erzurum – asri mezarlığı
Erzurum’da dünyaya gelen Solakzade Ahmet Tevfik Efendi (1816-1893)’nin, büyük alimlerden ve Esat Paşa Şeyhi (Nakşibendi halifesi) müntesiplerinden olduğu söylenir. Büyük müftü merhum Sadık Efendi’nin dedesidir. Dört yaşında Kuran-ı kerim okumaya ve medrese tahsiline başlar. İbrahim Paşa Medresesine müderris olur ve aynı zamanda İbrahim Paşa Camiinde senelerce vaaz ve nasihati ile halkı irşat eder.
Kürsü şeyhidir ve zenginlerden ihsan kabul etmez, kendi kazancı ile hayatını idame ettirir, edepli, kibar, alçak gönüllü hoş sohbet, hep halkın arasında olmaktan hoşlanan bir halk adamıdır. Tarihçe-i Erzurum müellifi Mehmed Nusret Efendi (1930), bu zattan bahsederken, “Onu ilk defa gören kemal-i heybetinden ürperirdi, sohbetine katılan ise saatlerce sohbetinden ayrılmak istemezdi. Bu iki fazilet Cenab-ı Peygamberden ulema-yı hassına mütevares olan ahlak-ı aliye-yi maneviyedendir.”, der.
Bu aileye Solakzade denilmesinin sebebini ise Müftü Sadık Efendi şöyle açıklar. “Dedem Ahmed Tevfik Efendi’nin babası Hacı Lütfullah Ağa (1821) yarımkan Arap atı besler ve beslediği bu atlarla Erzurum ve çevresinin geleneksel atlı sporlarından cirit oyunlarına katılırmış. Cirit sopasını sol eliyle tutup attığından kendisine solak, çocuklarına da solak’ın oğlu anlamına Solakzade denilmiştir.” 1934 tarihinde çıkarılan soyadı kanunundan sonra Solakbay soyadı alınır.
Ahmet Tevfik Efendi geç evlenir. Bunun için şöyle bir hikaye nakil edilir. Çok yağmurlu bir günün gecesinde Erzincankapı’da olan evine giderken önünü büyük bir su birikintisi keser. Efendi hazretleri bir türlü yol bulup geçemez. O esnada oradan geçen bir sarhoş, durumu fark eder. Hoca Efendiyi sırtına alıp geçirmek ister. Her ne kadar istemese de, Hoca Efendi sarhoşun ısrarlarına dayanamayıp, sırtına binmeye mecbur kalır. Su birikintisinin ortasına gelindiğinde, sarhoş der ki, “Hocam ya babama yedi Fatiha okursun, ya da seni su ortasına bırakırım.” Hoca Efendi ellerini kaldırarak Fatihaları okur, karşı tarafa geçirilir. Elini öpen sarhoş uzaklaşır gider. Bu durumla şaşkınlığa düşen Ahmet Efendi, “evladın sarhoşu bile babaya sahip ise, ben nice dururum” der. Evlenmeye karar verir. Münasip birisini bulur, evlenir.” Bu evlilikten, Müftü Solakzade Sadık Efendi’nin babası ve uzun yıllar Erzurum Müftülüğü yapan Abdulhamit Efendi dünyaya teşrif eder.
Solakzade Ahmet Efendi, Ölümünden bir iki gün evvel yanına muayene için gelen doktora Fuzuli’nin şu beytini okuyarak, hastalığından kurtulamayacağını işaret eder.
“ Çare-i bi hudemi sordum mualicden dedi
Derd, derd-i aşk ise mümkin değil sıhhat sana “
Kabri Erzincankapı mezarlığından, Asri Mezarlığa nakil edilmiştir.
Kaynak ; Erzurum Evliyaları , Abdulhalim Durma