Terzi Baba hazretlerinin türbesi ; Erzincan – Merkez’deki Terzi Baba Kabristanında
Mevlana Halid-i Bağdadî hazretlerinin halifesi Erzincanlı Abdullah Mekkî Efendi’den hilafet almış aşık bir zat ve Anadolu’da yetişen büyük velîlerdendir. İsmi “Muhammed Vehbî“dir. “Hayyat Vehbî” diye meşhur olmuşdur. 1776 veya 1781 senesinde doğdu. Kaynaklarda Erzurum’da veya Erzincan’da doğduğu yazılıdır.
İslam ümmeti arasinda ümmîlikle meşhur olmuş Allah dostu bir zattır. Terzi Baba hazretleri ilk temel dînî bilgilerini tahsil ettikten sonra, anne ve babasının isteği üzerine, bir sanat sahibi olmak için terzilik mesleğini öğrenmeğe başladı. Terzi Baba diye meşhur olması buradan gelmektedir.
Terzi Baba hazretlerinin dünyaya hiç rağbeti yoktu. Maneviyatçı meyli çok fazla idi. Mesleği île meşgul olurken, ibadetlerini asla terketmez, nefsinin arzu ve isteklerini yapmama hususunda azamî gayret gösterirdi. Mevlana Halid-i Bağdadî’nin halîfelerinden Şeyh Abdullah Mekkî Efendi’ye tasavvuf terbiyesinde talebe oldu. Şeyh Abdullah-ı Erzincanî el-Mekkî hazretleri Mekke-i Mükerreme’de irşadla vazifeli idi. Bundan sonra Terzi Baba hazretlerinin manevî mertebesi günden güne ilerledi. Nefsle mücadele ve riyazette çok ileri derecelere ulaştı. Abdullah Mekkî Efendi, ona i’cazet verdi ve insanları irşada selahiyetli hale geldi.
Terzi Baba hazretleri, hem dikiş diker hem de dili ve kalbi ile Allahü Teala’yı anardı. Dükkanında dikiş dikerken, her iğneyi kumaşa geçirip çıkarışta dili ve kalbi ile Allahü Teala’nın ism-i şerîfini zikrederdi. Halîm-selîm, mütevazî bir zat idi. Kimsenin halimi bilmesini istemezdi. Fakirleri çok sever ve bu husustaki hassasiyetini açıkça belli ederdi.
Tasavvuf yoluna girmesine vesile olan Abdullah Mekkî Efendi ile tanışmaları şöyle oldu ; Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri, halifelerinden Abdullah Mekkî Efendi’yi Anadolu’ya göndermişti. Abdullah Mekkî Efendi, Erzurum’a uğramış, sonra Erzincan taraflarına yönelmişti. Erzincan’a yaklaşınca, yanındaki arkadaşlarına: “Hocamızın bize tarif eylediği memleket, Allah bilir ya burasıdır. Burada bir zatın bizde emaneti vardır” demişti. Abdullah Mekkî Efendi, Erzincan’ı şereflendirince, insanlar akın akın ziyaretine geldiler. Gelenler arasında Terzi Baba hazretleri de vardı. Abdullah Mekkî Efendi, ilk defa gördüğü Terzi Baba girince ayağa kalktı. Davet edip yanında yer verdi. Hiç kimseye yapmadığı iltifatı Terzi Baba’ya yaptı. Ona: “ Mevlana Halid-i Bağdadî hazretlerinden bizde bir emanet var. Bu emanet sana çok menfaatler sağlar. Kabul edersen sana teslim edeyim” dedi. Terzi Baba da: ” Siz bilirsiniz efendim, maddî menfaatse; dünya için Allah demem” cevabını verdi. Abdullah Mekkî Efendi bu cevabı alınca: “Oğlum, sen bulacağını buldun. Teslim edeceğim emanet seni dünya sevgisinden kurtarmaktan başka bir şey değildi” buyurarak. Terzi Baba’ya nazar edip, emaneti tevdî etti.
