UŞAK ŞEHİR MERKEZİNDEKİ ŞEHİTLER KABRİSTANINDA. KABRİSTANININ ÜST KAPISINDAN GİRDİĞİMİZDE 50 METRE AŞAĞI YÜRÜYORUZ . SOL TARAFTA 20 METRE İLERİDE.
Uşaklı Yamalızade Şeyh Ali Rıza Hazretlerinin (ö. 2. 12. 1939, Uşak) irşadı faaliyetleriyle Şabaniyye silsilesi Uşak’ta neşv ü nema bulur. Babası’nın yüzünde ben olduğu için “Yamalı” lakabıyla tanınan aile, soyadı kanununda Yamalıoğlu soyismini almıştır. “Yamalı Baba” lakabıyla şöhret bulan Şeyh Ali Rıza Efendi, Eskişehirli Mehmed Sadık Aziz tarafından yetiştirilmiş ümmi bir zattır. Mizacen şok sert olan Sadık Aziz‘le ilgili bir hatırası şöyledir:
Mehmed Sadık Azız, Yamalızade Efendi’yi bir grup dervişle birlikte Odunpazarı’ndaki tekkede Halvete koyar. Bir gün, üç gün, beş gün, yedi gün derken otuz dokuz gün geçer. Malumdur ki Halvetiyye tarikinin usulüne göre halvetçi dervişlerin hal ve zuhuratları ikindi namazından sonra mürşid tarafından alınır, derviş tekrar hücresine çekilir. Sadık Aziz diğer dervişan huzura gelirken bir şey demez, Yamalızade gelirken:
– Gel bakalım eşek herif, anlat bakalım eşek herif diye çok sert davranırmış.
Yamalızade nükteyi anlayamaz:
– Yahu ben eşek olsam burada işim ne? Aziz’im bana neden böyle diyor diye gücenir, kendi kendine:
– Şu halvet bir tamamlansın, Pir huzuruna gidip azizi şikayet edeceğim, diye söylenirmiş. Bu hal üzere halveti kırmadan devam etmiş. Otuz dokuzuncu gün huzura tekrar geldiğinde Sadık Aziz:
Yine aynı sert hitapla karşıladıktan sonra:
– Yaa oğlum,senin pir dediğin adam benim işime ne karışır? diye zirveden, biraz da şatahat kabilinden sözler söylemiş.
Yamalızade zuhuratını anlattıktan sonra destur deyip tekrar hücreye döndüğünde bir de bakmış ki seccade üzerine oturmuş zikr-i daimi halinde Hu Hu Hu diye zikrediyor… İçi dışarıda, dışı içeride…
Meseleyi anlamış tabii. Etesi sabah saadethaneye getirildiğinde Sadık Baba kendisine:
– Gel Ali Rıza Efendi oğlum, gel! diye taltif etmiş, alnından öperek “aradığını buldun Hakk’a hamd ü sena kıldın!” diyerek kendisine tekbirlerle velayet ve hilafet sırrını vermiş.
Yamalı Baba irşadını Uşak’ın merkezinde bulunan saadethanesinde yapmıştır. Az ve öz derviş kabul etmiş halkı başına toplamamıştır. Kendisinden sonra posta geçen Yakupzade de aynı tavra sahip olup seçici davranmıştır. Yamalızade de, onun müntesibi olan başta dönemin büyük alimlerinden Uşaklı Yusuf Ziya Bey, Yakupzade Hafız Mustafa Özyürek, Kütahyalı Elifzade Nuri Efendi gibi zevatın da saygın kişiler olduğu görülecektir. Nitekim Yamalı Baba, Mustafa Kemal Paşa’nın yakın arkadaşı ve çok güvendiği için de Kuva-yı Milliye’nin bölgedeki mali işlerinin başına getirdiği büyük alim Yusuf Ziya Bey’in de şeyhidir.
Dervişlerine tasavvufun tekke, takke ve merasim işi olmadığını ısrarla telkin eden Yamalızade, “şeriat hakikatten doğmuştur, ilm-i ledün önde gider!” yahut “Sanii gör, günde yüz bin san’at gösterir/ Kendini göstermek içindir o san’atdan garaz” diyerek bilginin kaynağının Hak ve hakikat olduğuna işaret etmiş ve onları sevgi ve bilgi yoluyla Hakk’a davet etmiştir. Tekaya’nın seddinden sonra günlük kıyafet olarak yol tacını ve merasimlerde irşad tacı-ı şerifini, hırkayı ve diğer irşad çihazlarını çıkarıp modern kisveye bürünen ve bunun ulu’l-emr kabul ederek uygulayan ilk mürşid bu zattır.1939 senesin de vuslat eden Yamalızade Hazretleri, radyonun yavaş yavaş alınıp satıldığı ve yaygınlık kazandığı dönemlerde memleketi Uşak’ta radyo satın alan ve dinleyen ilk kişidir. Bu sebeple kendisine “Radyolu Şeyh” de denmiştir.
Başına gelen ve haksız yere yargılanıp da son duruşmada berat eden Elifzade Nuri Efendi’ye adliyeye giderken söylediği muhteşem kelam, onun tasavvuftaki tasarrufunun delilidir: “Dünyada alemin de bin bir hakimim mana aleminde ben bir hakimim!”
Yamalı Baba‘nın kabri Uşak’ta nakl-i kubur yoluyla eski mezarlıktan Şehitler Mezarlığı’na getirilmiştir. Şahide kitabesi kendinden sonraki postnişin Yakupzade Hazretleri tarafından yazılmış olup şöyledir:
Hazine-i esrar-ı Huda
Dürr-i ekber-i Hazret-i Meula
İmamü’l-uşşak ve’l-urefa
Bende-i Şaban-ı Veli
eş-Şeyh Ali Rıza