Erzurum – Asri Kabristanında amcası Muhammed Sırrı Efendi’nin yanında.
Şeyh Ziyaettin Efendinin oğlu ve Şeyh Ahmet Efendinin torunu olan, Muhammet Sıddık Efendi Erzurum’un Sultan Melik Mahallesinde dünyaya gelir. İki aylık iken yetim kalan Sıddık Efendi, ağabeyi Şehabettin Efendinin nezaretinde büyür ve onun talebesi olur. Arapça, Fıkıh, Hadis, Tefsir, Kelam, Mantık ve Farsça okuyarak icazetini ağabeyisinden alır. Medrese ilmi devam ederken ilk ve ortaokulu da Erzurum’da okuyarak bitirir.
1952–1954 yılları arasında Tekman ilçesi müftülüğünde, 1954–1960 yılları arası Horasan müftülüğünde bulunur. 1960 sonrası Erzurum merkez vaizliğine atanan Hoca Efendi Erzurum’da Horasan Müftüsü namıyla anılır. 1960 İhtilalinde altı ay Sivas’ta tutuklu kalan Sıddık Efendi tahliye olduktan sonra Erzurum merkez vaizliği devam eder. Bu sıralarda Bitlis’te Abdurrahman-i Taği Hazretlerinin torunlarından Şeyh Taha Efendiye giderek manevi irşat dersleri alır. Onun halifesi olur.
Şeyh Muhammet Sıddık Efendi, Erzurum’un çeşitli camilerinde vaazlarıyla halkı aydınlatırken, bir yandan da Derviş Ağa Camiinin yanındaki evinde talebe okutur, hatmeler yaptırır ve yüzlerce kişinin ruhen aydınlanmasına vesile olur. Talebeleri, yeğeni Taşkesenli Şeyh Zeki Efendi, Tortum eski Müftüsü Hafız Yahya (Sevindik) Efendi, Karayazılı Eşref (Ağgül) Hoca Efendi, Pasinlerin Kevank köyünden, Hafız Şuayıp Hoca Efendi gibi şahsiyetlerdir. Muhammet Sıddık Efendi, babası gibi şair ruhlu olup nüktedandır.
Bazı söz ve gazellerinden kısa örnekler şöyledir;
Günah hastalığının İlacı
Tövbe kökünü istiğfar yaprağıyla karıştırıp
Gönül havanında tevhit tokmağıyla güzelce dövmeli
İnsaf eleğinden eleyip gözyaşıyla hamur etmeli
Aşk ateşinde pişirip muhabbet balına katarak
Gece ve gündüz kanaat kaşığıyla yenmeli.
KASİDE
Gurubum geldi ey Saki, bana medle’e görünmez mi,?
Ölümüm geldi ey Mevla, bana lütfün görünmez mi?
Beni candan usandırdı feleğin çarkı canbazi,
Acep nesimi hevadan bana zerre görünmez mi?
Meclisi ekabirde kusurum i’tirafından ,
Bağışlanır cürümler hep bana, şefkat uyanmaz mı?
“Herisün Aleyküm” sırrını hatırla ey cana,
Benim de ümmeti olduğuma lütfun yakışmaz mı.
Büyük dergahına tuttum yüzüm Gaffar-u Rahzanım.
Bana baran rahmetinden acep bir katre yağmaz mı.
Niçün böyle ümitsizlik içinde kaldın Ey Sıddık,
“Öd’uni estecip leküm” senedi kafi gelmez mi…
MÜNACAAT
Hasta halim, dilperişanım meded yarap meded,
Dembedem artmakta efganım meded yarap meded.
Tövbekarı affedersin, sitredersin cürmünü,
Sahip bikes olanın, el meded yarap meded.
Nefsi şeytan şerrinden hem koru bu acizi,
Nazıri didarın eyle, el meded yarap meded.
Kabr-u mahşerde mizanda hem sıratta kıl delil,
Zat-i pak-i Mustafayi, el meded yarap meded.
Hür-u gilman Sıddık’ın canına hiç minnet degil,
Maksadi görmek cemalin, el meded yarap meded.
Şeyh Muhammet Sıddık Efendinin kasidelerini ve münacat isimli manzum divanı ve sözlerini ihtiva eden neşredilmemiş bir “Fikir Bahçesi” isimli eseri bulunmaktadır. Cenaze namazı Emir Şeyh Camiinde kılındıktan sonra Asri mezarlıktaki Taşkesenli aile kabristanına defin edilir. Kabri amcası Sırrı Efendi’nin yanındadır.