Sultan II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde toplam 24 sene şeyhülislamlık yapan büyük İslam Alimi Zembilli Ali Efendi‘nin asıl adı Alaaddin Ali bin Mehmed bin Cemaleddin’dir. Mevlana Sini Ali Cemali lakabıyla da tanınmaktadır. Doğum tarihi kesin olarak bilinememektedir, Aksaraylı yahut Karamanlı olduğuna dair farklı görüşler vardır.
Tahsil hayatına memleketinde başlayan ve daha sonra İstanbul’a gelen Ali Efendi, Molla Hüsrev’in öğrencisi olmuştur. İlim tahsiline Bursa’da, Hüsamzade Mevlana Muslihüddin’in yanında devam etmiş ve ondan icazetini alarak müderrisliğe başlamıştır.
Fatih Sultan Mehmed döneminde Edirne’deki çeşitli medreselerde talebe okutmuştur. Sadrazamla arasını açan bir olay nedeniyle müderrislik görevinden istifa ederek tasavvufla ilgilenmeye başlamıştır. II. Bayezid’in padişah olmasıyla saraya davet edilen Ali Efendi, bu isteği geri çevirerek müderrislik görevinde devam etmeyi tercih etmiştir. Bursa, İznik ve Amasya Medreselerinde bir müddet ilmi faaliyetlerini sürdürmüş, Amasya kadılığı yaptığı sırada görevinden ayrılarak hacca gitmiştir. Bu yolculuk vesilesiyle Mısır’da bir yıl kalarak zamanının şöhretli ilimleriyle görüşmüş ve ilim meclislerine iştirak etmiştir. Hacda bulunduğu 1497 yılında, II. Bayezid tarafından şeyhülislamlığa atanmıştır.
Ali Efendi İstanbul’a döndüğünde, şeyhülislamlık vazifesiyle müderrisliği bir arada yürütmüştür. Kendisinden sonra gelen şeyhülislamlar da bu durumu bir gelenek haline getirerek Bayezid Medresesi’nde eş zamanlı müderrislik yapmışlardır.
Dinin hükümlerine ölesiye bağlılığı, iktidarlar kar şısında eğilip bükülmeden tavizsiz duruşu ve şaşmaz adalet terazisiyle padişahların hayranlığını kazanan Ali Afendi, şeyhülislamlık görevini Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde de sürdürmüştür. Devletin askeri ve siyasi meselelerinde de inisiyatif üstlenmiş, Mısır Seferi’nin fetvasını vermiş, Rodos Seferi’nde hazır bulunarak padişaha ve orduya manevi destek sağlamıştır. 1526 yılında İstanbul’da vefat eden Ali Efendi, Zeyrek’de yaptırdığı sıbyan mektebinin bahçesine defnedilmiştir.
Ali Efendi’nin “Zembilli” lakabını alması, fetva isteyenlerin sorularını yazdıkları kağıtları koyabilmeleri için evinin penceresinden devamlı olarak zembil adı verilen bir sepeti aşağıya sarkıtması dolayısıyladır. İstanbullular alimin sorulara verdiği cevapları yine bu zembilin içinden alırlardı.
1998 yılına kadar gelebilmeyi başaran Zeyrekteki evi, maalesef duyarsızlık neticesinde yıkılmıştır.
Eserleri. Ali Cemâlî Efendi’nin ilmî gelişmeleri takip ederek kendisini sürekli yenilediği ileri sürülür ve kitaba da çok meraklı olup çeşitli yerlerden eserler getirttiği belirtilir. Başlıca eserleri şunlardır:
1. Muhtârât mine’l-Fetâvâ (Fetâvâ-yı Ali Efendi). Hanefî fıkhına dair bu telif eserin İstanbul kütüphanelerinde çeşitli nüshaları bulunmaktadır (Süleymaniye Ktp., Âşir Efendi, nr. 138; Esad Efendi, nr. 644; Fâtih, nr. 2387, 2388, 2389; Lâleli, nr. 1154).
2. Muhtasarü’l-Hidâye. Fıkha dair bir eserdir.
3. Risâle fî hakkı’d-devrân (Risâletü’d-deverân). Eserde sûfî raksının zikir maksadıyla yapılması durumunda haram olmadığı belirtilir ve eserin biri mensur, diğeri manzum iki nüshasının bulunduğu kaydedilir. Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Hacı Mahmud Efendi, nr. 3093/2) Risâle fî cevâzi devrâni’ṣ-ṣûfiyye adıyla kayıtlı nüsha Arapça ve mensurdur.
Âdâbü’l-evsiyâ adlı ahlâka dair eser Ali Efendi’ye nisbet edilirse de bu eserin oğlu Fudayl Çelebi tarafından kaleme alındığı tesbit edilmiştir
Kaynak ; İstanbul’un 100 Sufisi , Ebru Erte , İBB Yayınları .