İstanbul – Eyüp SUltan camii sol tarafında
Kabirleri; Eyyüb Sultan Camii’nin sol tarafındadır. Türbelerine; Caminin Haliç kapısından çıkılınca Beybaba Sokağından girilir. Bugün türbenin etrafı ve üzeri açık olup kabir taşlan koyu yeşile boyanmıştır.
Şimşir Dede’nin asıl adı Seyyid İbrahim’dir. Halk arasında «Şimşir Dede» diye şöhret bulmuştur. Babaları Acem büyüklerindendir. Oradan Amasya’ya gelerek Yenice Nahiyesine yerleşmiştir.
Şimşir Dede – Küçük Emir Efendi; alim, ilmiyle amil, faziletli, kamil, haseb ve neseb itibariyle her bakımdan meşhur, evliya mertebesine yükselmiş büyük bir velidir. Babaları keramet sahibi, kibar-ı evliyaullahtan bir zat idi.
Ömrünün sonunda gözleri görmez oldu. Bir gün muhterem oğlu Seyyid İbrahim – Şimşir Dede başı açık yanına geldi. Babaları:
— Ya Seyyid İbrahim! Başım açma, hava soğuktur, soğuk zarar vermesin, dedi. Seyyid İbrahim:
— Ey muhterem babam! Gözleriniz bu halde iken benim başımı açtığımı nasıl gördünüz? dediler.
— Hak Teala’ya senin vechini görmek için basarımın açılmasını niyaz ettim. Kabul olup gözlerim açıldı, senin başının açık olduğu vakte tesadüf etti. Şimdi gene eski hali gibi oldu, dediler.
Sultan Beyazıd Amasya’da şehzade iken Şimşir Dede’nin babalarına giderler. Dualarını ve niyazlarını isterler. Sultan Beyazıd ava çok meraklı idi. Şimşir Dede’nin babası ona av için fazla ifrat etmemesini tavsiyede bulunmuştu.
Bir gün gene av yerinde bir geyik sürüsü görüp tam yayını gerip okunu atacak iken elini yaydan çekti. Merhum, Beyazıd’a elini yaydan neden çektiğinin sebebini sorduklarında Beyazıd Han:
Oku tam çekmeyi murad ettiğimde Seyyid İbrahim’in babasını bir geyik üzerine binmiş, bana doğru geldiğini gördüm ve: “ben seni avdan nehyetmedim mi? Niçin ikazlarıma aldırmıyorsun” dedi. Bende elimi yaydan çektim. Sözün şiddetinden korktum. Buyurdular.
Şimşir Dede tam civanmerd, iffet ve şecaatte büyüdüğü bir çağda ilim tahsili için Bursa’ya Şeyh Sinaneddin Hazretlerine gelir ve önün hizmetine girer. Bursa’da Ulu Cami’de itikafa girer. Nefsini temizlemekle meşgul olmasını tavsiye eder. Ondan sonrasınıı Şimsir Dede şöyle anlatıyor: O esnada kendimi büyük ve beyaz, yeşil kanatlı, kırmızı burunlu büyük bir kuş suretinde gördüm. Arş’ı, Kürsî’yi, yedi kat semavatı seyrederken, büyük bir ağaç gördüm. Kökleri ve dalları yerde, doğu ile batı arasını kaplamış, kendimi o dalların arasında gördüm. Durumu Şeyhim Sinaneddin Hazretlerine söyledim, fakat rü’yamı tabir etmediler. Nefsimi temizlemekle meşgul olmamı tavsiye ettiler. Bir müddetten sonra gene bir olay gördüm ki, bir merkeb üstüne binmişim. Merkebin yuları yerde sürünüyor, merkebin üstünde bir kab içinde şarap var. Arkamda dünya güzeli bir çocuk oturuyor, elimde bir tanbur çalip dururum. Uyandığımda bu olay bana çok hüzün verdi. Şeyhim Sinaneddin Hazretlerine anlattım. O da:
‘’Bu olaydan korkma. Evvel gördüğünden güzeldir. Zira şarap cezbe suretidir. Çocuk ruhtur, tanbur alem-i kudsîye cezbettiricidir . Merkebin yuları elinde olmadığı için sen bundan sora kimsenin terbiyesine muhtaç değilsin, diye rü’yamı tabir ettiler. Ve tabir ettikleri gibi olmuştur.