Şah-ı Nakşibend hazretlerinin yolunda terbiye edip, kemale ermesine vesîle oldu. Terzi Baba’ya hilafet-verip Allahü Teala’nın kullarına, Allahü Teala’nın dînini öğretmek marifetullaha kavuşturmak vazifelerinin verdi. Bunun üzerine Terzi Baba’nın hali değişti. Maneviyat dünyasına daldı.
Bu hadiselerden sonra , Terzi Baba’nın yüksek derecesi halk arasında yayıldı. Herkes istifade etmek için ona geldi. Zamanla Terzi Baba’ya bağlı talebelerin sayısı arttı. Bu hali çekemeyenler, onun hakkında dedikodu etmeye başladılar .
”Ummi bir cahilin başına bu kadar insan toplanmış” diyorlardı. Hatta ilimden biraz nasibi olanlar da, bu gibi sözleri söylemeye başlamıştı. Bunun üzerine beldenin müftüsü, Terzi Baba’yı imtihan için davet etti. Maksadı ise, Terzi Baba sorulan suallere cevap veremeyince, cehaletini anlayıp, insanları irşad, yol gösterme davasından vazgeçmesini sağlamaktı. Terzi Baba hazretleri, Müftü Efendi’nin davetini kabul edip gitti. Orada büyük bir ilim meclisinin toplandığını gördü. Müftü Efendi’ye kendisini niçin davet ettiğini sorduğunda, müftü efendi ona: ” Biz seni imtihan için davet ettik. Hakkınızda birçok dedikodu yapılıyor. Buna son vermek lazım geldi. Şimdi bazı sualler soracağız. Siz cevap vereceksiniz” dedi. Bir çok sualler sordu. Terzi Baba hazretleri büyük bir hakikati ortaya çıkarmak için sorulan bir suale: “Allahü Teala’nın, bu ahirde yaşayanlara göre yedi, diğer beldelere göre sekiz tane sıfatı-ı subutiyesi vardır. Bu beldeye göre Allahü Teala’nın Subutî sıfatları şunlardır: ilim, Semi, Basar, irade. Hayat, Kelam ve Tekvîn. Bu şehre göre Allahü Teala’nın Kudret sıfatı yoktur. Çünkü bu şehir insanları Allahü Teala’nın “Kudret” sıfatını inkar etmektedirler. Eğer bu şehrin insanları Allahü Teala’nın “Kudret” sıfatına inansalardı, Allahü Teala bir ümmî kulunda, insanlara doğru yolu gösterme kabiliyetini yaratmaya kadirdir, derlerdi” cevabını verir vermez, orada bulunanlar, Terzi Baba’nm ilm-i ledünnîye sahip, kamil bir zat olduğuna kanaat getirip, ellerine kapanarak af dilediler. Ona gereken ikram ve hürmeti gösterdiler.
Terzi Baba hazretlerinin eserleri
Terzi Baba hazretlerinin yetiştirdiği talebeler arasında, Hafız Rüşdü Efendi, Hacı Mustafa Fehmi, Leblebici Baba vardır. Terzi Baba hazretleri, ilahî aşk île dolu adeta ikinci bir Yunus Emre’dir. Tasavvufun hakîkatlerine dair manzumelerinin yer aldığı, Miftahu’l-Kenz isminde bir eseri çok meşhurdur. Yine takrirlerinin yer aldığı Sıfat-ı Subutiyye isimli eseri de vardır.
Vefatı
Terzi Baba hazretleri, 1847 (H. 1264) senesinde Erzincan’da vefat etti. Dergahının olduğu yere defnedildi. Bugün burası Terzi Baba Mezarlığı diye anılmakta, türbesi mezarlığın ortasında bulunmaktadır.
Kaynak
Hüseyin Vassaf , Sefine-i Evliya , Kitabevi yayınları , 2013
Bursalı Mehmet Tahir Efendi , Osmanlı Müellifleri
Ömer Faruk Yılmaz , Bütün Menkıbeleriyle İstanbul ve Anadolu Evliyaları , İpek Yayın dağıtım.