. Seyyid Cemal Sultan erenlerin sözüne uyup bir merkep alır ve yola revan olur. Vara vara nihayetinde Altıntaş’a varır. Görür ki, otlu, sulu, çayırlık, çimenlik öylesine güzel bir yer ki, dille tarif etmenin imkanı yok. Burası pek hoşuna gider. Merkebini çayıra salar, kendisi de yatar uyur. Bir müddet sonra uyanınca görür ki, merkebini kurt yemiştir. O vakit Erenlerin sözünü hatırlar, ve oraya yerleşir.
Seyyid Cemal’in bir çok kerametleri görülür. Ve gün gelir, evlenir bir oğlu olur. Adını Asildoğan koyar. Asildoğan bir aralık Rumeli yakasına geçer. Gelibolu boğazına varır, karşıya geçmek ister. Gemiciler, kayıkçılar ona yardımcı olmaz. Bunun üzerine denize doğru yürümeye başlar, yürüdüğü yerden su çekilir, kara olur. Kayıkçılar bunu görünce amana gelir, yalvarıp yakarırlar. Kayık getirip, zorla razı ederek kayığa bindirirler.
Seyyid Cemal Sultan Altıntaş havalisinden Tökelcik’e (Tökelcik günümüzde Afyonkarahisar, İhsaniye ilçesine bağlı Döğer Beldesinin sınırları içersinde bulunan Çakırlar mevkiidir) yerleşir ve orada da Hakka yürür.Türbesi oradadır.
Seyyid Cemal Sultanın Afyonkarahisar, Kütahya ve Eskişehir yöresinde asıl adının önüne geçmiş ismi Kemal Sultan’dır. Seyyid Cemal Sultan Anadolu Alevileri tarafından adıyla anılan Alevi-inanç-Dede ocağının kurucusu olarak kabul edilir (Derviş Cemal Ocağı). Bugün Afyonkarahisar, Kütahya ve Eskişehir illerindeki onlarca Alevi köyünde Seyyid Cemal Sultan Ocağına mensup gruplar yaşamaktadır. Bu yörelerde Seyyid Cemal Sultan Ocağı ocak aidiyeti bakımından en büyük ocaklardandır. Seyyid Cemal Sultan Ocağının talipleri arasında Kayı boyuna mensup Karakeçili yörükleri nüfus çoğunluğunu oluşturmaktadırlar. Seyyid Cemal Sultan Ocağı Afyonkarahisar, Kütahya ve Eskişehir yöreleri Aleviliğinin temel dinamiklerindendir. Ocak bünyesinde geleneksel Alevilik yapılanışına uygun olarak ‘Dede-Talip diyaloğu’ ve ‘Cem ayini’ uygulamaları bütün canlılığı ile sürdürülmektedir.
Günümüzde Çakırlar Tekkesi diye de bilinen Seyyid Cemal Türbesi, çevredeki Alevi-Bektaşi topluluklarının sıklıkla ziyaret ettiği, adak adadığı, kurban kestiği kutsal bir mekan olma özelliğine sahiptir. Yapı avlu çevresindeki temellerden anlaşıldığına göre bir zaviye olmalıdır. Oğulbeyli Köyünün 3500 m. kuzeydoğusu, Fincanburnu Köyünün 1600 m. güneybatısında yer almaktadır. Döğer’in kuzey batısında yaklaşık 5 km. uzaklıkta bir tepe eteğinde, art arda iki kubbeli kesme taş kaplamalı dikdörtgen bir yapı olup, çevresi avlu duvarıyla çevrilidir. Dağ yönündeki kuzey duvarın üst kesimi moloz taşla yapılmış, üçgen biçiminde yükseltilmiştir. Daha uzun olan batı duvarının orta kesiminde ise iki ayrı yapının bitişme yeri belirgindir. Kubbeler sekizgen kasnak üzerine oturtulmuştur. Biri doğu yönde biri kuzey yönde olan iki ayrı kapı ile iki ayrı bölüme girilir. Doğu kapısı dikdörtgen açıklıkta demir kapılı olup üst kesiminde tuğladan yalancı sivri kemer vardır.
Kemer gözü doludur. Kemer üzerinde ve güney duvarda birer küçük pencere açılmıştır. Ayrıca güney duvara içte bir niş konulmuştur. Batı orta duvardaki bir pencere ile de ikinci bölümle bağlantılıdır. Ġçerde doğu- batı doğrultusunda herhangi bir özelliği olmayan iki mezar vardır. Ahmet ve Mehmet adlarında iki kişiye ait olduğu söylenir. Kuzey yandaki ikinci kapı ise biraz aşağıda olup yandan basamakla inilerek içeri girilir. Bizans dönemine ait mermer devşirme taş kapı üstüne konulmuştur. Ġçerde doğu batı doğrultusunda bir merkad bulunmakta olup bunun Seyit Kemal Sultana ait olduğu kabul edilir. Kuzey yöndeki avluda yine doğu batı doğrultusunda yan yana ve arka arkaya 8 mezar daha vardır. Bunlardan duvar dibinde olanın, Seyit Kemal Sultanın yakınlarından gözcü Bal’a ait olduğu belirtilmektedir. Bu odaların zaviye olarak kullanıldığı anlatılır. Avlunun kuzey doğu köşesinde temel kalıntıları ve ayrıca Bizans mimari parçaları vardır. Tekke içinde ve dışında toplam 11 mezar bulunmaktadır.
Kaynaklar ; Afyon Evliyaları , Abdulhalim Durma