Daha sonra ilimle meşgul olmuştur. Bundan sonra Sultan Beyazıd merhumun oğlu Şehzade Korkut’a, Karamani Mehmed Paşa’nın oğluna ilim talimi için muallim olmuştur. Sonra Merzifon medresesine daha sonra Karahisar medresesine sonra İstanbul’da Köcamustafapaşa medresesine, sonra Amasya’da Sultan Beyazıd medresesine..,
Amasya fetvasını kendisine takdim etmişlerdir. Bu görevden 100 dirhem aylıkla emekliliğini istemişlerdir. Yavuz Sultan Selim Han tahta çıktıklarında Şimşir Dede’ye Eyyüb Sultan Hazretlerinin yakınında bir ev takdim edip vefatına kadar burada oturmuşlar, vefatında şimdiki yerine defnedilmiştir. Hicrî 935 tarihinde 90 yaşında vefat etmişlerdir. Rahmetullahi aleyh. Annesi Seyyid İbrahim’i, salih bir hanımla evlendirmek istemiş, fakat Seyyid İbrahim Efendi istemediği halde annesinin hatrı için bu evliliğe razı olmuştur. Sonra annesi birden bire bu evlilikten vazgeçmiştir. Neden vazgeçtiği kendisine sorulduğunda:
— Rü’yamda Peygamber Efendimizi gördüm: ‘’Sana Hak Teala Seyyid İbralıim gibi bir oğul ihsan etmiş, ona kanaat etmeyip ona da bir oğul taleb edersin” buyurduklarından bu evlilik işinden vazgeçtim, dediler.
Şimşir Dede insanlardan ayrı, ilim ve ibadet ile meşgul, zahid bir zat idi. Yanında zengin-fakir eşit idi. İffet, salah ve takva sahibi idiler. Yattığı yerde uyumaz, daima oturduğu yerde uyurlardı. Bir kimseye hatta en yakınlarına bile bir şeyi emir yolu ile dahi olsa söylememek adetlerindendi. Su içmek istese, emir olur diye korkar, «bardağı doldur» demez, fukaraya çok sadaka verirdi.
Uzun boylu, orta sakallı, yüzü çok güzel, ilim ve ibadet neşesi yüzünden belli idi. Kırıcı, üzücü olmayan, konuşması düzgün, büyük küçük herkese hürmet eder, mütevazi, hoş görülü bir zat idi. Hat yazısını çok iyi bildiğinden bir çok kitaplara yazı yazmıştır. Taşköprülüzade merhum hakkında şöyle nakleder:
«Ölüm yaklaştığı bir vakitte yanına vardım. Bana. “Bana Hak Teala kerim ve latif dir. Lütf ü kereminden o kadar şey inayet ettiler ki, anlatmaktan acizim” diyerek nefs ile meşgul oldular.
Yanından ayrılıp gittim. O gece vefat ettiler. Bazı talebeler onun hakkında uygunsuz sözler söylediler. Onun aleyhinde konuşanların dilleri tutulup Şimşir Dede vefat edinceye kadar tutuk kaldılar. Beş vakit namazda cemaate devam eder, yatsı namazından sonra seccadeden çıkmayıp sabah namazına kadar niyaz ederdi.
Allah şefaatlerine nail eylesin. Amin.
Kaynak ; İstanbul Evliyaları ve Fetih Şehidleri – Şevket Gürel , İstanbul’daki Tarihi Türbe ve Mescidleri İmar Vakfı , 1988